Abdurrahim Şerif Bey 13/09/1894 yılında Erzurum'da dünyaya geldi. Babası Kapılar Ağası Kamil Ağanın ahfadından Gül Ali Bey, annesi Kudret hanımdı. Çocukluğu ve öğrenim hayatının büyük bölümü Erzurum'da geçti. 1906-1907 Erzurum olaylarını, 1911 depremini, Birinci Dünya Savaşının ilk iki acılı yılını gördü.
Abdurrahim Şerif Bey bu zor yıllarda tahsil hayatına "Erzurum Merkez Numune-i İptidai Mektebinde" başladı. Bu okulu bitirdikten sonra "Erzurum İdadisine" kaydoldu.1913 yılında "Erzurum İdadisi" "Erzurum Sultanisi" adını aldı. 1914 yılında savaş başlayınca Abdurrahim'in eğitimi yarım kaldı. Bu arada İttihat ve Terakki cemiyetince çıkarılan Albayrak Gazetesinde mürettip olarak çalışmaya başladı.
1916 yılında Erzurum işgal edilince ailesiyle birlikte önce Sivas'a oradan Tokat Erba'ya gitti. 27 Kasım 1916 tarihinde iptidai mektebinde öğretmenliğe başlayıp bu görevini 14 Ağustos 1917 yılına kadar sürdürdükten sonra Kayseri'ye gitti. Öğretmenliğini Kayseri'de de devam ettiren Abdurrahim Şerif Bey buradan hicret ederek Konya'ya gitti. Konya'da "Darulmuallim Mektebine" kaydolarak yarım kalan eğitimini tamamlayıp 21 aralık 1919'da mezun oldu.
1 Kasım 1920'de "Çumra iptidai mektebindeki" görevinden ayrılarak "Erzurum Sultanisi Kısmi İptidai Mektebine" muallim oldu. Erzurum'dan 13 Ekim 1923 yılında Bitlis Lisesi Kısmi İptidai mektebine Başmuallim olarak atandı. Bu arada maarif vekaletinin açmış olduğu " orta tedrisat muallimliğini " kazanmış ve kendisi 1 Mart 1924 yılında Bitlis lisesi Tarih- Coğrafya Öğretmenliğine atanmıştı. Yine 1924 yılında İsmail Hakkı Kızı Edibe Hanım ile evlendi. Bu evlilikten beş kız çocuğu oldu.
1 Kasım 1924 tarihinde "Gümüşhane Orta Mektebi Tarih - Coğrafya" öğretmenliğine atanmasını sağlamış, 13 Ağustos 1926 yılına kadar burada görev yapmıştır. 1 Ağustos 1926 tarihinde memleketine tekrar gelmiş Gölbaşındaki "Erkek Muallim Mektebi Tarih- Coğrafya" öğretmenliğine başlamıştı. Bu arada Esat Paşa Yokuşunda açılan ve Şevket Süreyya (Aydemir) Beyin müdürlüğünü yaptığı "Erzurum Kız Muallim" mektebinde 12/10/1929, 03/08/ 1930 tarihleri arasında öğretmenlik yapmış, 1930-1934 yılları arasında Erzurum Erkek Lisesinde tarih öğretmenliği yapan Hoca Soyadı kanunu çıkınca "Beygu" soyadını almış kısa bir süre Trabzon Lisesinde öğretmenlik yapmış, 10/10/1939 yılında Trabzon'dan ayrılarak tekrar Erzurum'a gelmiş, 1943 yılına kadar Erzurum Lisesindeki öğretmenliğinden sonra 1943 yılında kendi isteğiyle Eskişehir lisesine atanmış burada öğretmenlik yaparken 06/10/1944 yılında vefat etmiştir.
Abdurrahim Şerif Bey iyi bir öğretmen idi. Öğrencilerine Tarih sevgisi, vatan aşkı, insanları sevmeyi bıkmadan usanmadan anlatmıştır. Yetiştirdiği öğrenciler öğretmenleri hakkında hep bu güzel ifadeleri kullanmışlardır. Öğrencilerinde Prof. Dr. Zeki Başar, Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu ve Prof. Dr. Şerafettin Turan ve diğer öğrencileri hocayı hep anılarında hayırla anlattılar.
Abdurrahim Şerif Bey yazdığı "Erzurum Tarihi" kitabının önsözünde "Yurdumuzun taş ile, toprağı ile Türk olduğunu ispat eden ve medeniyet aleminde ön safta varlık göstermiş olduğumuzu dünyaya tanıttırmağa yarayan ecdadımızın bu eserlerini her türlü tahribata karşı korumak bizim için milli bir vazifedir" diyordu.
Abdurrahim Şerif Bey iyi bir bilim adamıdır. Özellikle yazdığı "Ahlat Kitabeleri" adlı eseriyle değil yurt içinde, ünü yurt dışına bile çıkmıştır. Özellikle Şehir tarihçiliğine örnek olan "Anıtlar ve Kitabeleriyle Erzurum" Tarihi onun en önemeli eseridir. 1936 yılında birinci cildi yayınlanan eserin ikinci cildi kızlarına geçmiş ne yazık ki bugüne kadar yayınlanamamıştır. Hoca bununla kalmaz değişik dergilerde Erzurum'la ilgili makaleler kaleme almış ve insanların öğrenmesine çaba sarf etmiştir.
1939 yılında Erzurum'a demir yolunun gelmesiyle birlikte yayınlanan "Şimendiferin Erzurum'a Kavuştuğu Gün" adlı eserde Erzurum tarihiyle ilgili önemli bir çalışmaya da imza atmıştır.
Hoca bir Erzurum sevdalısı olup Erzurum'a gelen seyyahları çarşı pazar gezdirip, "Ulu Cami, Yakutiye ve Çifte Minareli Medreselere" götürür olanca heyecanıyla konuklarına buraları anlatırdı.
"Erzurum Erkek" ve "Kız Muallim" mekteplerinde onlarca öğretmeninin yetişmesine çalışmış, hastalığına rağmen çalışmalarından geri durmamış , kurduğu karanlık odası yardımıyla çektiği fotoğrafları tab etmiş, öğretmenliğin yanında fotoğrafçılıkta da belli bir seviyeyi yakalamıştır.
Ahlattaki Selçuklu Türklerinin "mezar kitabelerini" okuması başlı başına bir başarı öyküsü oluşturmuştur. Ayrıca Erzurum, Tercan ve Bayburt'taki kitabeleri de okuyup ilim alemine sunan yine Abdurrahim Şerif Beygu hoca olmuştur. 50 yıllık ömre çok değerli eserleri sığdırmıştır.
Necice itibarıyla Abdurrahim Şerif Beygu Hoca Birinci Dünya Savaşının acılarını yaşamış, Ermeni mezalimini görmüş, yıkık Erzurum şehrinden yeni bir şehrin fışkırmasında öncülük etmiş, yazdığı eserlerle gelecek kuşaklara iyi örnek olmuş iyi bir öğretmen, iyi bir vatansever ve iyi bir dadaş olmuştur.