Hayat nedir? Dünya Ne? Nerden Geldik? Nereye Gideceğiz? Sorular , Sorular....
İnsan denen meçhul. Anlamak, anlatmak zor. Sözcükler, kelimelerin yetersiz kaldığı,bir bakış, bir dokunuş bazende bir damla göz yaşının anlam kattığı gerçek bir vakıa. Ölüm.
Doğarız, yaşarız ve ölürüz. Bu mukadder olaydan kaçış yok. En sevdikleriniz, dostlarınız , arkadaşlarınız bakarsınız ki birer birer göç etmekte. Hüzünlenir kuytu yerlerde bir taraftan Allahtan af ve mağfiret dilerken bir taraftan için için ağlarsınız.
29 Nisan 2015 günü  akşam bir telefonla irkildim. Göz yaşlarımı tutamadım. 37 yıl önce tanıdığım Abdurrezzak Beyin vefat haberine üzüldüm. Yapacak bir şey yoktu. Teslim olduk yüce yaradan. "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" ifadesi dilimden dış dünyaya aksetti.
Abdurrezzak Bey öğrencilik yıllarında pehlivandı. İyi güreş yapardı. Eğitim Enstitüsü güreş takımındaydı. Okul bitti. Öğretmen olmuştu.
1976'larda  öğrenci olayları almış başını gitmiş insanlar bir tercih yapmıştı. Hocamızda daha lise çalğlarında bir tercih yapmış Türk Milletinin ruh ve mana köküne bağlı kalmıştı. Hayatında öyle geçti.
Asıl Abdurrezzak Beyle dostluğumuz 1986-1987 yıllarında Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Fizik bölümünde lisans tamamlarken oldu.
Mehmet Koçakel, Abdurrezzak Türk ve ben üçümüz beraber çok ders çalışırdık. Abdurrezzak hocanın Yenişehir Üst yoldaki evine gider özellikle "Diferansiyel Denklemler" adlı dersi birlikte tartışır öğrenirdik. Benim ezberim iyi olduğu için onlara sözde bu dersi anlatırdım. Ha birde Kuantum Fiziği vardı ki zor mu zor. Sonunda bu çalışmalar bizi sınıf geçirdi ya gerisi önemli değil.
Hocamızın bu çalışmalarda ekmeğini yedik, suyunu içtik. Arada yaptığımız ö güzel muhabbetlerde kazancımız olurdu. Onlar İmam Hatipte ben Fen Lisesinde görev yaptık Uzun yıllar arkadaşlığımız gittikçe arttı. Derken Emekli olduk.
2005 yılından sonra Abdurrezzak Hocamla birlikte bir Erzurum sevdası, Erzurum'u yazma aşkı  başladı. Hocam Erzurum'un manevi ikliminde dolaşmaya, toprağın altında ve üstünde olanları aramaya koyuldu. Artık Fizik  anlatmak sona ermişti.
Kaleme ,kağıda sarıldık. Birbirimize destek olduk. Öğrendiklerimizi paylaştık. Yanlışlarımızı düzeltmeye uğraştık. Hocam arabasıyla bu dönemde köy, kasaba dolaşmaya başladı. Gittiği yerlerde mezar taşlarını fotoğrafladı. Önceleri Osmanlıca bilmediği için başkalarına okuttu. Derken kendiside işi öğrendi ve okumaya başlamıştı.
Bir gün Tortum Pehlivanlıda Ahmet Efendinin kabrini ziyaret ederken bir başka gün Baba Deresinde Ahmet Efendinin kabrinin başında oluyordu.  Bir gün Çoban Dedeyle  bir gün Umudum Babayla meşgul oluyor ve Erzurum'un Kandilleri adını vereceği kitabın sahifelerini oluşturuyordu.
Erzurum kültürüne, dini hayatına katkı sunan insanları eğiten bu insanları yazmak hocamda  artık bir tutku olmuştu. Bir gün Toparlak Babada konuşma yaparken  o inanmışlığın verdiği rahatlıkla sade ve yalın Erzurum kültür coğrafyasına notlar düşüyordu.
Adına "ERZURUM'UN KANDİLLERİ"  dediği bu yıllar süren çalışması nihayet 2014 yılında yayınlamıştı. Bir kitabını imzalamış takdim ederken  o yılların yorgunluğu gitmiş yerini görevi tamamlamanın mutluluğu gelmişti.
Aslında Abdurrezzak Bey 20 yıldan beri karaciğer hastalığı çekiyordu. 3-4 ay önce Araştırma hastanesinde karşılaştığımızda ameliyat olacağını söyledi. Böylece sonun başlangıcı görünmüştü. Durum ciddiydi. ve nitekim öylede oldu.
Son gördüğümde rabbine teslim olmuş, olacakları metanetle , sabırla bekliyordu. 29 Nisan akşamı beklediği oldu ve hakka yürüdü. Makamı Cennet olsun.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.