Hak ve hukukun yerine gelmesi herkesi mutlu eder! Ve bütün insanların, insanlar ve hele ki yöneticilerinin üzerindeki en büyük hakkı; adaletin sağlanmasıdır! Adaletin ister devlet, ister şahıs tarafından, isterse insanın kendi içinde adaletin sağlanmaması; insanın hakkına yapılan gasptır ve zulümdür. Ve bu insanları mutsuz eder, yaşama sevincini mahveder!
Renkli simalardan bir zat bir şahsa hakaretten mahkemelik olmuş. Hakim bey, küfür etmenin cezasını 2.5 TL ve 15 gün hapisle cezalandırmış. Şahıs hâkime; “Hakim bey, bir şahsa küfür etmenin cezası 2.5 TL ve 15 gün hapis midir”? Diye sormuş. Hakim “evet” demiş. “O zaman al sana 5 TL ve beni 1 ay hapse at, senin de…” demiş!
Devletin yüksek seviyelerde adaletli olabilmesinin ilk şartı, vatandaşların adalet bilincinde olmalarındandır. Vatandaşta adalet bilinci olması, devlet başta olmak üzere haklarını bilmesi ve haklarını mahkemelerde sonuna kadar araması ile olur!
Vatandaşta adalet bilinci olmalıdır.
Çoğu vatandaş aslında adaletsizliği görür, hisseder, yaşar ama sebebini ve çözümünün bir parçasının kendisi olduğunu bilmez. Adaletin işi bu yüzden zordur!
Adaletin sağlanması açısından her vatandaşa ciddi sorumluluklar düşer. Adalet bilinci ve sorumluluğu şahıslarda gelişmedikçe adalet layık olduğu yere çıkmayacaktır. Ülke adil bir ülke olmayacaktır!
Haydi, şahsi bir vicdan muhasebesi yapalım! Adaleti ne kadar tanıdığımızı, ne kadar adil olduğumuzu test edelim; sessizce, kendi vicdanımızla baş başa; bakalım adil mi yoksa zalim miyiz?
*Efendim, bir yerde yetkilisiniz, işe eleman alım yapacaksınız, kendi yakınlarınızdan başka hak edenler varsa, hangisini işe alırsınız?
*Bir devlet dairesinde işiniz var, bir yakınınız orada çalışıyor, ondan sıra için yardım ister misiniz?
*Bir kurumda çalışıyorsunuz, yetkili sizsiniz, kurumdan birisi terfi ettirilmesi gerekiyor; sadakat, akrabalık, tanıdıklık mı yoksa liyakat mı ararsınız?
*Başınıza mahkemelik bir durum geldiğinde, adaletin yerine gelmesi mi, yoksa davanızı kazanmak mı sizi memnun eder?
*Bir para cezasıyla karşılaştığınızda bir miktar rüşvet vererek mi kurtulmak istersiniz, yoksa şeriatın kestiği parmak acımaz diyerek cezanıza razı mı olursunuz?
*Üniversite sınavı yapılıyor, çocuğunuz bu sınava girecek, bir şekilde sorulara ulaşabileceğiniz size söylendi, gidip yetkililere ihbar mı edersiniz, yoksa soruları temin etmeye mi çalışırsınız?
*Sevdikleriniz haksız olsalar bile onların lehlerinde şahitlik yapar veya sessiz mi kalmayı tercih edersiniz veya hakkı dile getirip onların aleyhinde şahitlik eder misiniz?
*Bir yerde bir suç işlenmişse ve suç işleyen sizin yakınınız veya sevdiğiniz birisi ise; suçun üstünü örtmek, suçluyu saklamak mı yoksa adalete teslim etmeyi mi tercih edersiniz?
Bu sorularda empati yaparak görüp, duyup, yaşadıklarımla harmanlayarak, tanıdığım epey bir insanı ve elbette kendimi sorguya çektim; sonuç nasıl dersiniz?