Türkiye seçim gündemine kendisini öyle kaptırıyor ki; birçok meselesi de seçim gündemi ve seçim savaşlarıyla unutuluyor, sayfa aralarında sıkışıp kalıyor! Birçok mesele çözüm bulamadan hayatımızı zorlaştırıyor!
Türkiye’nin en başta gelen sıkıntısı adalet ve hukuk meselesidir!
Adaletin çöktüğünü söyleyen ve adalete inanmayanlar, devletin yetkilileri olunca bir vatandaş olarak nasıl etkileneceğimiz ve moralimizin nasıl bozulacağını anlatmak güç!
Dün mahkeme edilen bir şahıs “Türk adaletine güveniyorum” derdi!
Bugün kim bir mahkemede “Ben Türk adaletine güveniyorum” diyebilecek?
Başbakan ve eski Genelkurmay Başkan’ı da “mahkeme kararlarını tanımıyoruz” veya “mahkeme kararına saygı duymuyorum” demesi ne demek?
Yarın bir mahkemelik işim olsa, bir vatandaş olarak ben  “kime” güveneceğim?
Burada siyasi olarak değil, sade bir vatandaş olarak soruyorum; kime güveneceğim?
İster istemez insanın aklına ülkenin geldiği bu durum dış kaynaklı; devletin itibarının çökertilmesi için uygulanan bir strateji midir diye geliyor?
Öyle ya insanlar devletlerinin adaletlerine güvenmezlerse; o ülkede hiç kimse rahat ve mutlu olmayacaktır!
Mario Puzo dev romanı “Baba” da mafya sisteminin adaletin sağlanamadığı zamanlarda hayata geçeceğini anlatarak, mafyayı meşru zemine oturtmuştur!
İnsanın en doğal yaşama hakkı titizlikle sağlanması gereken bir hakkıdır!
Başkasından zulüm, şiddet görmemesinin teminatı mahkemelerde suçluya kesilecek ve infaz edilecek cezanın caydırıcılığıyla doğru orantılıdır!
Suçlu cezasını çekmediği sürece adalet yerine getirilmiş sayılamaz!
Bu sefer suçluyu cezalandırmayan devlet zulmü işlemiş demektir!
Adalet yerine getirilmediği sürece de insanların kendi adaletlerini sağlamaya çalışması başka suç işlemelere zemin hazırlayacaktır!
En başta terör, kan davaları ve kadın cinayetleri, kadına veya erkeğe şiddet toplumda katlamalı olarak artacaktır!
Diğer taraftan devletin ve vatandaşın birikim ve kazanımları başkaları tarafından gasp edildiğinde de yapılan zulümdür ve devlet buna seyirci kalmamalıdır!
Devlet artık AB’ye girmek, başka ülkeler acaba ne derler siyasetini bırakarak devletin itibarını, kanunun üstünlüğünü sağlamak için yargı, yasama ve yürütme işlerini milletin güvenliği, konforu ve kafasındaki adalete olan güvensizliği yeniden temin edecek işler yapmalıdırlar!
Seçim dönemlerinde vatandaşın seçilmişleri veya seçilecekleri gerçek anlamda sorguladıkları elbette söylenemez.
Siz hiçbir seçmen vatandaştan “Sayın yöneticiler veya talip olanlar, adalet hakkında ne düşünüyorsunuz? Adalet için savaş verecekseniz size oy verebilirim” dediğini duydunuz mu? Veya kendimiz böyle bir şey yaptık mı?
Bizde sadece fanatiklik makamında bir iktidar yanlılığı ya da karşıtı olarak muhalefetten etmekten başka ne yaptık? Ne istedik, ne istediğimizi biliyor muyuz diye de endişeliyim!
Çünkü siyasi parti liderleri de, artık iyice güven kaybeden medya da bizleri böyle yönlendiriyor! Dıştan göbeği bağlı medyanın tam istediği gibi olmağa başladık; tartış, kavga et, kutuplaş!
“Sadece oy kullan, görevin buraya kadar” demeğe getiriyorlar!
İstemek, sorgulamak, bize verilen sözleri takip etmek gibi bir savaşımız yok!
Ve adalet yoksa adalet temin edilmemişse aslında hiçbir değerimiz teminat altında değil!
Hangi parti, hangi lider hangi din ve hangi oluşum olursa olsun; sonuç hiçbir zaman değişmeyecektir!
Önce adalet ve hukukun üstünlüğüne ve gerekliliğine inanmalı ve adalet için savaşan insanlar olmalıyız!
Sonra bizi yönetenler de bizim istediğimiz gibi olacaklar!
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.