Üçü Ağyürek’lerden olmak üzere, dört tefecinin tutuklandığı son operasyonda, savcı ve polis kılı kırk yararak, şehri tefeci ve çetecilerden temizliyor.
Akıllarınca Erzurum’u çobansız köy zanneden kimi çakal sürüleri, sonunda devletin demir yumruğunu tepelerinden yediler.
Erzurum polisi, yaklaşık bir yıldan buyana ilgili savcının koordinatörlüğünde, şehir genelinde vatandaşa kök söktüren tefeci ve çetecileri yasal şartlar içerisinde yakın takibe alarak, hatta kılı kırk yararak izliyordu. Bu sabır isteyen zorlu sürecin sonunda düğmeye basıldı ve şimdilik kafa tefecilerden dördü önce gözaltına alındı ardından da çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandı.
Bu haber, şehirde hem sevinçle karşılandı, hem de halkın gözünde devletin iş başında olduğu, sürekli teyakkuz halinde bulunduğu ve suç ve suçlulara göz yumulmadığı imajını iyice kuvvetlendirdi.
Malum, geçmiş yıllarda zaman zaman şehrimizde veya ülke genelinde suç örgütleri, devletin içine sızmış işbirlikçi memurlar yüzünden korunup kollanıyordu.
Bu üzücü durumdan ötürü, vatandaş da zannediyor ki, suç ve suçluyu adliyeye, polise ya da jandarmaya bildirirsem adım ortaya çıkar, başım belaya girer…
Oysa köprülerin altından çok sular aktı gitti. Çok şükür ki bugün hem adliye, hem emniyet, hem de jandarma o FETÖ’cülerden yüzde doksan oranında temizlendi. Şayet bu kurumlarda hâlâ tek tük FETÖ’cü veya rüşvetçi görevli kalmışsa da onlar da etkin yerlerde olmadıkları için devletin suç ve suçluya karşı verdiği mücadelenin önünü kesemiyor.
Birkaç gün önce kaleme aldığımız ilgili yazımızda Erzurum’da tefecilerin ve çetecilerin nasıl fütursuzca hareket ettiklerine dikkati çekmiştik.
Sonradan öğreniyoruz ki esasında hem adliye hem de polis bir yılı aşkın süreden beri meğerse bu operasyona hazırlanıyormuş ve operasyon için gerekli çalışmaları yapıyormuş.
Bu bilgi herkes gibi benim de yüreğime su serpti ve zaten düzgün oluşlarından hiçbir kuşkum olmadığı bu kurumların yedi gün yirmidört saat esasına göre, suçluların ensesinde olduklarını hep birlikte gördük…
Evet hiç kimse devletten daha büyük, daha güçlü ve daha etkin olamaz…
Erzurum adliyesi ve polisi bu gerçeği son operasyonla birlikte bir kez daha herkese gösterdi.
Lâkin burada çok esaslı bir husus var.
Bunu söylemeden geçersek meseleyi eksik yazmış oluruz. O husus da şudur:
Devlet bu tefeci ve çetecilerle mücadele ederken acaba bu işin mağdurları ya da bilgi sahipleri devlete yeterince yardımcı oluyor mu?
Efendim; tefecilik suçunun ceza kanunundaki karşılığı iki yıl hapis ve şikâyete bağlı bir suç!
Tefeciler de bu gerçeği çok iyi bildikleri için diledikleri gibi at oynatabiliyorlar.
Erzurum’da tefeciler tarafından ocakları söndürülen onlarca aile var, Erzurum’da tefeciden para alıp ödeyemediği için canına kıyan iş insanları var, Erzurum’da tefeciden aldığı yüz bin lira karşılığında iki milyon liralık mülkünü kaybeden esnaf var, Erzurum’da tefeci tarafından kaçırılıp işkence gören kimseler var… Yani var da var…
Ama gel gör ki, bu kadar mağdurun olduğu bir şehirde tefeciden şikâyetçi olan insan sayısı yer yerinden oynasa üç beş kişiyi geçmiyor!
Bu da vatandaşın ayıbı, korkaklığı ve sorumsuzluğudur.
Devlet yakalasın assın, kessin ama benim adım hiçbir şekilde geçmesin şeklinde bir anlayışla kimse kusura bakmasın ama suç ve suçluya mücadele hiç de kolay olmaz.
Vatandaş olarak herkes elini taşın altına koymalı ki biz de devlete şunu diyebilelim:
Bak şu insanlar şikâyetçi, sen de görevini yap.
Yaklaşık yirmi yıl önceki Dırbaz operasyonunda da benzer süreç yaşanmıştı. O günün emniyet müdürü, DGM savcıları ve Palandöken Gazetesi çetecilere karşı aslanlar gibi mücadele verirken, şikâyetçi sayısı 64 kişi ile başlamış ilerleyen zamanda 4 kişiye kadar düşmüştü. Buna rağmen suçlular gereken cezalara çarptırılmıştı.
Bugün de benzer bir süreç yaşanmasın istiyorsak, kim ki hangi tefeciden yana mağduriyet yaşadığına inanıyorsa hiç çekinmeden korkmadan ya polise ya jandarmaya olmadı adliyeye savcıya gitsin.
Rahat olsun, o şikâyetinden ötürü başına en küçük bir belâ gelmeyecektir.
Çünkü ortada, duruma dört dörtlük vaziyet eden bir devlet mevcut artık…
Son olarak şunu belirtelim…
Bu operasyonlar bir aile ya da dört tefeci ile sınırlı kalmayacak. Şehir içinde ya da ister Pasinler’de olsun isterse Horasan’da daha doğrusu her nerede olursa olsun tefeci ve çetecilerin kökü kazınacak.
Yedi düvele karşı amansız bir mücadele veren bu devlet, dört tane baldırı çıplak çeteciye pabuç bırakmaz.
Ama biz de bize düşen görevi yapalım…