Ahval-i Aşk

- Köklü bir histir duygum benliğine

- Benliğim ruhuna sarılı

- Ruhumu kuşatan, damarlarımda dolaşan bütünlüğümdür varlığın…

- Çocukluğumu nasıl seviyorsam öyle seviyorum seni… Çocukluğumdaki evimizin bahçesindeki ağacın gölgesi gibi huzur veriyorsun bana. O ağacı kuşatan leylak kokuları gibi kokuyor hasretin…

- Sanki o bahçeyi biliyorum… Sanki o ağacın gölgesinde birlikteydik ve o leylak kokusunu her zaman duyuyorum... Seni köyüm gibi sevdim… Ki ben köyümü her şeyden çok sevdim… Belki çorak bir yer… Belki bozkır… Ama ata yurdu… Ama hatıralar beşiği… Ama yıldızların en parlak göründüğü, türkülerin en güzel söylendiği yer…

- Öyle hissettim ki gönlünün ağrısını, mutluluğunu, hüznünü, sevincini… Ölürsem köyüne gömülmek istedim, daha görmeden köyünü… Evet, görmedim ama her yerini gezdim o köyün… Anılarına şahit oldum… Örenlerin altında kalan seneleri yaşadım…

- kadim bir sevgi bu kalbimde yanan ve yanmasıyla beni daha da âşık eden… Öyle hissettim ki kalbinin labirentindeki sancıları… Öyle derin bir yara gördüm ki, ben kanadım ruhumdan… Sadece gözlerinin gördüğü hataları da gördüm ve anladım, sadece kalbinin duyacağı dualarını da duydum ve şükrettim… Öyle avuçlarına bıraktım ki yüreğimi… Kuş olsa, uçamaz; balık olsa, yüzemez…

- Gönlüne, fikrine hayran olmak bir yana sana âşık olmaya da âşık oldum… Kıymetini bildim hep, hatalarından ötürü kızamadım çünkü yüreğini gördüm… Öyle sevdim ki, olur da nasip olmazsa dünya da vuslat; saçlarım mezarına konulsun da ahrete dek ayrılmayalım istedim… Zaten inandım ki ahrette de olsa, yerim, yanındır…

- Seni aklıma, kalbime, ruhuma kattım... Bugün değilse yarın, yarın değilse sonra, sonra değilse daha sonra, dünya da değilse ahrette… Duam ve inancım odur ki; ruhum ruhunla ebediyete kadar yaşayacaktır…

-Kalbim…

-Ömrüm…