Muhtemelen daha önce de anlatmışımdır.
Yine de tekrar edelim…
Kasabanın birinde insanlar sudan sebeplerden ötürü birbirleriyle kavgalıymış...
Öyle ki komşu komşunun yüzüne bakmıyor, kardeş kardeşle küs…
Bu duruma çok üzülen kasabanın öğretmeni, soruna çözüm arıyor, kafa yoruyor: Ne yapabilirim ki bu insanları barıştırabilirim?
Derken sihirli formülü buluyor.
Diyor ki, eğer herkesin iştirak edeceği ortak bir etkinlik düzenlersek, kasaba halkı bu vesile ile yeniden birbiriyle kucaklaşabilir.
O ortak etkinlik, fidan dikmek, ortak bir kasaba ormanı vücuda getirmek…
Derken düşüncesini kuvveden fiile geçiriyor.
Kasaba halkı da hiç itiraz etmeden, gösterilen yerden fidanları alıp orman olacak arazide toplanıyor.
Her şey plan üzere ilerlemiş, kimse kimseye sataşmadan verilen görevi yerine getirmiş.
Sonra yemekler yenmiş, eğlenmişler.
Bi bakmışlar ki hakikaten aralarında kavgayı ve küs kalmayı gerektirecek bir sorun yokmuş.
O gün, yıllardan beri birbirine düşman kesilen kasaba halkı düğün-bayram içindeymiş.
Tam herkes evine dağılacakken, içlerinden biri fitne tohumunu saçmış:
“Beyler, iyi de bu ormanın adı ne olacak?”
Haydaaa…
Film kopmuş!
Biri “tabii ki bizim liderimizin adı verilmelidir” diye öne çıkmış, beriki “ne münasebet efendim bu ormana illa da bir ad verilecekse o bizim hocamızın adı olmalıdır”, öbürleri durur mu onlar da söz düellosuna iştirak edip, ormana verilecek ismin kendileri tarafından belirlenmesi gerektiğini söylemiş.
Sonuç ne mi olmuş?
Evet…
Sonuç şu olmuş:
Az önce kardeşçe ve dostluk içinde orman olması ümidiyle diktikleri fidanları söken taraflar, o fidanlarla birbirlerinin kafasını gözünü yararak, yaptıkları tüm iyi şeyleri yakıp yıkmışlar.
İçlerinden bir aklıselim sahibi kimse çıkıp diyememiş ki:
“Etmeyin eylemeyin, bırakın şu ismi bu ismi… Gelin biz bu fidanlığı ormana çevirelim, nasılsa tarih, buna en doğru ismi verecektir.”
…
Zaman ve sabır pek çok illetin, sıkıntının ve çaresizliğin ilacıysa tarih de doğru hükmün adresidir.
Değerli dostlar, bütün dünyada milyarlarca insanda olduğu gibi biz de millet olarak zor günlerden geçiyoruz.
Sabrımız sınanıyor, irademiz test ediliyor, cesaret ve merhametimiz tartıya çıkıyor…
İnsan kalabilmenin çetin bir imtihanı ile karşı karşıyayız.
Felaket tellallarının korusuna figüran olacağımıza…
Mutedil olalım, itidali elden bırakmayalım…
Allah’ın izni keremiyle bu karanlık günler geçecek, yeniden aydınlık şafaklar sökecektir.
…
Ümitsizlik, imanın zayıflığına delalet eder…
Biz millet olarak öyle büyük felaketleri imanımız ve yarınlara olan umudumuzla aşıp bugünlere geldik ki, Mevla’nın izni kudretiyle bu karabasandan da kurtulacağız.
Ve lakin duamız ve temennimiz yalnızca kendimiz için değil, dini, dili, ırkı ve cinsiyeti ne olursa olsun bütün insanlık için Allah’tan yardım niyaz ediyor, O’nun merhamet ikliminin tüm dünyayı kuşatması ümidiyle iman tazeliyoruz.
Değil mi ki Koronavirüs denilen bu illet, ün’lü ün’süz ayrımı yapmıyor, değil mi ki kalkınmış ülke geri kalmış ülke demeksizin, kimi nerede yakalıyorsa sırtüstü yere yapıştırıyor…
Şu halde bırakalım artık ben haklıyım sen haksızsın tartışmasını…
Görmüyor musunuz insanoğlu derin bir çaresizlik içinde…
…
Ey insanoğlu; en iyisi mi sen gel bu ölüm kusan günleri atlatmak için ruhunu sarıp sarmalayan şeytanın vesveselerinden sıyrılarak, yeniden değerlerine dön…
Ekmeğini ve suyunu paylaş…
Başkalarının derdi ile dertleş, misal; kucağında bebeği ile zulümden kaçan birine çelme takma…
“Benim karnım tok, sırtım pek” deyip, az ötesinde açlıktan ölen insana sırtını çevirme ki, bir gün sen de bir yudum suya muhtaç olduğunda amansız kalmayasın…
Eğer insanlık kendi kendine yaptığı çirkinliklerin ve zulümlerin farkına varıp düzeltme yoluna gitseydi, muhtemelen Allah bizi Koronavirüs’le imtihan etmeyebilirdi.
Ve gün geldi ki , “cellatları da astılar”
O gün, bugün müdür bilmiyorum, fakat gördüğüm şudur:
İnsanlık ya iyi bir imtihan verip yeni nesillerin umudu olacak ya da sınıfta kalıp kendisinden önce helak olan toplumların akıbetine uğrayacak.
O fidanlar büyüyüp ağaç da olabilir, o fidanlar yerlerinden sökülerek birer sopa da…
İnsanoğlu bir tercih yapacak:
Ya vampir olacak ya da merhamet sahibi…
Artık bunun ortası yok…