DOĞUTÜRK
2014-12-23 00:02:09

100 YIL ÖNCE DEDEM SARIKAMIŞTA ŞEHİT DÜŞTÜ

Abdurrahman ZEYNAL

a.zeynal@hotmail.com 23 Aralık 2014, 00:02

Trablusgarp, Balkan savaşları ve bozgunu unutulmazlar arasındadır. Büyük toprak kaybının yanında ordunun perişan olması sonuçta Edirne'nin bile kaybedilmesiyle sonuçlanan savaş. 1913 yılında ordu terhis edilmiş , İttihatçılar tecrübeli subayları emekli etmiş, ordu subaysız kalmıştır.
Dünyada olaylar hızla gelişmiş 1914 yılında "Birinci Dünya Savaşı" başlamış maalesef Osmanlı Devleti Almanların yanında savaşa girmiş, Padişah ve halife "Kutsal Cihat Fermanı" yayınlamış "Seferberlik ilan" edilmiş, binlerce Mehmetçik asker olmak için askerlik şubeleri önünde sıraya girmiş gözünü kırpmadan savaşa gitmişlerdi.
Erzurum ovası o yıl ekinlerin hasat zamanını sanki erkene almış köylerde delikanlılar, eşleri, nişanlılar, yavuklular hasada o yaz erken başlamışlardı.
Daphan ovasının merkezinde yer alan Tazegül köyünde tarlalar hızla biçilmiş, başaklar harmanlara yığılmış, öküzlerin çektiği dövenlerle(Cem) taneler saplarından ayrılmış, ürünler ambarlara doldurulurken tellallar harbe girildiğini, eli silah tutan erkeklerin asker edileceğini Erzurum'a gitmelerini duyurmuşlardı.
Artık harmanların sonuydu. Henüz hasat tamamlanmamıştı ama bir kere emir gelmişti. Köyün delikanlıları hazırlıklarını Eylüle doğru yapmış ayrılık vakti gelmişti. Köy meydanında kadın erkek ,çocuk genç ihtiyar toplanmışlar hocanın gür sesle okuduğu duayı dinliyorlardı. Dua bitmiş helalleşmeler başlamıştı. Öyle ya gitmek var dönmek yoktu. Güneş gökte yükselirken Çotcuların Tursun ve Hurşit kardeşler, Molla İbrahimgilden Hüseyin oğlu Şakir ve Haliloğlu Cemal azıklarını alıp yola düşmüşlerdi.
40 kilometre yürüyeceklerdi. Yaya olarak önce Alacaya, oradan Ağavere sonra Ilıcaya ve en sonunda Erzurum'a geleceklerdi. Ayaklarda Çarık vardı. Evde dokunmuş kazaklardan başka sağlam giyecekleri, torbalarında birkaç kuru ekmekten başka azıkları yoktu. Dağ, dere, tepe demeden yürümüşler ve askerlerin toplanma bölgesine ulaşmışlardı. Yorgundular. Ayakları çarıkların içinde preslenmişti. Derken bir handa uykuya daldılar.
Sabah gün doğarken içtima alanına toplandılar. O gün esas olan bir birini tanıyanlar aynı bölüklere verilmesi geleneğiydi. Öylede oldu dört Tazegüllü Balkan savaşlarından terhis olan asker bu sefer "Allahu Ekber" Dağlarında Ruslarla savaşacaklardı. Tecrübelilerdi. Balkan savaşlarının acılarını yaşamışlardı.
Talimler başlamış, savaşa hazırlanıyorlardı. Günler, aylar çabuk geçmiş 22 Aralıkta orduya yürüyüş emri verilince bu dört arkadaşta geriye bakmadan cepheye gitmişlerdi. Bir tarafta soğuk bellerini bükerken , beri tarafta bit ve pirelerin yaydığı "tifo , tifüs" hastalığı askeri perişan ediyordu. Ancak ordu ilerliyor Rus cephesine yaklaşılıyordu.
Askeri birlik bir çayı geçmiş hemen mevzi almıştı. Karşıda Rus askerleri modern silahlarla ateş etmekte mevziden başını çıkaran hemen oracıkta kurşunlara hedef olmaktaydı. Ne olursa olsun hücum edilmeliydi. Komutan hücum emrini verdiğinde Hurşit fırlamış ancak aldığı kurşun yarasıyla yere düşmüştü. Kardeşi Tursun hızla mevziden çıkarken oda kurşunlara siper olmuş oracıkta ruhlarını rablerine teslim etmişti. Şakir ağa aynı yolla mevziden fırlamış aldığı kurşun yarası onu da devirmişti.
Cemal ağa sürünerek Şakir ağanın yanına gitmiş torbasından çıkardığı gazlı bezi yaraya basmış sürünerek cephe gerisine taşıyıp sıhhiyelere teslim etmiş tekrar cepheye koşmuştu.
Şakir ağa yaralı bir başka köylüsüyle gerilere taşınmış tedavileri sürerken ordu geri çekilmeye başlamış bu iki arkadaşta Sivas "Suşehrine" kadar gitmişler.
Şakir ağa ve arkadaşı 2 yıl bölgede çobanlık yapmış sonuçta savaşın bittiği haberini alınca tekrar köylerine dönmüş, yaşananları anlatmışlardı.Hurşit ve Tursun'un yakınları dört yıl olan bitenden haberdar olamamışlardı.
 Yıl 1918 yaz aylarıydı. Yanmış bir her evden çıkan şehitlerin enkazı halindeydi.Yetim kalan Fevzi gelenlerden amcalarının şehit olduğunu duymuş, bir tarafta Ermeniler tarafından şehit edilen baba acısı beri taraftan Hurşit ve Tursun amcalarının şehit haberlerini duyunca bütün dünya küçük Fevzi'nin bedenine Palandöken dağlarının ağırlığını yüklemişti.
Evet dedelerim yüz yıl önce muhtemelen 24 aralıktaki hücumda şahadet şerbetini içmişlerdi.
Tüm şehitlerimizin ruhları şad, makamları Cennet olsun.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.