DOĞUTÜRK
2014-03-08 12:39:18

12 MART VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Abdurrahman ZEYNAL

a.zeynal@hotmail.com 08 Mart 2014, 12:39

19. yüzyıl Türk milleti için uzun, acılı, çileli, gözyaşı dolu bir asır olmuştur.1829 Osmanlı- Rus savaşıyla başlayan mağlubiyetler çığırı ne yazık ki tam 100 yıl sürmüş, ancak geri çekiliş ve mağlubiyet 1922 de Sakarya savaşıyla durdurulmuştur. Bu arada büyük zaferler kazanılmış olmasına karşılık; siyasi, sosyal ve iktisadi yapıdaki perişanlık, gerilik, değer üretememe nedeniyle bunların meyvesi de alınamamıştır.
Yunan isyanıyla başlayan ayrılıkçı hareketler bir anda bütün balkanlara yayılmış sonuçta 1913’te Bulgarların Edirne’yi işgaline kadar devam etmiştir. Erzurumlu Şükrü Paşa’nın şanlı direnişi de şehri kurtaramamıştır.
Aynı olaylar Doğu Anadolu’da meydana gelmiş; Rus, İngiliz, Fransız, Amerikan desteğindeki Ermeniler, 1878'lerden başlayarak Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Kars, Maraş, Adana yörelerinde tam 42 yıl terör estirerek binlerce Müslüman Türkü şehit etmiş, vahşet örneği sergilemişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu 19. yüzyılın ortalarından itibaren aldığı borçların altında ezilmiş, "Duyunu-Umumiye" devletin tüm gelir kaynaklarına el koymak suretiyle, Devleti güçsüz, maliyeyi tam takır hale getirmiştir. Okullaşma yoktur. Var olan aydınlar cephelerde birer ikişer şehit olmaktadır. İçte isyanlar milli bünyeyi kemirmektedir. Yanlış anlayışlar, bilim ve hikmetten uzak düşünceler koca imparatorluğu yok oluşa sürüklemektedir.
Doktor yoktur. İlaç ne gezer. Topraklar Rus işgaline uğramakta, sefalet diz boyudur. Bütün bunların içinde bir de Almanların oyunuyla birinci dünya savaşına girişimiz yok mu; olayları içinden çıkılmaz hale getirmiştir.
Hazırlıksız, parasız, silahsız, doktor ve ilacı olmadan girdiğimiz harp ne yazık ki aleyhimizde gelişmiştir. Elbette bu süreçte İngilizlere en ağır darbeyi Süleyman Askeri Bey "Kutul –Amere" de vurarak İngiliz ordusunu yok etmiştir. Çnakkale bir efsanedir. Yiğitliğin mertliğin harmanlandığı, dini-mübin için savaşmanın zirvesidir. Ancak bütün bunlar 5-6 milyon kilometre toprak kaybını ne yazık ki önleyememiştir.
Osmanlı 7 cephede savaşırken Doğuda Özellikle Erzurum ve Van yöresinde Başta Antranik ve Fransız Albay Morel olmak üzere Ermeni çeteciler; silahsız, masum, ihtiyar, kadın, çocuk demeden tam 530 bin Müslüman Türkü şehit ederek tarihe katiller sürüsü olarak geçmişlerdir.
Bu olayların yaşandığı yerlerin başında Erzurum ve havalisi gelmektedir. Erzurum ve Erzurumlu dadaşlar ihanete uğramışlar, yıllardır ekmeklerini paylaştıkları, aynı havayı teneffüs ettikleri, Ermenilerin hışmına uğrayarak elli binden fazla insan kaybetmişlerdir.
Erzurumlu bir yanda cehaletle, bir yanda lidersizlikle, uğraşırken; tifo, tifüs gibi salgınlarla yok olmaktadır. Açlık tarif edilemeyecek derecededir. Atların pisliğinden seçilen arpa taneleri yıkanıp ateşte kavrulduktan sonra yenilmektedir. Bunlar yetmiyormuş gibi birde Ermeni çetecilerin kurşunlarına hedef olunmaktadır.
Yokluk, kıtlık, esaret dadaşın kaderi olmuştur. Ermeniler, istasyon barakalarında 3000,Yanık derede 3000, Mürsel Paşa konağında, Ezirmikli konağında binlerce Erzurumluyu yakarak şehit etmişlerdi.
Ordu; Erzincan’dan yola çıkarak geçtiği yerlerde hainleri temizlemiş, ama yol üzerindeki Tercan, Aşkale ve köyleri, Ilıca, İspir, Çat, Hınıs’ta binlerce insanı çetecilerden kurtaramamıştır. Çünkü çeteler kaçarken masum insanları hunharca yok etmişlerdir.
Nihayet 12 Mart sabahı Türk ordusu şehre girmiş ama acı, perişan bir manzarayla karşılaşmıştır. Yakılan konaklar, yıkılan evler sokaklarda karınları deşilmiş kadın çocuk yaşlı insan cesetleri ve geride sağ kalabilmiş masum halkla karşılaşmıştır.
Bütün bunlara sebep Müslüman Türk milletinden hıncını çıkarmaya çalışan batılılar ve onların uşakları Ermeni çeteleri olmuştur.
Dr. Şerif Beyin ifadesine göre “1913 itibarıyla takriben 6 kilometrekarelik bir alanı kaplayan Erzurum şehrinin nüfusu 25.237’si erkek,22.689’u kadın olmak üzere 47.831 idi. Nüfusun 34.140’ı Müslüman, 11.789’u Ermeni, 597’si Rum, 789’u Katolik, 472’si Protestan, 10’u Yahudi, 19’u Süryani, 10’Keldani ve 10’u da Kıpti idi. Bu nüfus şehirdeki 9800 hanede ikamet etmekteydi.” Savaşın sonunda ise şehir yakılmış, yıkılmış ve nüfusu sekiz binlere düşmüştü.
Sonuç olarak günümüzdeki kurtuluş ve anma toplantıları, o günleri hatırlatacak, bir daha aynı yanlışlara düşülmemesi üzerine inşa edilerek sergilenmelidir. Programlar hamasetten uzak, gerçekçi, bilimsel veriler ışığında, arşiv bilgilerine dayanan, akılcı bir bakış içinde düzenlenmelidir. Olayların ruh ve mana köküne bağlı kalınmalıdır. Amaç dünü aynen yaşatmak değil geçmişten ders alarak geleceğe güvenle bakmaktır.
Ekmeğini paylaşan, evini misafirine açan dadaşlar 1918 olaylarını akılcı, bilimsel, tarihi iyi analiz ederek değerlendirmelidir. Evini, arsasını, şehrini, birlik ve beraberliğimizi bozacak, bizi yeniden acı günlere götürecek kişi ve kuruluşlara fırsat verilmemelidir.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.