Allah (CC) Kuran-ı Kerim’inde; “Bütün kâinatın, canlı-cansız varlıkların tasarrufunun kendi elinde olduğunu” buyuruyor!
Doğuda, batıda, yerin altında, gökyüzünde, bulunan her şeyin ama her şeyin sahibinin ve kontrolünün de kendi iradesinde olduğunu buyuruyor!
Sonsuzluk diye tabir ettiğimiz uzayın derinliklerine şöyle bir yolculuk imkânımız olsa yapabilsek; milyonlarca ışık yılı mesafedeki derinliklerin de Allah’ın kontrolünde olduğunu Mülk’ün sahibinden öğreniyoruz!
Şu ihtiyarlayan dünyada (2016’da) daha yeni 1.284 adet gezegen bulundu! Bilinen gezegenlerin sayısını bilmiyorum. Milyonlarca senedir çarpışmadan, sükûnet ve büyük bir matematik, fizik, kimya hesabı uyumuyla uzayda seyreden başta güneş, dünya ay ve binlerce gezegeni de şüphesiz belli bir hesap içerisinde kontrol eden de Allah!
Bütün “mülk” dediği canlı cansız, geçmiş gelecek her zerrenin nasıl, nice olduğunu, ne olacağını da O biliyor!
Görünen görünmeyen bütün yaratılmışların sahibinin kendisi olduğunu söylüyor.
Akılların yetmeyeceği gayb âleminin sahibinin olduğunu da! Ve istediğine istediği kadar gayb âleminden bilgi verdiğini de!
Ki Hz. Peygamberimiz Efendimiz de” Gaybı sadece Allah bilir, Biz sadece O’nun bize öğrettikleri kadarını biliriz” buyuruyor!
Allah’ın bilgisi dâhilinde kâinatta geçmiş ve gelecek en ufak bir zerrenin dahi hareketi, düşüncesi, nitelik ve niceliği ve ne olmuştan ne olacağına kadar bütün hareketlerin kayıt altında olduğunu da Cenab-ı Hak söylüyor!
Üzerimizde maddi manevi olarak canımız ve ruhumuzda dâhil, rızkımız, aldığımız, alacağımız nefesimiz de dâhil her bir şeyin de Allah’a ait olduğunu, her şeyin bir emanet olduğunu Allah buyuruyor!
Ve gene Kuran-ı Kerim’de dünyada insanoğlunun kalma süresinin yarım, bir veya bir buçuk gün olduğunu da söylüyor!
Ve bütün kudreti şahanenin sadece kendi Zat’ına ait olduğunu da belirtiyor! Eşi, ortağı, ana babası, çocuğu, yardımcısı, kimseye ihtiyacı olmadığını da bildiriyor! Ezeli ve ebedi olduğunu ve ezeli- ebedi kudret ve tasarruf da Allah’a ait!
Kimseye ihtiyacı yok ama her yaratılmış canlı- cansız zerrenin dahi bütün ihtiyaçlarının karşılığı sadece ve sadece Allah’ta olduğunu da söylüyor!
Allah’ın bizden istediği O’na iman etmemizin temel esasları bence aşağı yukarı bu kadar!
Şimdi; bundan sonraki sözleri ben kendime ve nefsime söylüyorum:
Ben kimim?
Ben neyim ki “ben” diyorum hala!
Benim fonksiyonelliğim nedir? El cevap; Allah’ın izin verdiği kadar!
Kendimi ve asıl kudret ve kuvvet ve mülkün ve her türlü karar ve iradenin sahibi olan Allah’tan gafil olup “ben” diyebiliyorum!
Ki O; her türlü iradesinin yanında dünyadaki kararlarımızda bizi imtihanlar süzgecinde serbest bırakmış!
Kiminin kalbi mühürlenmiş, kimisi günahlar yumağında nefsine uyarak ”ben” demiş ve uyarılar kulaktan ilerilerdeki akla ulaşamıyor; yaşadığı hayat kendisine güzel gösterilmiş!
Kimi teslimiyet ve gerçek bir bilinçle istenilene ulaşmış!
Büyük olduğunu düşünen insanımız; ne zaman kendine soracaksın; “bu nefis ve aklım bana büyük olduğumu söylerken; beni ebedi bir cehenneme mi hapsetmek istiyor?
İlahi büyüklük karşısında büyük olduğunu düşünen, davranan, söyleyen, söyleyene inanan insan ne kadar enteresan değil mi?
Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (SAV) “Ben diyen helak oldu” Hadisi birçoğumuzun akıbeti ve düşünce şekli hakkında bir uyarıdır!
Ben’den Allah’a sığınırım!
İnsanoğlunun; “Ben” diyebilmesi büyük cesaret ve cehalet örneği!