Bu başlığı neden kullandım biliyor musunuz?
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında Batı Anadolu'yu temsil etmesi için İstanbul'da İstanbul Üniversitesi'nin yanı sıra bir Teknik Üniversite, Orta Anadolu'yu temsilen Ankara Üniversitesi ve Doğu Anadolu'yu temsil etmesi amacıyla Erzurum'da bir üniversite açılması fikri yaygınlaşmıştı. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, yaşama gözlerini kapamadan bir yıl önce (1 Kasım 1937) Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yasama yılı açış konuşmasında bu fikri bizzat dile getirmişti... Ancak, bu fikrin uygulamaya konulması II. Dünya Savaşı nedeniyle tam 20 yıl gecikti.
... Ve yıllar sonra; bir çok tartışmanın ardından 1954 yılında çıkarılan 6373 Sayılı Kanunla bu üniversitenin adının Atatürk Üniversitesi, merkezinin ise Erzurum olması kararlaştırıldı. Nihayet 6990 Sayılı Atatürk Üniversitesi Kanunu'nu, 7 Haziran 1957 tarihinde yürürlüğe girerek binlerce yıl bir çok medeniyete eşik ve beşik olan Erzurum'dan dünyaya bir kapı açtı.
Bu kısa tarihi bilgileri şunun için veriyorum:
Günümüzde beş katlı apartmanların bile astıkları bir levha ile 'Üniversite' ünvanı aldıklarını görüyorum...
Şu anda ülkemizde kaç üniversite var bilmiyorum ama Atatürk Üniversitesi'nin Türkiye'nin en eski yedinci üniversitesi olduğunu biliyor ve o dev kampüste akademik eğitim alarak mezun olduğum için de kendimle onur duyuyorum.
Atatürk Üniversitesi, 1980 ve sonrası yıllarda bir fetret dönemine girdi...
Akademik kadroları, kampüsü, kütüphaneleri, laboratuvarları ve daha nice altyapısı ile ülkemizin yüz akı, Anadolu'nun ışığı karartıldı.
Doğudan doğan güneşin önünü perdeleyen tarikatlar, cemaatler, alavereler-dalavereler sayesinde o dev akademik kurumu; birilerinin iş-güç, birilerinin makam, birilerinin de çıkar kapısına çevirdi.
Bu durumda; birileri memnun, birleri zengin, birileri de perişan olarak göçünü denkleyip sırtına yurdundan oldu... Hayallerinden, hedeflerinden uzaklaştı...
Neyse konu uzuyor ben kısa keseyim!
Atatürk Üniversitesi bugünlerde adeta küllerinden yeniden doğuyor!
Türkiye Cumhuriyeti, ikinci yüzyılına; Atatürk Üniversitesi ise yüzüncü yılına doğru ilerlerken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 100'ün üzerinde aday arasından geçtiğimiz günlerde bilimsel çalışmaları ve akademik kariyeri ile öne çıkan Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu'nu rektör atadı...
Rektör Hacımüftüoğlu'da, makamına oturur oturmaz ilk atamasını kendisi gibi dünya çapında bir bilim insanı olan Prof. Dr. Hasan Türkez'den yana kullandı...
Değerli takipçilerim, sevgili okurlarım!
Atatürk Üniversitesi'nin yeni döneminde hem Rektör Prof. Dr. Hacımüftüoğlu, hem de Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Türkez’in, araştırmacı ve güçlü bilimsel altyapısı başta üniversite camiası olmak üzere Erzurum için de bir şans...
Yaşdaşları henüz iş ararken, dünyanın peşinde koştuğu ülkemizin seçkin bu iki genç bilim insanını öncelikle; doğdukları, eğitim aldıkları, eğitim verdikleri, gelecek hayalleri kurdukları üniversitelerinde kaldıkları için kutluyorum.
Bu kentin insanlarından da onlara destek bekliyorum.
Bu desteği bu iki sayın bilim insanı, Anadolu çocuğu hocalarımı yakından tanıdığım için değil, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, bir Atatürk Üniversiteli ve bir Erzurumlu olarak istiyorum.
Tüm yaşamlarını laboratuvarlarda tüketmiş bu genç bilim insanları ile Atatürk Üniversitesi'nin artık hakkettiği yerlerde, dünya çapında bir ivme kazanacağına inanıyorum.
Son söz; Bu kentin son 100 yıl içerisinde Cumhuriyet kazanımları ile ortaya çıkardığı en önemli marka; Atatürk Üniversitesi'dir... Lütfen sağda solda dolaşan çağ dışı anlayışlara, şehir şovenistlerine prim vermeyin...
Unutmayın ki; Atatürk Üniversitesi'nin ilk gerçek bilim insanlarıda Amerika'dan, hatta Amerika'nın da Nebraskasından gelmişti...
Bunlar ise bizim öz çocuklarımız!