Tarım ve hayvancılığı ta en başından beri tali derecede görmeyen ve bu alana en az silah sanayi kadar yatırım yapan ülkeleri saymıyorum…
Korona virüs’ten sonra dünyanın geldiği nokta artık şurasıdır:
Bu pandemi öyle ya da böyle bittikten sonra, ( ne kadar olacaksa ) insanlık normal hayata döndüğünde, bu kez de açlıktan ölmemesi için tarım ve hayvancılık her ülkenin en öncelikli meselesidir.
Teknoloji açısından en gelişmiş olanından tutunuz da en geri kalmış olanına kadar, aklı başındaki her devlet, “yeni dönem”le birlikte yeni düzene geçti:
Açlıktan ölmek istemiyorsan, ek-biç üretim yap…
Türkiye de ( geç kalmakla birlikte ) bu gerçeği iliklerine kadar hissetti ve çok hızlı bir şekilde gereğini yapmak için kolları sıvadı.
Pekii tarım ve hayvancılığın ehemmiyetini, böylesi bir felaket olmadan görüp bunu savunan kimseler yok muydu?
Olmaz mı, hem de binlerce kişi…
İşte o binlerce kişiden biri de bu şehrin belediye başkanı Mehmet Sekmen’di…
Son mahalli seçimlerinden önceydi.
Kardelen TV’de, değerli meslektaşlarım Esat Bindesen ve Ayhan Türkez’in programlarına konuk olarak katılmıştım ve birlikte başkan adayı Mehmet Sekmen’e sorular sormuştuk.
Merak edenler arşivden bulup izleyebilirler.
O programda, bir sorumuz üzerine, Mehmet Sekmen, neredeyse programın üçte birini tarım ve hayvancılığın ülke ve dolayısıyla Erzurum için nasıl hayati bir öneme sahip olduğunu uzun uzadıya anlattı.
Misal; demişti ki, “… yeniden seçilmemiz halinde Erzurum Büyükşehir Belediyesi olarak tarım ve hayvancılık alanında çok ciddi adımlar atacağız. Tarım aletleri filoları kurup, çiftçimiz ve köylümüzü tarım ve hayvancılığa teşvik etmek için maddi-manevi destekler sunacağız.”
O günün siyasi ikliminde, öyle albenisi yüksek başka meseleler vardı ki, popülist bir belediye başkan adayı, piyasada alıcısı olmayan tarım ve hayvancılığı konuşarak kendi ayağına sıkmazdı!
Buna rağmen Mehmet Sekmen, tam tersini yaptı; ısrarla bu meseleyi konuşmayı tercih etti.
Tribünlere oynamadı, gerçek soruna odaklandı.
Nitekim ikinci kez başkan seçildikten hemen sonra da o projesini, yani tarım aletleri filosu kurmayı, tarımı ve hayvancılığı özendirmek için yeni düşüncelerini, kuvveden fiile geçirdi.
( Bu arada yeri gelmişken iki kişinin daha hakkını teslim edelim. Bu kişilerden ilki bu şehrin valisi Okay Memiş, ikincisi de AK Parti il başkanı Mehmet Emin Öz’dür. Vali Memiş, Erzurum’da büyükbaş hayvan sayısını en az bir milyon seviyesine ulaştırmak için olağanüstü bir mücadele verdi ve bu yolda takdire şayan bir mesafe aldı. Erzurum’da zaman içerisinde 600 binlere kadar düşen büyükbaş hayvan sayısı şimdilerde 900 bin sınırına dayanmış durumda.
İl başkanı Öz ise, özellikle Erzurum’un ovalarının atıl durumda olduğunu her fırsatta dile getirdi ve hükümetten bu hususta radikal adımlar atılmasını talep etti. Ve sonunda ilgili herkesi ikna etmeyi başardı. Bugün gerek Pasin ve gerekse Daphan ovası için artık ileri adımlar atılıyor. Öte yandan Alvar ve Söylemez barajlarına hız verilecek olması kararını da yine il başkanı Öz’ün girişimleri sağladı. )
Bu, uzun ancak gerekli parantezi kapattıktan sonra tekrar Mehmet Sekmen’e dönelim.
Ortada ne Korona salgını var, ne komplo mucitlerinin dillendirdikleri dehşet senaryoları var ne de hükümetin öncelikli politikaları arasında tarım ve hayvancılık var…
Buna rağmen Mehmet Sekmen, birinci derecede görevleri arasında yer almayan bir alan üzerine projeler geliştirip yatırımlar yaptı.
Çıplak gerçek aynen bu…
Şimdi gelin o soruyu birlikte soralım:
Başkan Mehmet Sekmen, bu adımları yıllar öncesinden atarken, bi hayli “derin” olan küresel mahfillerden tüyo mu almıştı da tarım ve hayvancılık deyip durmuştu; yoksa ömrünü bu ülkede siyaset yaparak geçiren ve bu sürenin çeyrek asrını da belediye başkanı ve milletvekili olarak tamamlayan tecrübeli bir yönetici olarak öngörüde mi bulunmuştu?
Hani tüccar olsaydı, pekala diyebilirdik ki, “… adam akıllı bir iş adamı, dünyanın nereye doğru gittiğini görüp buna göre yatırım yapmış.”
Ama Sekmen tüccar değil, belediye başkanı…
Başından beri Mehmet Sekmen’in Erzurum için bir “şans” olduğunu savunup durdum.
Elbette ki eksikleri de var, yapamadığı onlarca hizmet de…
Fakat buna rağmen Mehmet Sekmen, Erzurum’a çok ciddi bir vizyon kazandırdı ve bu şehri yeniden kalkınma yarışına dahil etti.
Mehmet Sekmen, AK Parti döneminin ilk yıllarındaki o hamle üstüne hamle yapılan zamanda Erzurum belediye başkanı olmuş olsaydı, bugün bambaşka bir şehir olurdu burası…
Ne yazık ki bendenizin “on kayıp yıl” dediği bir “yitik zaman”ınımız var bizim…
Dün Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli, Başkan Sekmen’in tarım alanında yaptıklarını dinleyince şaşkınlığını gizleyemiyor ve bu öngörüsü için Sekmen’i gönülden tebrik ediyor.
Bu sebeptendir ki meselenin özeti şudur:
İyi bir yönetici kriz çıktıktan sonra krizi en az zararla atlatmayı başaran kimse değil, kriz çıkmadan evvel o krize karşı tedbir alan kimsedir.
Mehmet Sekmen’in kulağına birileri, “Korona çıkacak, sen git Erzurum’da tarım aletleri filosu kur” demedi elbette ki…
O, günün sonunda er ya da geç dünyanın bi şekilde tarım ve hayvancılığın önemini idrak edeceğini görüyordu, o kadar…
Komplo teorisyenleri boşuna kurup durmasınlar:
Başkan Sekmen, ne yarasalardan ne de virüs üretilen laboratuvarlardan tüyo almadı.