Bin yıl önce Anadolu Türk'e vatan olmakta. Alp Erenler, Dervişler, Abdallar akın akın Anadolu'ya gelmekte ve Anadolu Vatan olmakta.
Yıl 11. Asır. Malazgirt'te Bizans yenilmiş Türkmen obaları göç yolunda. Bu obalardan biride Horasan erenlerinden Horasan Baba.
Erzurumdan 90 kilometre doğuda bugün kendi adıyla anılan Horasan köyüne gelip yerleşiyor. O tarihten itibaren Horasan kazamız Horasan Babanın ismine izafe Horasan adını almış bin yıllık Türk Yurdu.
İpek Yolu üzerinde güzel bir ilçemiz. Osmanlı Rus savaşlarına şahit olmuş bu topraklar.. Acılar çekilmiş. Muhacirliğe gidilmiş. Sonunda Cumhuriyet kurulmuş. Peşine 1924 depremi bölgeyi sarsmış. Atatürk O yıl gelerek yaraları sarma emrini vermiş. yeniden bölge inşa edilmiş.
Aşağı Pasin olarak anılan bölgede öğretmen yok, okul yok. Cehalet diz boyu. İşte Cumhuriyetle yaşıt Horasan Baba ahfadından bir çocuk yokluklar içinde dünyaya gelir. 1940 yılında Kars "Clavuz Köy Enstitüsü" kurulunca okumak için oraya gider.
Savaş yıllarıdır. Geceleri tam karartma uygulanır. Rus uçakları havada uçmaktadır. Ancak her şeye rağmen öğretmen ve öğrenciler azimli, karalıdır. Okutup, okuyup cehaleti, yoksulluğu yeneceğiz ümidiyle var güçleriyle çalışırlar. Okul ilk mezunlarını 1945 yılında verir.
Yol yok, iz yok, işte okuldan mezun olan Hacı Horasan ilk öğretmenliğe 1948 askerlik dönüşü Karayazının bir köyünde başlar. Halkla bütünleşir. Genç beyinlere; vatan, bayrak, yurt sevgisi aşılar. Çünkü Cılavuz Köy Enstitüsünde öyle bir terbiye almışlardır ki dışarıda İstiklal Marşı söylense yatakta bile olsalar hazır ola geçmeyi milli görev bilirler. Öğrencilerini Hacı Horasan bu duyguyla yetiştirdi.
İnönü talimat verir: Devlet olmanın gereğini yapın.
1940'larda Zanzak köyünde bir kişi evinde bıçakla öldürülür. Katil bir türlü bulunamaz. günün birinde İsmet Paşa Karasa gitmek için bu köye yakın yoldan gideceğini haber alan maktulün eşi derhal yola yatar. İsmet Paşa durumu sorar. Kadın kocasının katilinin bulunmasını ister. İnönü derhal emir verir. 24 saate katil bulunacak. Haber 12 saat sonra duyulur Katil bulunmuştur.
Kavgada yaralana kişiyi Şeyhe götürmek isterler:
1954Yılında Horasanda bir kaç Kürt aile kavga eder. Bıçaklar çekilir ve biri kişi sokak ortasından karnından bıçaklanır ve barsaklar yere dökülür. Yaralı kan kaybetmekte etraftan bazıları kucaklayın Şeyhe götürelim "Okusun" iyileşir dediğinde Dönemin baş öğretmeni Hacı Horasan olmaz öyle şey buna doktor lazım doktora götürün deyip yaralı doktora götürülür ve öylece kurtulur.
Tarımda örnek çalışmaya imza atar:
1950'ler. Köylü ektiği ürüne karşılık bir ekiyorsa ancak beş alıyordu. Bize Okulda tarım dersi vermişler ve verimin nasıl artırılacağını öğretmişlerdi. Köylüye örnek olsun diye Haziranda önce tarlamı güzel sürdürmüş(herk ettirmiş) sonrada Ekim ayında güzlük ektirmiştim. 40 teneke buğday ektirdim. Ertesi yıl buğday başakları kalem gibi olmuş görenler hayran kalmıştı. Hasat mevsiminde tam 400 teneke buğday elde etmiş köylüye örnek olmuştu.
Donmak üzereyken kurtaran adam:
Hacı Horasan bir kış günü çalıştığı Karayazını köyüne gitmek için yola koyulur. Yolda tipiye tutulur artık ölüm mukadder gibidir. Memo adlı bir köylü imdadına yetişir. Nutku tutulmuştur genç öğretmenin Donmak üzeredir. Memo bütün zorlukları yenip genç öğretmeni köye götürür. Donmak üzere olan Hacı Öğretmen kurtulur. Yıllar sonra Horasan Belediye başkanı iken yeni yerleşim alanları açmıştır. Horasan gelişen ilçedir. Birden kendini donmaktan kurtaran Memo aklına gelir. Çağırır; beni kurtardın. Şimdi sana 500 metrekare arsa veriyim demesine karşılık Memo, ben artık zenginim, durumum iyidir der ve arsayı almaz.
Sınıkçı Maksut kırığı tedavi eder:
O yıllar doktor yok, Ortopedici hiç yoktur. Hacı öğretmenin hanımı düşer kolu kırılır. Kırık kötüdür. İzmir, İstanbul veya Ankara'ya götürülmesi önerilir. Erzurum'da kol kesilecek denir. İşte o yıllarda Sınıkçılar iş başındadır. Sonuçta Aşkale Kandilli Abdalcık köyünde Abdalcıklı Maksut adlı bir sınıkçıya ulaşır. Meşakkat fazladır. Evde eşi acı içindedir. Hacı Horasan Maksut Dedeyi ikna eder. Horasan Getiri. Maksut Dede ağır ağır kırılan yeri tedavi eder. Bağlar. Artık kol düzlenmiştir. Ertesi gün olur. Maksut Dedeye bu iyiliğinin karşılığını vermek gerekir. İzmir'e gitmekten, kolun kesilmesinden kurtulmuştur. Sevinçle birazda sıkılarak borcum ne der?
Maksut Amaca ne borcu. iki buçuk lira ver yeter der. Olmaz öyle şey sen bana çok iyilik yaptın bu iyiliğin altında kamayız dese de Maksut dede şu muhteşem Türk geleneğini hatırlatır. Bak muallim oğlum biz ocağız. Ocak geleneğinde para pul alınmaz. İki buçuk liraya gelince o benim yol param. Sadece yol paramı ver gerisi senin olsun der ve Allaha ısmarladık der oradan ayrılır.
Aslında Hacı Horasan öğretmenimin anlatacakları, tecrübeleri çoktu. Şimdilik bununla yetiniyorum.