Çağımızın en masum, en hukuki ve en sinsi görünen tehlikeli silahı gürültüdür.
Atom bombaları canlıların vücudunu toptan parçalayıp anında öldürürken, gürültü silahı hücre hücre, sinir sinir yok edip süründürür.
Soyut olarak kabul edilen ses, bugün artık ölçülebilmektedir. Ses dalgalarla yayılır, bu dalgaların frekansı, genliği, enerjisi ve şiddeti ölçülebilmektedir. Sesin şiddet birimi desibeldir. Sağlıklı olan bir insanın işitebildiği en küçük ses değeri 1 desibeldir. Eklenen her ses cihazı dediğimiz hoparlör şiddeti 3 desibeldir. Her 3 desibellik artış ise sesin şiddetini ikiye katlar. Sesin şiddeti uzaklığın karesiyle orantılı olarak azalır. 45 desibel uykudan uyandırır, 65 desibel rahatsız eder. 80 desibel üzeri tehlikelidir. Yeni doğan bebeğe 70 desibellik ani ses, bebeğin beyninde kiraz ağacı gibi çiçek açmış sinir hücrelerinin yapraklarını fırtınalar gibi koparır. Bu çocuklar akıl hastalığına ve zekâ geriliğine duçar olur. 85 üstü desibel sesler her türlü canlıyı, bitki ve hayvan dâhil etkiler. Gürültülü ortamlarda meyve ağaçları ürün vermemekte, yabani hayvanlar yuvalarını terk etmekte, düşük yapmaktadır. 100 desibel üstü sesler maddenin fiziksel yapısını da bozmaktadır. Ses dalgalarıyla camlar kırılmakta, köprüler yıkılmakta, taşlar parçalanmaktadır. Safra ve böbrek taşları bazı kanser türleri ses dalgalarıyla parçalanmaktadır. Hele hele 140 desibel üstü sesler kulak zarını patlatmakta, kemikleri kırmakta, kalbi durdurmakta ve beyni ezilmiş domates gibi parçalamaktadır. Modern savaşlarda ölümlerin nedeni mermi ve şarapnelden daha çok ses dalgalarının etkisiyle olmaktadır.
Her maddenin kendine özgü titreşim dalgası vardır. Bu dalgaya eş olan dalganın yayıldığı ortamlarda o madde parçalanır. Bir yerde ne kadar fazla ses yayan cihaz varsa bunların karışımı geometrik dizi şeklinde artan dalga tipleri oluşturur. Ve o kadar büyük ihtimalle daha fazla hücre ölümüne yol açar. Gürültü mekanik etkisiyle çekiç gibi parçalayıcıdır. Kimyasal etkisiyle beyin hücrelerine zehir salgılattırır, parçalanan sinir hücrelerinin bu kimyasalları misket bombaları gibi diğer sinir hücrelerini de parçalar. Beyin titreşen bir organ olduğu için bu titreşimle aynı frekansta bir ses dalgasına yakalanırsa ya çalışma düzeni bozulur ya akıl hastalıklarına ve saldırganlığa giden tüm kapıları açar ya da kanserleştirir ve ölüme götürür.
Beyin yapısı gereği bu dalgalardan korunsun diye kafatasında su içerisinde konumlandırılmıştır. Bu su, beyni besler, soğutur, elektrik enerjisini korur ve beynin ömrünü uzatır. Saçlarımız da aynı görevi görür. Ses dalgaları saçları dökerek beyinde su üreten yosunları parçalayarak beynin ısınmasına, erimesine neden olur. Böylece Allah, akılla bilinir ayeti kerimesini anlamak için yaratılmış ve bize emanet olarak verilmiş aklın kabı olan beyni parçalayarak esas akıl nimetinden mahrumiyetimize yol açar.
Sesin bu tehlikeli etkileri dalgın ya da uyuyan canlılarda 20 kat daha fazladır. 60 desibellik bir hoparlör sesi 90 desibellik yalın insan sesinden daha tehlikelidir. Çünkü içinde yüksek basınçlı ses dalgaları elektrik ve manyetik dalgalar bulunmaktadır.
Gürültünün neden olduğu hastalıklar: Şeker, tansiyon, kalp hastalıkları, epilepsi, depresyon, otizm, intihara sürüklenme ve en önemlisi çağın vebası olan alzaymır ve erken bunama ile beraber savunma sisteminin çökmesi sonucu bütün hastalıklardır.
Geri kalmış, bilimden nasiplenmemiş ülkelerde çeşitli sosyal, ilmi ve dini törenlerde gürültünün ayyuka çıkarılmasının arka planını anlatsak sizler bizden önce yollara düşersiniz. Zira gürültü babada spermi, annede yumurtayı bozarak bunların oluşturacağı yavrularında çok ağır derecede tedavisi imkânsız beyin ve omurilik hasarlarına yol açmaktadır.
Gürültülü ortamlarımız az da değildir. Bunlardan birkaçı şunlardır: Diskolar, müzik evleri, otomobiller, üniversite amfileri, sinemalar, miting alanları , reklam anonsları, ilanlar, duyurular, alış veriş merkezlerindeki tenzilat anonsları, ibadet mekânları, tiyatrolar, hele hele düğün salonları ve evlerimizde açılan televizyon ve radyolar gibi gürültüye neden olan ortamlar…..
Kapımızı büyük bir şefkatle çalarak, kendini bize en iyi şekilde konuk ettiren şirin düşmanımız gürültünün, giderken kapılarımızı bir daha açılmamak üzere nasıl kapattığını ünlü bir bilin insanının sözüyle başlatalım.
Verem mikronunu keşfeden Robert Koch: “ Gün gelecek, insanlar gürültüye karşı veremle mücadele ettiklerinden daha fazla gürültüyle mücadele edeceklerdir. Çünkü geleceğin en tehlikeli mikrobu gürültü olacaktır.”
ayşe 8 Yıl Önce
Gün gelecek, insanlar gürültüye karşı veremle mücadele ettiklerinden daha fazla gürültüyle mücadele edeceklerdir. Çünkü geleceğin en tehlikeli mikrobu gürültü olacaktır.” kesinlikle katılıyorum