Bir vaazda dinlemiştim; “Müslümanlar, cennet istiyorsunuz, gece namazı yok, namaz yok, oruç yok, zekât yok, yardımlaşma yok, komşuluk yok, akrabalık yok, ana-babaya itaat ve hizmet yok, insanlar sizin elinizden, belinizden, gözünüzden emin değiller, iftira, gıybet sohbet konunuz, ilim yok, irfan hiç yok; bu cennete nasıl gideceksiniz?”
Sonra üç arkadaş mütalaa ettik. Aradan otuz yıl geçti. Bugün yeniden aynı konuyu düşündüm. İş daha vahim hale gelmiş. Cennete gidebilmenin yollarına daha geniş perspektiften baktım! Sonra kendi adıma, sevdiklerim ve bütün insanlık adına endişe duydum.
Cennet nasıl bir yer hep anlatırlar da, yolu yordamı nasıldır, pek anlatılmaz. Veya cennetin yolunu anlatanlar, kendi cehennemlerini garanti ederler, hiç haberleri yok!
Allah iki dünyada da tek otoriterdir, Kuran Müslümanların uymaları gereken tek kitaptır, alternatiflerine uymak, doğru yol değildir. Allah’tan başka Rab, otoriter, yetkili, affedici, kurtarıcı olduğuna inanan cenneti baştan kaybeder. Geleceği Allah’tan başka bildiğini iddia eden Allah’ın kitabından habersizdir. (Bunlar İslam inancına göredir)
İlk farz okumaktır. Kendi kitabını kendi dilinde okumayanın dini hakkında konuşması sadece iddia ve dinen de sakıncalı ve abestir.
Haramlar o kadar geniş yer tutarlar ki; günahı kebirler olarak ilk sıralara oturan içki, kumar, zina solda sıfır kalır. Bu büyük günahlardan kişi kendi hakkından sorumlu iken, milletin malına, canına, kanına, vatanına, namusuna zarar vermek, kul /kamu hakkı almaktır ki üzerinde hak olanın cennet beklemesi, kişinin saf olduğundan ziyade cahilliğinin emaresidir.
Kamuya ait bir ağacın tek yaprağını koparamazsınız, bir tek dal çiçek bile kul hakkıdır.
Çuvalın üstüne- etrafına irilerini, ortasına çürük ve küçüklerini doldurup satan köylü, esnaf veya herhangi bir kimseyi ibadeti kurtarabilir mi? Peynir yaptırmıştım, kilosu şu kadar liradan, eve geldim yarısı su, yani suyu peynir fiyatına bana satmış; bu tipler de hacca gitmiş diye cennet bekliyorlar(!).
Peynir margarinden, süt sudan, un ve hazır yoğurdun uzun süre bozulmaması için zehirler koyup satmak vakayı adiden. Sakatatı, kokmuş tavuğu çamaşır suyuna yatırıp satmak günlük işlerden. Ve cennet bekliyorlar.(!) Niye; hocaları demiş ki hacca gidince bütün günahlar affedilir, hoca demezse de şeyhi meşayıhı affediyor zaten.(!)
Zaten miras, boşanma işlerinde nafaka, boşanma sebeplerine bakınca, insanların emanetlerine ihanetlerini gördükçe, rüşvete, adam kayırmaya, faize, ihalelere fesat karıştırmaya, adaletin ölümüne baktıkça sanki dünyada cennetlik insan kalmamış gibi düşünmeye başlıyorum.
Gücü yeten yetene dünyasında insanlar cennet hayal ediyorlar, bir kısım dinciler de cennet satıyorlar(!).
Mesaiye uymamak, hak etmeden kazanmak, ev-araba-ev eşya tamircilerinin istedikleri ve aldıkları astronomik fiyatlar haksız kazançlardır. Son zamanlarda tamircilik elinden gelen, evden çalışan ustalar insanların canlarını yakmaktadırlar. Ben elektrikçi ve çaydanlığıma ödediğim tamir parasına ve yapılan işe baktım; tamircinin aldığı paraya baktım, adamın geliri en yüksek devlet memurunun aldığı yevmiyenin en az üç katı.
Bir de kalkıp başkasının imanını -ahretini kurtarmaya çalıştıklarını söyleyenler var (!) ki; hele siz kendinizi bir kurtarın da sonra başkasına sıra gelsin.
Her türlü nefsimize hoş gelen her işi nefsimize göre yapıyor ve sonra cennet hayali kuruyoruz.
Evet, bu durumda cennet çok kişi için bir hayal! Gidebilene aşk olsun!