DOĞUTÜRK
2017-05-08 17:11:18

DİN VE SİYASET ÜZERİNE...

Zeynep POLAT

z-y-n-p-25@hotmail.com 08 Mayıs 2017, 17:11

Din ve siyaset ilişkisi üzerine, mefhum olarak birçok mana yüklenmiş olsa da, dinin, Müslüman toplumlarda, insanların siyasal inançları üzerinde merkezi bir yer teşkil ettiği inkar edilemez bir gerçektir.

Tartışmasız olarak, toplumsal düzen içinde, İslamiyetin temel hükümleri vardır.

İslamiyeti, siyasetten soyutlamaya çalışmak demek, dinin sosyal yapıdaki, otorite ve geçerliliğini yitirmesi, doğa üstü olayların olağan kabul edilmesi, insan aklının dini ve metafizik bağlardan kurtulması demektir ki, bu da beraberinde sekülarizmi doğuran bir düşüncedir..

İnsan, toplum içinde yaşayan aziz bir varlıktır.

Toplum hayatının devamlılığı için insanların, inanç, hukuk, sosyo-ekonomik ve siyasi hükümlere ihtiyaçları vardır.

İnsanoğlu, güç zeka, eğitim, yaş gibi konularda farklı özellikler gösterir.

Bu farklılıklar, değişik siyasi tercihleri de beraberinde getirir.

Her toplumda, siyasi bir düşünce ve o düşünceyi destekleyen insanlar vardır.

Aralarında köklü bir ilişki olan din ve siyaset, fıtri ihtiyaçlardır.

İkisi arasında denge sağlanmadığı takdirde, beraberinde yaşanacak sorunlar kaçınılmazdır.

İslam dininde, hususi bir siyaset anlayışı vardır.

Bu siyaset anlayışı, insanların dünya ve ahiret huzuruna vesile olmaktır.

Varoluş nedeni, dünya hayatında insana rehberlik etmek olan

Kuran'da, siyasi hayattaki konular hakkında direkt bilgiler yoktur.

Siyasi konular, insanın içinde bulunduğu durumlara göre düzenlenmek üzere Müslümanlara bırakılmıştır.

Siyasetin temel işlevi, yönetim işlerinin yürütülerek kamu düzeninin sağlanmasıdır.

Yönetim düzeni, toplumlarda birleştirme, yapılar arasında aracı olma, eğitip yönlendirme gibi işlemleri de beraberinde getirir.

Bütün toplumlar, fonksiyonel olarak yöneten ve yönetilen şeklinde birimlere ayrılmış, bu da beraberinde devletin varlığını ortaya çıkarmıştır.

Siyaset bir amaç değil, amaçları gerçekleştirmeye yarayan bir araçtır.

Siyaset amaç değil de, araç olma yolunda ilerlerse, Kuran'ın belirlediği hedefleri gerçekleştirme yolunda ilerlemesi de mümkün olmayacaktır.

Siyaseti, uğraşabilecek bir iş olarak görmek ve dünyaya sadece siyaset penceresinden bakmak farklı meselelerdir...

Bir Müslümanın siyasetle uğraşmasında herhangi bir sorun yoktur.

Sorun; dinin siyasallaştırılması,siyasi amaçlar çerçevesinde kullanılmasıdır.

İslam, siyasete taşındığı noktada,anlaşmazlıklar,bölünmeler başlayacaktır.

Tarih, bu hususun haklılığını, defaatle ortaya koymuştur.

Geleneksel toplumlarda, tarihin her döneminde,dinin mutlaka siyasetle ilişkisi vardır.

Öyle ki; ya doğrudan din adamları yönetimi ellerinde bulundurup siyasi mekanizmayı yürütmüş, ya da yöneticiler, din adamlarının desteğini alarak, kutsal bir meşruiyetle yönetimlerini devam ettirmeye çalışmışlardır.

İslamiyet bütün dinlerden farklı olarak, yönetimi ve yöneticiyi kutsallıklardan ayrı bir yerde tutarak, siyasetin yapımını, yönetilenlerin irade ve kabulüne, rızasına dayandırmıştır.

Din ve siyaset arasında, düzen ve istikrar sağlama, yapılan bir işte meşruiyet sağlama gibi kontak noktalar önem ihtiva eder.

Din, insanın ruh dünyasında denge sağlarken, muhakkak ki, bireyi düzenli bir hayata sevkeder.

Siyaset ise; bu düzeni toplum içinde, kamu alanında sağlamaya çalışır.

Din ve siyasetin, birbirlerinden soyutlanmaları mümkün değildir.

Toplumsal dengeler, bireysel dengelerden geçer.

Sağlıklı bireylerin yetişmesi, iyi işleyen bir kamu düzenine bağlıdır.

İşte bu noktada, din ve siyaset, her daim kesişmektedir.

Dinin, siyaset üzerinde ki etkisi, meşruiyet sağlama noktasında önem kazanmaktadır.

İnsanın adının geçtiği bütün alanlarda olduğu gibi, siyasette dinin meşruiyetine ihtiyaç duyar.

Bu; dünün, bugünün ve geleceğin gerçeğidir...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.