Hayat bir sınanma ve sınamadır.
İnsanın gerçek iç yüzü, kişiliği ve karakteri bir başkası tarafından sınandıkça ya değer kazanır, ya da değersizleşir.
Bu insan katında olduğu kadar Tanrı katında da böyledir.
İslam kaynaklarında Hz İbrahim ve oğlu İsmail’in, Hıristiyan ve Musevi kaynaklarda Hz. İbrahim ve oğlu İshak’ın kişiliklerinin kurban edilmesi isteğiyle sınanması buna iyi bir örnektir.
Ellerimizi açıp canı gönülden dua etmeyi çok severiz, duamızın kabulünü isteriz ancak duadan sonrasını hemen hiç düşünmeyiz.
Hz. İbrahim de öyle yapmıştı.
"Rabbim, bana barış ve iyilik sevenlerden birini lütfet!" " diye dua etmişti.
Hz. İbrahim’in duası Tanrı katına ulaştı ve kabul edildi.
“Bunun üzerine biz, İbrahim'e yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik.”
Hz İbrahim, duasının kabulünden dolayı sevinçli ve mutluydu. Tanrı’nın sevgisine layık olmuştu. Kendisini daha güvende hissediyordu.
Bu sefer dua değil, istek sırası Tanrı’ya gelmişti.
“Çocuk onunla birlikte koşacak yaşa gelince, İbrahim dedi: "Yavrucuğum, uykuda/düşte görüyorum ki ben seni boğazlıyorum. Bak bakalım sen ne görürsün/sen ne dersin?" dedi.
Hz. İbrahim’den önce Hz. Yusuf da gördüğü bir düşüyle sınavdan geçirilmişti.
Rüya deyip geçmemek gerek. Hayat karşı özlem ve isteklerimiz su yüzüne vurmasını sağlayan bilinçaltımızın belki de dip dalgalarıdır.
“Bir vakit Yusuf babasına:
Babacığım! Gerçekten, ben, rüyada, on bir yıldızla Güneşi ve Ay’ı gördüm. Gördüm ki, onlar, bana secde edicilerdir.” demişti.
(Babası Yakup): “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra sana bir tuzak kurarlar, çünkü şeytan, insanın apaçık bir düşmanıdır.” dedi.(Yusuf /4-5 )
Rüyası nedeniyle Hz. İbrahim’in hiç beklemediği bir istekle karşı karşıyaydı.
Çünkü O, “İsrailoğulları üzerine şunu yazdık: Kim bir kişiyi, bir kişiye karşılık yahut yeryüzünde bir fesat sebebiyle olmaksızın öldürürse, insanları toptan öldürmüş gibidir.”ilahi fermanına da muhataptı.
Tanrı katından gelen istek, onda bir çelişkiler yumağı oluşturdu,
Sevgili evladının bir sevgiliye fedası isteniyordu.
Sevdiklerinizi vermedikçe sevginizi nasıl ispat edersiniz ki!
İşte buna sevginin kalitesinin sınanması diyebiliriz.
Hz. Yakup’un on iki oğlu vardı, ancak Yusuf onun sevgili oğluydu. Yusuf’un ayrılığı Hz. Yakup’a elem ve keder vermişti.
Hz İbrahim’in ise sadece bir oğlu vardı o da sevgili oğluydu.
Ondan istenen oğluydu. Hem de kendi elleriyle oğlunun boğazlanması isteniyordu.
Hz. İbrahim güvende olmadığını hissetti, şaşkındı, korku içerisinde titriyordu.
Oğlunun cevabı belki kendisini rahatlatacaktı. Bir çıkış yolu arıyordu. Hz. İbrahim: "Yavrucuğum, uykuda/düşte görüyorum ki ben seni boğazlıyorum. Bak bakalım sen ne görürsün/sen ne dersin?" dedi.
Oğlu: “"Babacığım, dedi, emir olunduğun şeyi yap! Allah dilerse beni sabredenlerden bulacaksın dedi.”
Oğul, annesinin kendisi hakkında kaygılandığını düşünerek:
“Bu durumu annem Hacer’e bildirdin mi?” dedi.
Hz. İbrahim: “Hayır! Bildirmedim ”dedi.
Oğul: “Bildirmediğine iyi ettin” dedi. Hz. Yakub’a oğulları Yusuf’un gömleğini getirerek kurt parçaladı işte gömleği dedikleri gibi İsmail de gömleğini annesine götürmesini istemişti.
Hz İbrahim’in işi daha da zorlaşmıştı.
Oğul, sınanmadan başarılı çıkmış, babayı sözünde durmaya zorluyordu.
Hz İbrahim ve oğlunun yerinde kim olmak ister?
Evlatlarla sınanmak işte böyle bir şey olsa gerek.
“Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca”
Din, Tanrı’ya boyun eğmek, teslim olmak ve itaat etmektir.
İnsan imanıyla büyüktür.
İmanın büyüklüğü de âlemle değil, kendinizle yaptığınız savaşı kazanmak ya da kaybetmekle ortaya çıkar.
“Ve kim bir kişiye hayat verirse insanlara toptan hayat vermiş gibidir” ilahi fermanını duyan ve bilen Hz İbrahim korku ve titreme içerisindeydi.
Oğul babayı imamının gereği boyun eğmeye, itaate ve teslimiyete zorluyordu. Baba ise, dıştan gelen sesten daha çok içteki sesine kulak veriyor, elinde bıçak, korku ve titreme içerisinde bekliyordu.
İçerisinden belki de duam kabul edilmeseydi de, bu sınanmada olmasaydım diye düşünüyordu.
Dualarımızda ölçülü olmak gerekir.
Çocuk deyip geçmeyin, onlar çok yaşlı geçinen utanmaz, arlanmaz, engerek yılanları gibi halkı zehirleyen insanlardan çok daha edep ve hayâ sahibidirler.
Baba ve oğul sınavı ve sınanmayı başarıyla geçmek istiyordu.
“Biz şöyle seslendik: "Ey İbrahim!" "Sen rüyayı gerçekleştirdin. İşte biz, güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz." "Bu, hiç kuşkusuz apaçık imtihanın ta kendisiydi." Ve ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.
Hz. İbrahim’e oğlu bağışlanmış, iki sevgili birbirine feda edilmemişti. Korku ve titreme yerini sevinç ve mutluluğa bırakmıştı.
“Sonra gelenler içinde onu hatırlatan bir şey bıraktık, Selam olsun İbrahim'e! Böyle ödüllendiririz biz, güzellik sergileyenleri! O da bizim inanan kullarımızdandı.”
Baba ve oğul bu sınanmadan başarıyla çıkmıştı.
Bu da yetmiyormuş gibi,
“Biz ona, hayrı ve barışı sevenlerden bir peygamber olan İshak'ı müjdeledik. Ona da İshak'a da bereketler lütfettik.” müjdesi geldi. (Saffat Suresi 100-113)
Ne mutlu gerek insan, gerek Tanrı katında erdemlilikleri sınanıp ta bu sınanmada başarılı olanlara.
Sınanmada başarıyla çıkan yüce ruhlu insanların önünde saygıyla eğiliyorum.
Selam olsun söz verip sözünde duranlara, arlananlara, utananlara.
Değerli okurlarım bayramınızı kutlar,mutluluklar ve esenlikler getirmesini yüce Allahtan diler, selam ederim.
Not: 2013 yılı Kurban Bayramı yazıma ufak eklemeler yaparak tekrar verdim.
mehtap kars karatekin 10 Yıl Önce
Amca eline ,yüreğine sağlık çok güzel bir yazı.
mehmet KURT 10 Yıl Önce
hocam allah sizden razı olsun,kaleminizi her daim mazbut eylesin.siz yazın bizler feyz alalım.selamlar