“Sanatçı” kavramını bihakkın layıkıyla taşıyan bir büyük hemşerimizdi.
“Çayname Şiiri”, O’nun adını “unutulmazlar” arasına yazdırdı.
Yardımcı öğretmen olarak başladığı sanat yolculuğunda öyle büyük eserlere imza attı ki, ismi kültür ve edebiyatla yan yana yazılan biri oldu.
Sadece şiir mi?
Müzik, resim, tiyatro ve hikaye O’nun sanatçı kimliği altındaki alanlardan yalnızca bazılarıydı.
95 yaşında vefat ettiğinde geriye çok muhteşem bir Erzurum arşivi ve basılı dört de çok değerli kitap bıraktı.
“Erzurum ağzını” en iyi kullanan ve üslupla ardından birbirinden çarpıcı halk hikayeleri bırakan bu değerli büyüğümüz, hemşehrimiz elbette ki İhsan Coşkun Atılcan’dan başkası değil…
Dün sağ olsun kıymetli dostum ve bizim de mali müşavirimiz olan Oğuzhan Bingöl, merhum Atılcan’ın çok güzel bir hikayesini gönderdi bana…
Hakikaten günümüz insanına pek çok mesaj veren bu hikayenin, zamanlaması mükemmel…
Oğuzhan; okuyan, soru soran, araştıran ve şairin tam da dediği gibi kafası zonk zonk eden bir arkadaşımızdır.
İşte size bayram öncesi ama bayram tadında muhteşem bir Erzurum halk hikayesi…
Kıssadan hisse…
Artık kim kendi payına ne çıkarırsa…
“YEDDİ KÖSELER”
Aşağıdaki Hekât ( Hikâye) 1956 yılında İki kapılı kahve’de Erzurumlu Nalbant İshak’tan dinlenmiştir.
Pasen taraflarında bir kövde bir köse ailesi yaşarmış. Kösenin bir oğli varımış. Oğlan anasının yaxasını dutmuş ki babama de beni eversin. Anası da erine hal bele iken bele, oğlan evlenmax isdir diyir. Buni diyende gocası diyirki mademki evlenmax isdir götürsün şehere öküzi satsın parasını getirsin, onun parasiyınan başını bağliyox (1). Gari gidir, gocasının söylediklerini oğluna annadir. “ Baban dedi ki sabahtan öküzi şehere götürsün satsın, parasını getirsin oni everim.” Buni diyende oğlan sevünir. Sabahı dar edir (2). Öküzi axırdan çixardir, ögüne gatir, şeherin yoluni dutir. Şeherde de yeddi (3) tene menşur (4) Köse varmış. Bu köseler şeherin dişarısındaki yollara dağılir, yollardan gelip geçenleri gandırir, mallarını yox fiyetine (5) alirlarmış. Oğlanın babasının adı Hasan imiş. Hasan da çox menşur bir köseyimiş. Oğlan şeherin yoluni yarı edende garşısına iki köse çıxir. Bunlar baxirlar ki oğlan birez sevoya (6) benzir.
- Bele nere gidirsen, diyirler.
- Öküzi satmiya görürirem.
- Ne isdirsen? Biz alax?
- 10 pankınot verin, diyende kösenin biri diyirki:
- Ey xoş, fiyeti de ey ama bu öküzün bir gusuri var.
- Neymiş gusuri hele diyin baxim. Köse diyir ki:
- Bu öküzün buynuzları çox sivri. Alan adam alaf (7) verende başını sallasa adamın gözüni çıxardır, sufatını dağıdır.
Oğlan bu sözleri dinnir, öküze ho diyir. Birez ilerleyende, olan ben ne edim nasıl edim, diyir, yerden bir daş almasiyinan öküzün iki buynuzuni da gırır. O xışdik öksüz (8) olir kolik (9). Bele bu veziyette yoluna devam edende garşısına iki tene köse daha çıxir. Bu köseler de öbürlerindenimiş. Oğlani birez seme (10) görirler, gandırıp öküzi elinden almax isdirler.
- Bele nere gidirsen delganlı, diyirler.
- Anbu öküzi götürirem ki şeherde satim.
- Ne isdirsen? Biz alx?
- 10 pankınot verin yeter, diyir. Oğlan bele diyende köseler diyirler ki:
- Öküzün değeri var. On pankınot da eder daha fazla da eder. Fiyeti de ey xoş amma bu öküzün bir gusuri var.
- Neresinde bir gusuri var, hele gösterin, diyende köseler diyirler ki:
- Bu öküzün dodaxları çoş loşo (11) alaf yiyende etrafa sıçratır.
Oğlan köselere pekey diyiri, öküzi ögüne gatir. Birez gelende cebinden piçağini çıxardir, öküzün iki dodağını da dibinden kesir. Tebi (12) öküz al ganlar içinde galir. Bele bu veziyette giderken gene karşısına iki köse çıxir.
- Deliganli hele eylen, bele nere gidirsen?
- Anbu öküzi şeherde satmiya götürirem.
- Vola ne ey bir öküzümüş bu öküz.
- Ne isdirsen, biz alax?
- 10 pankınot istirem.
- Ey, öküze göre fiyeti bişey değil, ama bu öküzün bir gusuri var, o da olmasa misli menendir bulunmaz.
- Neymiş gusuri?
- Bu öküzün poççigi (13) çox uzun. Bir sallasa etrafı berbat eder.
Oğlan bu sözleri de dinledikten sonra köselerden ayrilir, şehere yaxlaşdığı yerde gene piçağını çıxardir öküzün poççiğini dibinden kesir. Beçare, zavallı öküz onca kan ziyan edir ki artık feri fesi kesilir, daha yürüyemir, düşir ölir. Öküz ölende oğlan diyirki, o ki satamadım bari derisini köve götürim diyir, öküzi soyir, heybesine goyir köve götürür.
Babası Hasa ağa oğlanı görende sorir:
- Olan ne ettin?
- Heç baba, öküz öldi.
- Nasıl oldi bu iş, diyende oğlan hal bele iken bele diyir, köselerin yapdıxlarını bir bir babasına annadir. Köse Hasan öbürlerinden daha yaman bir köseyimiş. Oğluni dinnedikten sora:
- Yaaaa ele mi, baxax ki el mi yaman, beğ mi yaman diyir. Ertesi gün sabah açılanda garısına diyir ki, hele eşşegi çıxart ben bögün şehere gidececağam. Eşşegi çıxardırlar. Köse Hasan, oğlanın tarif ettiği yere, yağlaşanda eşşegin götüne bir tene altın tepir. Birez sonra köseler, Köse Hasan’ın ögüni (14) kesirler. Ama bunlar, Hasan’ın da bir köse olduğini bilmürler.
- Ağa uğur ola, hele nere gidirsen?
- Ambu eşşegi satmıya götürirem.
- Ne isdirsen, biz alax?
- 100 pankinot.
- Ağa, br eşşekte 100 pankinot ede? Hele olacağını de de alax.
- Axlız keserse, benim eşşegimin değeri 100 pankinottur diyir ve hama (15) eşşegi modullir (16). Modulliyanda eşşek hama vırt edir götündeki altını dışarı atir. Köseler bunu görende şaşırırlar, bu nasıl iş diyirler; bu eşşek altın sıçır. Köse Hasan yere düşen altını alır, dizine sürir, parlatır, kesesine goyanda köseler diyirler ki:
- Hele dur ağa bu eşşek her vaxıt mi altın çıxardır?
- Benim eşşegimin adeti beledir, her vaxıd çıxarır.
- Bu iş nasıl olir. Hele anlat.
- Bu eşşegi bir yere gabadacaxsan, bir hafta heç yanına uğramiyacaxsan, bir hafta sonra çıxarıp bir kere modulladın mı, gördügüz (17) gibi altın çıxardır.
Köse Hasan bele diyende öbürleri dinlirler, dinlirler, birbirleriyinen pısır kısır gonuşduxdan sonra diyirler ki gel bu eşşegi bize 70 pankınota ver diyirler. Ne başizi agırdim, vur dut eşşegi 90 pankınoto köselere satir. Köse Hasan paraları cebinbe goyir, kövüne gelir.
Köse Hasan kövünde olsun, biz gelax eşşegi alan köselere. Köseler eşşegi alır almaz götürür bir boş merege (18) gapatirlar. Bir hafta heç yanına uğramirlar. Bir hafta sonra gidirler, zırzanın (19) üstündeki asma kilidi açirlar, gapıyı itilirler ama gapi bir türlü açılmir. Meğer eşşek acından gebermiş, gapının arxasına yıxılmış. Neyse, zorlanirlar, gapiyi açirlar, eşşegin cendegini (20 ) dışari atirlar, Köse Hasan’a verir veriştirirler (21). Helbet sen elimize geçersen. Bizde sene edeceğimizi bölürük diyirler.
Biz gelek Hasan’a... Köse Hasan köve gelende, yolda iki tene tilki enigi (22) alir, eve getirir... Karısına diyir ki, bax beni ey dinle. Ben bele iken bele ettim (23). Şimdi o köseler beni ariyacaxlar. Köve gelende onlara bir oyun oyniyacayıx. Bele diyende garisi diyir ki, gene kim bülür nasıl bir şeytanlıx düşunmuşsendir, hele annat. Hasan diyir ki, bax şimdi o adamlar gelende diyecaxsan ki Hasan tarlada çalışır. Ben bu tilkilerin birini senin yanına bıraxacağam. Öbür tilkiyi de tarlaya götüreceğam. Sen evde bir ayran aşı, bir guşxana dolma, birez de pilav yap hazır et. Köseler gelende ben onnarın yanında benim tilkinin kulağına diyeceğam ki, “ eve get söyle, xanım şu şu şu yemekleri pişirsin, misafirim var” emi?
- E...
- Tebi tilkiyi puxardanda (24) gaçıp gidecektir. Ondan sonrasın a garışma. Köse Hasan hillesini garısına anlatanda garısı “pekey” diyir. Herif te tarlaya gidir. Aradan bir saat mı geçir, ilki saat mı geçir xilaf olmasın gapı dögülir. Dögülende gari firenginin (25) deliğinden baxirki köseler gelmiş.
- Kim o?
- Hasan ağa evde mi?
- Xeyir, evde yox.
- Ya nere getmiş?
- Anbax ano (26) garşidaki tarlada çalışır.
Köseler pekey diyir, Hasan’ın yanına gidirler. Selam- eleykümüsselâmdan sonra köseler diyirler ki:
- Bize sattığın eşşek öldi.
- Vax, çox yazıx, nasıl ettiz ki öldi?
- Bir hafta yanına uğramadıx.
- Yanına ot, su goyduz mu?
- Xeyir, goymadıx.
- Vax vax zavalli acından ölmüş.
- Acıdım, çox acıdım ama ne edek canız sağolsun. O ki olan olmuş üzülmeyin. Buriya gelmişken bize gidax bir yemek yiyax sonra gidin.
- Yox, eziyete düşme, diyende Köse Hasan adamların yanında, adamların koluna bağlı olan tilkinin kulağına onların duyacağı bir sesle diyir ki:
- “Get eve söyle de ki: İki tene msafiri var. Çorba, dolma, pilav pişirsin bir saat sonra gelecaxlar. “ Bu sözleri tilkinin kulağına söylir, tilkiyi puxardir. Tilki adamın elinden kurtulanda tebi gaçir gidir. Köseler bunu görür ecebe galirlar (27). Tilki de insan dilinden anniya, bu nasıl iş? Hele baxax soni nasıl çıxacax diyirler, tarlada Hasan ağayınan birez sonra Hasan diyirki, e ağalar, gaxın gidax bir garnımızı doyurax... Hep beraber toplanır eve gelirler. Hasan ağa evden içeri girir, köseler de onun arxasından girende baxirlar ki tarladaki tilki havluda, evün içinde dolanir. Eyce şaşirlar (28). Ne ise biraz sora Hasan’ın, tilkinin kulağına söylediği yemekler bir bir gelende köseler dayanamirlar, yemek yedikten sonra diyirler ki:
- Ağa anbu tilkiye heyran oldux, gel bni bize sat.
- Olmaz, bu tilki çox marifetlidir, satamam.
Hasan, tebii bu sözleriyinen müşteri gızışdırır, birez gevüşek davrananda köseler israr edirler “ gel sat, ne istersen verax”. Bu teklif üzerine Hasan’da diyir ki: “Peki madem ki bunca isdirsiz 200 pankınot verin, tilkiyi alın götürün. Ne başızı ağırdım, vur dut tilkiyi 160 pangınota alır gidirler. Köse Hasdan, karısı arxalarından gülirler, sevünirler. Köseler de bir sevincinen tilkiyi alıp öteki köselerin yanına gidirler. Tilkinin merfetini annadirlar. Köselerin başı diyirki, ele ise durun en evvel tilkinin kulağına ben söyliyim, bizim eve yollim, yemeği bizde yiyax. Ötekiler, olur diyirler. Baş köse tilkinin kulağına birşeyler söylir, evde xanımına börekler, paxlavalar ismarlir, tilkiye haydi get diyir. Tilki tebi adamdan gurtulur gurtulmaz gaçir gidir. Birez sonra köseler toplanir, yemek yemeye baş kösenin evine gidirler. Baş kösenin karısı diyir ki “ Xeyir ola herif, bunca misafiri xebersiz neye getirdin?
- Nasıl xebersiz? Tilki gelip söylemedi mi?
- Ne tilkisi, sen ne gonuşirsan, tilki de xeber getire?
Köse Hasan garısına diyir ki, bax gari bu herifler gene gelip beni bulacaxlar. Ben şimdi sene bir şey öğretacağam ey dinle. Karısı “peki” diyir. Hasan diyir ki, ben senin boynan bir bağarsak bağlıyacağam. Bağarsağın içine kan dolduracağam. Misafirler gelende ben sene yemekten sonra derem ki hele kadayıf dolmasını da getir. Sen de dersen ki, “gadayıf dolması yapmadım”. Benim yalandan hersim çıxar. Seni onların yanında yatırı keserem, sen de ölmüş gibi evvela çırpınır sora cansız yatarsan. Sora adamlar sene acırlar. Ben de onlara derem ki madem ki çok üzülürsiz, sizi üzüntüden gurtarım derem, anbu gamış düllügi getirir kulağan üç defa öttürem. O zaman sen cana gelir ayağı gaxarsan. Annadın mı? Karı “ Herif senin bene ettigin nedir” dedikten sonra pekey diyerek kabul eder. Ertesi gün köseler gelirler. Hasan ağa gene onları misafir edir Yemekler yiyildikten sonra karısına diyir ki, hele gadayıf dolmasını da getir sufradan gaxax. Karısı diyirki “ben gadayıf dolması yapmadım. Hasan ağa buna çox fena halde herslenir ve hama orada belirden gemesini çıxarır garının bunyuna basir. Garının boynundaki bağarsak deşilir, ortalığa kan yayılır. Oradaki kösler buna çok üzülürler. “ aman ağa ne ettin bizim yüzümüzden cinayet işledin, vax vax vax çok üzüldük” diyende Hasan ağa misafirlere diyir ki “ bunca ki üzüldüz durun ben bunu dirildim” bele dedigten sora gaxar terekten bir tene küçük kamış düllük getirir, yerde cansız yatan garısının kulağına üç defa öttürür öttürmez garı çift sıççirar ayağı gaxir. Oradakiler de hayret edirler. Birez sora bu düllge talip olurlar. Ne başizi ağadim Köse Hasan bu düllügi de onlara ey bir parayinan satir. Düllügi alan köseler gelir evlerinde garılarını birer birer kesirler düllük heç birini diriltmeyince gene Hasan ağanın kövünün yoluni dutırlar.
Köse Hasan, öteki köselerin gene köve geleceklerini, bu defa canını gurtaramiyacağını anlir, yeni bir oyun hazırlir. Karısına diyirki, bax bu herifler gelir beni sorarlarsa sen ağliyarax de ki Hasan öldi. Ben bir mezer yaptırıp içine gireceğam. Onlar mezerimi görür, öldügüme inanırlarsa gurtulurux. Karısı pekey diyir.
Aradan çox geçmir yeddi köse toplanir, köve gelirler. Xışımınan Hasan’ın kapısıni çalirlar. Karısı kederli kederli:
- Kim o? diiyir.
- Hasan ağa yox mi?
- Vay canım cıxa Hasan ağa öleli 48 saat oldi.
Karı bunları söyliyende kapının arxasında yalandan ağlir. Köseler buni dinledikten sora diyirler ki:
- Buriya gelmişken gidax barı mezerinde bir fetihe oxiyax.
Kabristana gidirler, sıraya düzülir fatihe oxiyanda baş köse baxirki mezerin uç yerinde bir delik var. Meğer Hasan orayı nefes deligi goymuş. Baş köse arkadaşlarına diyir ki:
- Vola hele bu mezeri açin, ben bu delikten şüpelendim.
Köseler mezeri açirlar ki Hasan mezerin ortasında oturir. “ Vay gavat, vay kerxanacı sensen bize buyunları oyniyan” diyerek Hasan’i dutir bir çuvalın içine goyir götürirler. Götürende baxırlar ki uzaxdan davul çalınır, atlılar gaynaşır, bir şenlik, bir şamata gelir. Yanlarına gidirler ki düğün olir. Hasan’ın bulunduğu çuvalı bir ağaca bağlir, düğüne gidirler. Hasan baxırki gettiler, kendi kendine devamlı olarax: “ istemirem, istemirem, istemirem” diyir. O sırada oradan sürüsü ile geçen bir çoban bu sese gulaxlanir (29). Çuvalın yanına gelirki, içindeki adam boyuna “ istemirem, istemirem” diyir.
- Ney istemirse baba, sen kimsen.
- Ax benim kardaşım, nasıl annadim, bene beg’in gızını vermek istediler; almadım beni bu çuvala goydular. Ben oni isdemirem.
- Vola sen ne axılsız adamsan, insan begin gızını almaz mi, hem de ele bir gız.
- Eğer sen isdirsen, gel çuvala gir, senin elbiselerini de bene bene ver, beg’in gızını sen al. Hasan bele diyende, çobanın axli yatir. He diyir, olur.
Çoban çuvala girir, Hasan çıxir, çoban kıyafetinde sürüyü alır gidir.
Biz gelax yeddi köseye. Köseler dügünden dönirler ki çuval yerinde durir. İçindeki boyuna “ beni çıxardın ben alıram, begin gızini almiya razi oldum, ben alacağam.” Diye gonuşir. Köseler diirler ki Hasan axlını oynatmış. Çuvalı alir getirir Çobandede köprüsünden aşşağı atirlar. “ Diget gavat, geber, senin yanan buxartmadıx ya” diyirler.
Köseler birez ilerlirler, baxirlar ki bir koyun sürüsü gelir, sıxlırlar (30) ki Hasan o sürünün çobanı olmuş.
- Ola biz seni suya atmadıx mi?
- He attız Allah razi olsun, atmasaydız ben bu sürüyü nerde bulacağıdım?
- Bu sürüyü suyun dibinde mi buldun?
- Evet, siz beni attız, ben dumdum (31) suyun dibine yenende bir de baxdım ki ne baxim her tarafta sahapsız sürüler otlir. Orada bir adam var idi. Dedi ki, oğul ey ettin ki geldin, ben bu davarlarınan başa çıxamiram, ne olur gel bu sürülerden hangisini beğenirsen al götür, dedi. Bir tılısım yapdi, ben su üstüne çıxdım.
Köseler Hasan’ı dinnedikden sora hele daha uyanamamışlar ki sürüye heveslenerek birer birer suya atlir boğulirlar, Köselerin kösesi Hasan Köse de bir sürü davarınan kövüne gelir, sefayi xetirinen (32) yaşir, oğluni de everir.
1) Evlendirmek, birisine bağlamak.
2) Uyku tutamadan sabahı beklemek.
3) Yedi, 7, sayı, ( Bazı kimseler bazı harflerin üstüne basarak konuşurlar. Ör: Yeddi, dokkuz, eşşek, vb.
4) Meşhur, ünlü
5) Yok denecek kadar az bir paraya.
6) Aptal, avanak.
7) Hayvan yemi, ot, saman, kepek v.b.
8) Sivri boynuzlu inek, öküz.
9) Kısa boynuzlu
10) Aptalca, mankafa
11) Deve dudaklı
12) Tabii, doğal olarak
13) Kuyruk, en son.
14) Önünü
15) Hemen
16) Sivri uçlu, 10-20 cm.uzunluğunda bir ağaç.
17) Gördüğünüz gibi.
18) Söyleşerek, müşavere ederek.
19) Zincir şeklinde kapı kilidinin bir parçası.
20) Leş, ölü, ölmüş hayvan.
21) Sövüp saymak.
22) Yavrusu
23) Söylediğim gibi.
24) Bırakınca.
25) Kapı kilidi.
26) Şuradaki
27) Şaşkınlık içinde, kuşkulu kuşkulu.
28) Şaşıp kalıyorlar.
29) Kulak kabartıyorlar.
30) Dikkat ediyorlar.
31) Suyun dibine dalmak.
32) Mutlu bir biçimde.
Kaynak: İhsan Coşkun Atılcan / Erzurum Ağzı Halk Deyimleri ve Folklor Sözlüğü, Erzurum Halk Oyunları, Halk Türküleri Derneği Yayınları 2, Temmuz 1977, s. 146-154