Bir zamanlar Star TV'de Ayşe Kulin'in yazdığı 'Köprü' adlı romandan esinlenilerek çekilen dizi yayınlanmıştı.
Dizi filmin konusu, Erzincan Valiliği sırasında Kemaliye ile Başpınar arasında Karasu Nehri üzerinde yaptırdığı köprü ve Recep Yazıcıoğlu'ydu.
Yazıcıoğlu'nu canlandıran sanatçı Erdal Beşikçioğlu, dizi bitiminde 'Vali' filmiyle de karşımıza çıkmıştı.
Türkiye ise 1948 - 2003 yılları arasında yaşayan Recep Yazıcıoğlu'nu 1984 yılında 36 yaşında atandığı Tokat Valiliği ile tanıdı.
Hatta, uyguladığı yasaklar yüzünden adı 'IV. Murat'a çıkmıştı.
Tokat'ta 'torba bütçe' uygulayarak binlerce derslik yaptırmayı başaran, üniversitelere tez konusu olan Yazıcıoğlu, resmi dairelerde belli saat ve yerlerde sigara, çay ve kahve içmeyi yasaklamıştı.
Kahvelerde kağıt ve okey oynanmasına izin vermiyor, içkiye müdahale ediyordu.
Sonra Aydın'a, ardından 1991'de Erzincan'a atandı ve komşu kentte 8 yıl görev yaptı.
İşte bu dönemde Yazıcıoğlu ile tanıştık ve de onu çok sevdik.
SÖKE'DEKİ MEZARINDA ZİYARET ETTİK
Türkiye Gazeteciler Federasyonu'nun (TGF) düzenlediği 52. Başkanlar Konseyi toplantısı, Anadolu basınının 150'yi aşkın temsilcisini Aydın'da bir araya getirdi.
Geçen hafta Aydın'dan Kuşadası'na giderken Söke'de gazetecileri taşıyan 3 otobüs mezarlığın yanında durdu.
TGF Genel Başkanı Yılmaz Karaca, Yazıcıoğlu'nun mezarını ziyaret edeceğimizi duyurunca heyecanlandık.
Trabzon'un Sürmene ilçesinde dünyaya gelen ve müftü olan babası ile yan yana yatan Recep Yazıcıoğlu'na Fatiha okuduk.
Sonra Kuşadası'na gidinceye kadar Yazıcıoğlu ile ortak anılarımız, gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti.
GECE VAKTİ ŞAŞIRTMIŞTI
Bir gece büroda çalışırken kapımız çalınmış, açtığımızda Vali Yazıcıoğlu'nu karşımızda bulmuştuk.
Arkasından korumalar gelecek mi diye bakarken, "Yok canım kimse yok. Geziyordum, ışığı görünce bir çay molası vermek istedim" dedi.
Ne çok şaşırmıştık.
Sonra Cemiyet olarak Yazıcıoğlu'nu 'Yılın valisi' seçmiştik.
Atatürk Üniversitesinde düzenlediğimiz 'ödül' törenine katılmıştı.
13 Mart 1992'da Erzincan, ardında çok büyük acılar bırakan bir felaket yaşadı.
İşte o depremde Yazıcıoğlu kentin valisiydi.
Deprem sonrası yıkılan Erzincan'ı yeniden ayağa kaldırmış ve gazetecileri davet etmişti.
Erzurum'dan çok sayıda gazeteciyle Erzincan'a gittik.
İstanbul, Ankara'dan da gelen gazeteciler vardı.
Neler yaptıklarını gösterdi, anlattı.
Bu kez Yazıcıoğlu, bizlere plaket verdi.
O programa röportaj ustası, gazeteci Yener Süsoy (1947- 2006) da gelmişti.
Yazıcıoğlu ile konakta bir röportaj yaptı.
Rahmetli Yazıcıoğlu deyim yerindeyse 'sazı eline aldı mı' konuyu istediği tarafa götürürdü.
Ama kalbine yenik düşerek aramızdan ayrılan rahmetli Yener abi, öyle ustalıkla sözünü kesiyor ve soruları birbiri ardından sıralıyordu ki anlatılır gibi değil.
Yener Süsoy'un yaptığı o röportaj, Hürriyet'in birinci sayfasından girerek yayınlandı ve Türkiye'de gündem oluşturdu.
Dönüşte Erzurum ekibi olarak o zaman Erzincan İHA temsilcisi olan sevgili Salih Tekin'i de alarak Çağlayan'a gitmiş ve toplu resim çektirmiştik.
KEŞKE ERZURUM'A VALİ OLSAYDI
Sistemi eleştiren, aykırı görüşleriyle dikkat çeken Yazıcıoğlu için kimi 'sağcı', kimi 'solcu' derdi.
Oysa o her görüşe belirli bir uzaklıkta dururdu.
Deprem sonrası Erzincan'ın tanıtımına büyük ağırlık verdi.
Ah keşke 'Yazıcıoğlu'nu Erzurum'a vali yapsalar' diye didindik durduk.
Dağlarda yamaç paraşütü ile uçardı, Karasu'da ordu komutanı ile rafting yapardı.
Bir bakıyorsunuz Munzur'da kayak, bir bakıyorsunuz Tercan Göletinde su kayağı ile dans ediyor.
Ne maharetli, ne çalışkan adamdı.
Sonra 'mahalle baskısını' dikkate almaz, elbiselerini çıkarır üstü açık doğal jakuzide yıkanırdı.
Zaten Yazıcıoğlu gibi bir daha öylesine cesur, özverili süper vali çıkmadı.
NASIL BİR VALİYDİ?
Yazıcıoğlu, Denizli Valisiyken 2 Eylül 2003 günü Eskişehir- Ankara yolunda bir kaza geçirdi ve 5 gün sonra hayata veda etti.
Bir döneme damga vuran efsane Vali Yazıcıoğlu'nun özelliklerinden bazıları şöyleydi:
Devletin sağladığı olanakları, kişisel işlerinde kullanmazdı.
Tebdil-i kıyafet denetime çıkar yanlış yapanların gözünün yaşına bakmazdı.
İbadetini hep gizli yapardı.
Daha çok spor giyinmeyi tercih ederdi.
Yanında koruma polisi gören olmadı.
Parayla pulla zaten işi yoktu.
Hep usulsüzlük, yolsuzluk ve hantal bürokrasiyle savaştı, durdu.