DOĞUTÜRK
2014-09-24 23:38:39

ERİŞTE, BULGUR PİLAVI VE HAŞIL

Abdurrahman ZEYNAL

a.zeynal@hotmail.com 24 Eylül 2014, 23:38

Eylül ayının bir diğer özelliği kışlık eriştelerin hazırlanmasıydı. Erişte evlerin vaz geçmediği yiyeceklerdendi. Erişte nasıl yapılırdı. Buğdayın büyük tanelisi seçilir özlü un halinde değirmende öğütülürdü. Sonra büyük tahta teşt dediğimiz mutfak malzemesi içinde un hamur yapılır azda olsa yumurta katılırdı. Biraz dinlendirildikten sonra temiz bir bez alınır içine konur üzeri bir başka bezle kapatılırdı. Dinlendirilme faslından sonra mahallenin Erkek delikanlıları veya gelinlik kızları toplanır türkü,mani,koşma eşliğinde topuklarla iyice çiğnenerek artık hamur olgunlaşma safhasına getirilirdi.El becerisi iyi olan bayanlar keskin bıçakları alır sini üzerinde yufka haline getirilmiş olan hamuru bıçak darbeleriyle tel tel halinde keserlerdi. Kapıda ipler gerilir, yere bezler konularak örük şeklindeki erişteler iplere kurmak üzere asılırdı. Bu işlem bir gün sürer ertesi gün tandırlar yakılır saçlar tandır üzerine konulur kavurma faslına geçilirdi. Pişirilen erişteler sandıklara doldurulur bir kış boyu özel günlerde, misafir ağırlamalarında haşlanır, süzgeçlerle süzülür üzerine acımış tereyağı dökülerek afiyetle yenilirdi. Bu imece usulü tüm evler eriştesini yapıp bitirinceye kadar devam ederdi.
Köylerin en büyük telaşı Eylül ayıdır. Zahireler ambara doldurulurken kış boyu yenecek ürünlerin hazırlanması gerekir. İşte bunlardan biriside bugün daha çok tükettiğimiz bulgurdan başkası değildir.
BUĞDAYLAR ÖNCE YIKANIR
Önce bulgurluk buğdaylar çuvallara doldurulur, çeşme kenarlarında yapılmış buğday yıkamak için hazırlanmış keresteden yapılmış özel kurunlar da su yardımıyla buğdaylar iyice yıkanır,taş ve diğer maddeler ayıklanır,torbalara doldurularak evlerin önünde hazırlanmış sergiler üzerine dökülerek güneşte kurutulurdu.
BUĞDAYLAR KAZANLARDA PİŞİRİLİR
Sonra sabah ezanlarıyla birlikte tandırlar yakılır büyük bakır kazanların içine önce su dökülür ,suyun ısınmasından sonra kurutulan temiz buğdaylar kazan doldurulur ve haşlanırdı. artık buğdaylar kaynayan kazanda yumuşamış yenilecek kıvama gelmiş olurdu. Haşlanan buğday taneleri lenger dediğimiz büyük süzgeçler yardımıyla süzülür bahçeye taşınarak sergiler üzerine dökülür güneş altında kurumaya bırakılırdı. Kargalar yemesin diye Anneler beni bekçi yaparlardı. Kuruma işlemi tamamlandıktan sonra sıra dibek taşlarında buğday kabuklarının çıkarılmasına gelirdi.
DİBEK TAŞLARINDA DÖVÜLÜR
Dibek taşlarına kurumuş buğday taneleri konulur tahtadan yapılmış dövme aletleriyle hafif ıslatılarak dövülür böylece buğdayların kabukları çıkarılırdı. Sonra evin ortasında el değirmen taşları yerleştirilir köyün genç kızları mani ve türküler eşliğinde bulgur öğütmeye başlarlardı. Bir taraftan da evin hanımı elekle bulgurları eler büyüklüğüne göre zap adını verdiğimiz büyük topraktan yapılmış güveçlere konulurdu.
TANDIRDA BULGUR PİLAVİ PİŞİRİLİRDİ
Bu işle biterken evin hanımı ilk bulgurdan çalışan kızlara güveçte tandırın engah sıcaklığında pişirmiş olduğu bulgur pilavını ikram ederdi. Burası önemliydi. Önce siniler evin en güzel köşesine yerleştirilir tandırda pişmiş buğday ekmekleri o nefis görünümleriyle sofra kenarlarına yerleştirilmiş olurdu. Sofrada oturacak insan sayısı kadar tahta şimşir kaşıklar konulur büyük sahanlarda bulgur pilavı doldurulur, yamakta dağlanmış, eritilmiş tereyağı dökülerek yeme işlemine geçilirdi. Bu işerde tam bir şölen şeklinde olur yemek bitiminde toplu dua edilerek Allaha şükredilirdi.
Haşıl nasıl yapılır.
Bulgur çekme işi tamamlanınca ince elekler ile elemeler yapılır , pilavlık ayrılır sonra geriye kalanlar ise haşıllık olarak saklanırdı. Topraktan yapılmış küplere konulan ince elenmiş bulgur taneleri pişirilecek kıvama getirilmiş halde kilerde saklanırdı.
Tandırlar yanınca hetirgeç tandır üzerine konulur bir gözüne de güveç içinde su yerleştirilirdi. Su kaynayınca haşıllık bulgur taneleri konur pişmeye bırakılırdı. Tandır sıcağında pişen bulgur taneleri pelte halini almış olurdu. Artık sofralar kurulmuş hane halkı ve komşular sofraya oturmuştu. Bu arada süt kaynatılmış tereyağı dağlanmış sofradakileri beklemektedir. Şimdilerdeki gibi herkese bir tabak değil bütün aileye bir çinko sahan sofraya konulur, ailenin en büyüğü kepçeyle haşılı bu sahana doldurur üzerine tereyağı döker isteyen sütü de ilave ederdi. Kaşıklar havada uçuşurken koca bir güveç haşıl bitirip tüketilirdi. Sofra duası yapılıp artık herkes işine gücüne bakardı.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.