Sokaklarda geziyor ,kahvehanerde otutuyor,orta yaşlı Erzurumlu hemşerilerimizle sohbet ediyorum. Söz mahallere gelince insanlar ha o mahallemi evet bilirim şunlar şunalar oturuyor, bakkalı şunlar ,manavı bunlar diye hoş bir sohbete başlıyoruz.
Sözün bir bölümünde; hey arkadaşlar, amcalar, emmiler Çortan mahallesini bileniz varmı? Tanıyanız varmı? Kimler oturuyordu deyirnce bir sessizlik oluyor ve devamında biz öyle bir mahalle bilmiyoruz, sahi öyle bir mahallemiz varmı?
İçimden bir ah yükseliyor. Eski Erzurum evleri yok olduğu gibi eski mahallerimizde bir bir yok oluyor. Tanıyanı bile yok. Ne acı değimli diyince şaşırıp kalıyorlar.
Öyleyse dinleyin ey dostlar ben anlatayım. Bir masal gibi anlatmaya başlıyorum.Taş hanı yani tespihçiler çarşısını bilirsiniz değimi? Evet cevabını alınca Cennet çeşmesini, aşağı un meydanına doğru Kavaflar çarşısını, Havuzlu Hanı, Memişoğlu Hanını, Kavafları, Ayakkabıcıları, tabi Yetim Hocayı anlatmadan geçemeyeceğim. Başlıyorum Yetim hocayı anlatmaya. Talebelerini isim isim söyleyince insanlar şaşırıyor hayretlerini belli ediyorlardı.
Gürcükapısına inerken "İki Kapılı kahvehaneyi" Hikayeci Behçet Mahirin "Köroğlu'nun dokuz ayrı kolunu" uzun kış gecelerinde dizi film gibi anlatan Behçet Mahiri anmadan geçersek Çortan Mahallesi eksik kalır.
Erzurum bir zamanlar akide ve Mevlüt şekerlerinin yapıldığı atölyelerin, döküm hanelerin olduğu yerde "Çortan mahallesi" ve arka sokaklarda ki şekercilerdi. Öyleki İçanadoluya , Doğuanadoluya şekerler buradan gönderilir ve imalatheneler vadiya usulü çalışarak siparişleri yetiştirmeye çalışırlardı.
Şekercilerin kuzey tarafında kuru hapan yer alır Erzurum'un, dut, aşlık, kaysı, bulgur, gendime, kuru kaysı, aklınıza ne geliyorsa hepsi burada satılırdı. Canlı alışverişin bol olduğu güzel bir mekandı kuru hapan. Sadece bu kadar mı? İman İbrahim amcanın işlettiği gerçek Sahaf dükkanı buradaydı. Eski eserler, özellikle Osmanlıca el yazmaları yıllarca İbrahim hocanın dükkanının tereklerini süslediler.Dostluklar kuruldu.Kitaplar okundu,okutuldu.Yerli ve yabancı sahaf kitabı alanlar buradan hiç eksik olmadı.Bir ara Fransızlar Osmanlıca el yazması kitapları alıp ülkelerine gçtürüyoerlardı.Biz farkında olmadık Anladığımızda iş işten geçmiş atı alan Üsküdarı geçmişti.
Bir başka güzellik ölüleri kare biçiminde Hamza ağa Vakfına ait "Kabe Şeyh Mescidi" asırlara meydan okuyordu. Uzun bir zaman Kuran Kursu binası olarak hizmet vermişti. Kare planlı kesme kara taştan yapılmış bu güzel eser beş vakit müminlere ev sahipliği yapıyor ve küçük minaresinden ezanlar semaya asırlardır yükseliyordu. 1688 yılında Hacı Hamza Tarafından yaptırılan medrese ise yok.Yerinde yeller esiyor.İbrahim Hakkı Konyalıya göre Medrese evkaf vekaletine verilmiş bir süre sonra yıkılarak yok olmuştu.
Erzurum Hamamı veya Bayıldığım yer:
Erzurum kapılar ,tabyalar,çeşmeler şehri oduğu gibi hamalar şehridiri aynı zamanda.Bugün varolanlarla birlikte yıkılıp yok olanların tam bir envanterini bilemediğimiz hamamlarımızdan en işleği,müşterisi en çok olanı hiç şüphesiz Erzurum hamamıdır.Temizliği ,bakımı işletme mantığı ile müşteri çekmeye devam ediyor.
1978 yılında doktorların bir türlü teşhis koyamadığı ancak son anda öğrendiğim tifo hastalığı nedeniyle terliyor,üşüyor ve çareyi hamamda terlemede buluyordum.İşte böyle bir ateşli hastalığın nüks ettiği bir gün hamama gittim.Ne bileyim.Cahillik.Tipik Erzurumlu mantığı.Hastaysan hamama git bir güzel terle iyileleşirsin anlayışı beni hamama götürdü.Terler akıyor için için seviniyor iyileşeceğimi ümit ediyordum.İyileşmek bir yana kanım katılaşıyor,vucudum su kaybediyor ölüme biraz daha yaklaşıyordum.
Aradan nekadar zaman geçti bilemiyorum,akılm dolanıyor,dizlerimin feri kesiliyor ,gözlerim kararıyordu.Dedik ya işte cahillik.Meğer adım adım ölüme sürükleniyordum.Bayılmışım.Tellaklar koşu gelmiş beni soğukluğa çıkarmışlar başımdan aşağı soğuk sular dökmüşler ve beni tekrara geri getirmişlerdi.Tabi sonrası dahiliye sevisine yatırmışlar bir gün sonra kendime gelebilmiştim.
Vatan lokantasıda mahallenin ve bölgenin en güzel lokantasıydı.Bugün yerinde Vakıflar Bölge Müüdrlüğü ve Vakıflar Bankası arzı endam etmekte sanki engüzel lokanta ve üstündeki otel hiç yokmuş gibi unutyulup gidiyordu.
Şato Pavyon hamamla aynı sırada bugün yerinde dershane olan bina iki katlı olduğu zaman üst katın pavyon olduğu 1940-1970 arası sadece Erzurumlulara değil Trabzondan Kars’a kadar bölgenin eğlence mekanlığını üstlenen birkaç pavyondan biriydi.Delikanlılar,haşara çocuklar ,evli erkekler ,alkol içenler eh birazda pavyon müziğini dinlemek isteyenler burayı tercih ederlerdi.Tabi kapanması şöyle olmuş çıkan bir kavgada birisi bir insanı öldürmüş böylece bu olay pavyonun sonu olmuştu.Pavyon kapanırken maktülde mezarlığa katil ise hapishaneye girmişti.
Çortan Cami ise belki mahalleye ismini vermişti. 1650’lerde yapılan bu tek katlı bası dikdörtgen yapılı mescitte asırlardı görevini devam ettitriyor. Biraz doğuda iki lülesi olan tarihi çeşmede gürül gürül sularını akıtması hayır sever ecdadımızın içenler tarafında yaptırana bir Fatiha gönderin der gibi bir hava estirmektedir.
Havuzlu Han Ve Müşteriler:
Bugün yerinde iki katlı işhanın bulunduğu yerde bu han görev yapıyordu.Hana Zeynel Cami tarafından giriliyor,iç avlu ortasında şırıl şırıl akan çeşmeyle insanlar göz göze geliyorlardı.Suyu berrak tadı ise doyumsuzdu.Şadırvan etrafında yolcular,handa kalanlar, ve çay içmeye gelen insanların sohbetlweri alıp başını gidiyordu.
Adnan ve Orhan Aras kardeşler otelin genel işlerini yapıyor dayıları Şahset amca ise hanın isletmesini yapıyordu.Okuldan çıkıp hana koşuyor ve orada anlatılan anıları,yolculukları ülke sınırlarını aşan dertleşmeleri dinliyor görgümüzü artırmaya çabalıyorduk.
Hanın girişinde bulunan ve Yahya kardeşimizin dükkanı ekmek , peynir, helva alanların uğrak yeri oluyordu.Ekmeği alan bıçakla ortasını ikiye bölüyor arasına aldığı tahin helvasını dolduruyor ve şadırvanın etrafındaki masalara oturup garsonun getireceği çift çayı zevkle bekliyordu.Çaylar içilme sırasını beklerken şekerler atılıyor tatlı hale gelen çaylar yuudmlanırken arası helva dolu ekmekte ağırı ağır yeniliyor. Eh Misafir Ekmeğini bölüşmek istiyor ama hiç kimse tatftar bile olmuyor gülüşmeler eşliğinde ekmek bitiriliyordu.
Uzaklardan gelen misafirler, tüccarlar, otelde kalan öğrenciler otelin bu güzel havasından etkileniyor otel eve dönüşüyordu.
1980 sonrası Çortan mahallesi yok olurken artık Havuzlu handa miadını dolduuryor sahipleri tarafından yıkılıyordu.Böylece yüzlerce yıllık hatıralarda birdaha akla gelmeyecek biçimde yıkılıyor yerine hiçbir estetiği olmayan iki katlı bir iş hanı yapılıyortdu.
1984 yılına gelindiğinde Menderes caddesi açılmaya karar veriliyor zaten yıkılmış olan Taş han karşıısınd yer alan Samih Kobalların bahçeli evleri yıkılıyor ,Gürcü Kapısı ile Cumhuriyet caddesi birleştiriliyor ve mahalle ikiye bölünüyordu.
Artık mahallenin bir bölümü Ayaz Paşa mahallesine bir Bölümüde Bakırcı mahallesine pay ediliyordu.Şimdilerde yerinde beş katlı işhanı bulunan yerde Erverdilerin evleri bulunuyor ve taş yapısıyla bir konak edasını devam ettiriyordu.Aillenin En büyüğü Rasim Erverdiidi.Ondan sonra Nabi Erverdi ,onun oğlu Ezel Erverdi mahalleye renk verirlerdi.Elbetrte Selçuk,Hadi,Eren Erverdide Ç:ortan Mahallesinin bir zamanlar delikanlıları arasındaydı.Eh artık bu binada yıkılmalı yok edilmeliydi.Oda oldu Birgün kazma kürekli işçiler geldiler o yüz yılların eskitemediği evi birkaç günde yıkıp gittiler.Artık mahllede oturanların sayısıda azalmıştı.Akan çeşmeler akmıyor ,cumbalı evlerden gelen çocuk sesleri duyulmuyor mahalle derin bir sessizliğe gömülüyordu.
Artık Çortan ve Çukur Zeynal diye bir mahalle yoktu.
Mustafa Ertek 9 Yıl Önce
Hocam senin bu yönüne bayılıyorum. Bilmekten öte, "hissetmek". Yazarlık bu galiba.