Sağolsun, Acun Ilıcalı yürekli ve mert bir Dadaş olarak gönül verdiği Erzurumspor için özel uçak kiraladı, takımı İzmir’e götürttü.
Hepsi bu kadar mı, zannetmiyorum…
Kim bilir daha başka neler yaptı da dillenip budaklanmasını istemedi.
Acun’la aynı programın davetlisi olarak Amerika’da bulunmuştum. O vakitler bu kadar meşhur ve tabii ki bu kadar paralı biri değildi. Türkiye’deki önemli bir spor programının magazin takılan bir muhabiriydi. Ama sizi temin ederim ki Acun, o gün de Dadaş’tı ve o gün de iyi bir insanoğluydu…
Neyse sırf özel bir uçak kiralayıp Erzurumspor’u Erzurum’dan alıp İzmir’e götürttü diye Acun’a “azizlik” payesi verecek değiliz.
O kendine yakışanı yaptı o kadar…
Gelelim yarın ki maça…
Hüseyin Üneş’e belki bin defa dedim, sağ açığınızda sorun var, gol yollarınızda tıknefessiniz…
Sevgili Hüseyin, sırf benim topçu hocası diplomam yok diye söylediklerimi kaale almıyor!
Ama ben inanıyorum ki Mehmet Hoca benim bu sihirli formülü yarın ki Altay maçında sahada tatbik edecek.
Dünyada onlarca hoca bu formülü benden isteyip durdular da vermedim, ama tabii ki Erzurumspor için hiçbir telif ücreti talep etmeden vereceğim.
O taktik şudur Mehmet Hocam:
Yarın takımı sahaya çıkarırken, o futbolcu çocuklardan önce sen kazanacağına inan…
Hatay çok iyi bir takım, öyle olmasaydı lider tahtında oturuyor olmazdı. Ve fakat Mehmet Hocam, hiçbir takım yoktur ki senin mermerleri delen inancından daha güçlü olsun…
Dün akşam saatlerinde Büyükşehir Belediyesi Erzurumspor Başkanı Hüseyin Üneş’i aradım.
Önce cevap vermedi. Sonra bana döndü. Bilmiyorum lakin yarım saate yakın konuşmuş olmalıyız.
Telefondaki seslerden fark ettim ki, “FETÖ ile mücadele” denildiğinde bu ülkede ilk akla gelmesi gereken bir başsavcı da oradaymış.
Tabii ki o başsavcı Ünal Bingül’den başkası değil…
O kafiledeydi, o muhteşem yolculuğun en önemli yolcularından biriydi.
Benim sesimi oradaki herkese dinletti, Hüseyin Üneş…
Dolayısıyla buradan da açıkça söyleyebilirim.
Dedim ki “Altay maçını almaktan başka şansınız yok, gerekirse ben gelip sağ açık oynarım”
Şakası bile bir yere kadar…
BB Erzurumspor İzmir’de…
İster uçakla ister kağnıyla gitmiş olsunlar.
Şu dakika itibariyle İzmirdeyiz…
Tabii ki Mehmet Sekmen’in samimi çabasını yok saymıyorum da, ama eğer yarın Erzurumspor Altay’ı yenip yoluna devam edemezse en çok emsalleri diskolarda barlarda karı kız tavlama peşinde olan ama o buna rağmen mavi beyaz diyerek ömrünü koyan Hüseyin Üneş için üzüleceğim…
Mümkün ki Hüseyin bana referans olmayacak ve yine mümkün ki Mehmet Hoca da bana ne ilk on birde ne de yüz yirmi birde yer vermeyecek, bu artık anlaşıldı.
Canı sağ olsun…
Ben küsüp formamı çıkarıp atmayacağım, takımım için, o takıma emek veren herkes için, o takım uğruna iki tane engelli çocuğunu bırakıp İzmir’lere koşan bu ülkenin en anlı, en şanlı ve en de namuslu savcısı Ünal Bingül için kalben İzmir’de olacağım…
Sevgili Hüseyin…
Bu bir yarıştı ya, işte sen o yarışı öyle bir koştun ki eğer bir ad takmak gerekirse o yarışın adı “adam gibi adamların koştuğu yarış” olurdu.
Sevgili Hüseyin…
Neyse daha fazla lafı uzatmayalım…
Çocuk sen tarihe ve topluma karşı görevini ödedin, hesap denk gelmediyse şairin dediği gibi muhasebeci, ölçüm biçim tutmadıysa coğrafyacı… Artı eksi bir sonuç çıkarmadıysa matematikçi hoca mahçup olsun…
Hüseyin Üneş kardeşim, bu cümlemi hakikaten final cümlesi ve en samimi ifadem olarak söylüyorum:
Koştun yoruldun…
Maddi manevi harcamalar yaptın, iktisaden zor duruma düştün…
Sırf BB Erzurumspor yeniden Süper Lige çıksın diye emsallerin diskolarda eğlenirken sen deden yaşındaki adamlarla toplantılar yaptın. Kurnaz olan ve çakal olan değil, bileğinin hakkıyla kazanan şampiyon olsun dedin.
Çünkü sen Fenerbahçelisin…
Bugün Erzurumsporlu olan ben, tüm futbolcu ve teknik ekipte yer alan kardeşlerime sesleniyorum:
Bu şehir son yokuştadır.
Haydi dostlar, o insanları nefessiz bırakmayalım.
Bizde biri nefessiz kalınca çok şükür ki anında ölmüyor! Ama ABD öyle mi bir polis bir protestocunun boynuna dizi ile bastı mı o “zenci” ölür!
Bu da vaka-i adiyedendir.
Güya spor yazısı yazacaktım, hani uzmanım ya!
Bak yine siyasete girdik.
Halbuki be adam sana ne siyasetten!
Misal de ki “Türk futbolu altın çağını yaşıyor!”
Nasılsa sen bile bu yalana inanmıyorsun.
Ama en azından KOVİD 19’a yakalanmaktan daha iyi!