Ait olma arzusu güçlü insani bir duygudur. Ait olduğu toplulukta kabul görmeme ve dışlanma korkusu gerçek fikirlerimizi gizlemeye neden olabilir. Toplantıda sessiz kalabilir, istemediğimiz düşünceleri kabul etmiş gibi başımızı sallayabiliriz. Bu tutum ve tavır o toplumun fikri ölümü demektir. Asıl olan siyasi ve kurum yöneticilerinin toplumu bu hale getirmesi değil, doğru öngörüde bulunarak ve farklı fikirlerin yaşamasına zemin hazırlayarak bu fikri durağanlığı fark etmesi ve önlemler almasıdır.
Birlikte ve bağımsız düşünme kazanımlarını elde etmek, kurum ve siyasi yapının ayakta kalmasını sağlar. Farabi’ye göre yönetim işi; sanat, ilim ve fiili kazanımların buluştuğu, çatıştığı düşünceleri ustalıkla uygulama işidir. Bu işi yapmaya hevesli olanlar her şeyden önce gönül ve aklı kendi aralarında dost kılması gerekir.
Başarının önemli bir nedeni, işi liyakat sahibine vermektir. Liyakatsizlerle iş görmek liyakatsiz bir yöneticinin işidir. İhtilafta, muhalefette renk, ruh ve canlılık vardır. Bir tarağın dişleri gibi aynı hizada duran, emme basma tulumba gibi kafa sallayan ve anlamlı anlamsız her söze alkış çalan toplulukların davranışları geri kalmış, gelişmemiş insan davranışlarının göstergesidir. Bu tavır ve tutum bize şunu hatırlatıyor: “ Hepimizin toplam zekâsı, yöneticimizin zekâsı kadar değildir.” Bu cümlenin doğrusu şöyle olmalıdır sanırım: “Hiçbirimiz, hepimiz kadar zeki olamayız.” Unutmayalım ki, hiçbir büyük yönetici ya da lider cennetten Tanrı’nın bir lütfu olarak düşmemiştir.
Osmanlı Devletini yıkan nedenlerden birisi, büyük askeri zaferler sonucunda kendine aşırı güven duymasıdır. Genelde yöneticilerin yakalandığı en kötü hastalık, bencillik hastalığıdır. Kibir ve intikam korkunç bir çürüme belirtisidir.
Yönetim sanatı ferdi hırsları tatmin etmek için değil, sorumluluğunu üstlendiğin insanların hayatlarını daha iyi yaşanır kılmak içindir.
Başarı bir şans işi değildir, başarıda terin hissesi vardır. Ne kadar emek verir terlerseniz o kadar şansınız artar.
Ülkenin, kentin ya da kurumların başına yönetici olmak isteyenler başarıya nasıl ulaşıldığını iyi sorgulasınlar. Muhalefette olanlar da yıllarca muhalefette kalmanın bir alın yazısı olmadığını bilmeli, hatalardan ders çıkarmalıdır. Demokraside patron seçmendir. Seçmenlerin sizi sevmesini sağlayabilirsiniz. Müşteriler iş yerini terk ederek iş sahibini işsiz bırakabildikleri gibi, seçmenler de seçim sandıklarında sizi seçmeyerek sandığa gömebilirler. Seçmene, iktidarın kusurlarını sayıp dökme yerine, iktidara gelindiğinde nelerin yapılacağını açık seçik anlatmak gerekir. Dahası madem iktidarın kusurları çok, o halde bu muhalefetin işini daha da kolaylaştırır.
Zayıf bir muhalefet, güçlü bir iktidarın eseri değil, güçlü iktidar zayıf muhalefetin eseridir.
Unutmayalım ki; iktidarı güçlü olan değil, muhalefeti güçlü olan demokrasi sağlıklı işleyen demokrasidir.