Röportaj: Onur SAĞSÖZ
Makamında silahlı saldırıya uğrayan Aziziye İlçe Belediye Başkanı Muhammed Cevdet Orhan’ı evinde ziyaret ettim. Sağlık durumu gün geçtikçe iyiye giden ancak riskli olduğu için vücudundan çıkarılamayan kurşunla yaşayacak olan Başkan Orhan ile olayın öncesini, o anları ve sonrasında yaşadıklarını konuştuk. Canına kast eden saldırgan için hâlâ ‘bey’ diyebilme nezaketini gösteren Orhan, “İki ay önceydi yanıma gelip, ‘seni vuracağım’ dedi, bende boynuna sarıldım” dedi.
Gazetenin haber merkezinde otururken Cihat İncesu’nun panikle “Kalk başkan vurulmuş” sözleriyle irkilmiştim. “Hangi başkan?” dememe kalmadan Aziziye İlçe Belediye Başkanı Muhammed Cevdet Orhan’ın vurulduğunu söyledi. Ne yalan söyleyeyim sanki yakınım vurulmuştu. Soluğu üniversite hastanesinde aldık. Vali, Kaymakamlar, Belediye Başkanları, yakınları, vatandaşlar hepsi oradaydı. Hayati tehlikesinin olmadığını öğrenince herkes rahatlamıştı. Kendisinden dövüştürdüğü köpekleri için barınak isteyen Eyüp Adanır’ın silahından çıkan kurşunla bacaklarından yaralanmıştı. Olay sırasında makam koltuğundan kalkmasa belki de her şey çok daha vahim olacaktı. Ama Allah korudu, onu eşine ve çocuklarına bağışladı. Hastanedeki tedavisinin ardından taburcu edildi… Dün de evinde ziyaret ettim. Mütevazı kişiliğiyle herkesin beğenisini kazanan Orhan’ı yine öyle sıcakkanlı ve güler yüzlü görünce çok sevindim. Canına kast eden saldırgan için bile hala ‘bey’ diyebilen Başkan Orhan o anları anlattı.
Olayın öncesinde neler var, neler oldu?
Eyüp Bey sürekli görüştüğüm birisiydi, sık sık gelip taleplerini iletiyordu. Biz de makul ölçüde talebinin yerine gelmeyeceğini söylüyorduk. İki ay öncesine kadar hep ahır yeri için imar plan tadilatı istiyordu. Ben o ahırda hayvancılık yapacağını sanıyordum fakat daha sonra öğrendim ki, köpek merakı varmış, köpeklerini besleyecekmiş orada. Bunun mümkün olmayacağını ifade ettik. Hatta ben kendisine iş teklifinde de bulundum. Köpeklere merakın varsa barınak açayım dedim kendisine, hem kendi köpeklerini hem de sokak köpeklerine bak dedim. Maaş da teklif ettim kabul etmedi. Benden önce Gez Köy kamulaştırması yapılırken orda hayvancılık yapanlara 18 ahır yeri verilmiş. Bu 18’in içinde kendisi yer almadığı için sürekli şikâyetçi olmuş. Adaylığım döneminde bana geldi, sonrasında 18’e ilaveten 4 tane daha tadilat yapılmış, o da Büyükşehir’e gönderilmiş fakat Büyükşehir kabul etmemiş.
Bana, ‘Ahmet Küçükleri vuracağım’ dedi
Seçim döneminde bana ‘Ben Ahmet Küçükler’i vuracağım’ diyordu. Ben de kendisine göreve geldikten sonra ‘O dört yeri onaylarız’ dedim. Hakikaten de çalışma yaptık, ama talep eden 3 kişi biz istemiyoruz dediler. Bir tek bu kaldı. Onun için de bu plan tadilatını yapacaktık ama hayvancılık için değil de köpekler için bunu yapacağını öğrendiğimiz de biz vazgeçtik. Sürekli bir tarla bulup getiriyordu, ahır yapmak istiyorum diyordu. Ama hiçbiri makul bir teklif değildi.
Siz bu saldırgan ile sürekli görüşmüş ve ilgilenmişsiniz!
Tabi yaa… Başkan adaylığımdan bu yana sık sık görüşüyordum. Eyüp Bey ile resimlerimiz bile var. Kahvede otururken geldi, ‘İnşallah Aziziye seninle daha iyi olacak’ dedi. Olay gününe kadar Eyüp Bey ile tartışmadım bile.
Hala ‘bey’ diyebiliyorsunuz!
Ben nezaket kurallarını bozmam. Dediğim gibi her geldiğinde kabul ettim, görüştüm. Makul, mantıklı ve üsluplu bir şekilde bu işin olamayacağını anlatmaya çalıştım.
Sizi tehdit etti mi?
1.5 – 2 ay önceydi, bana gelip, ‘Sen benim işimi çözmüyorsun, çözmek istemiyorsun. Ahmet Küçükler’i vuracaktım, seni vuracağım’ dedi. Ben hiç kale almadım. Hatta o öyle deyince boynuna sarıldım, ‘sen beni, ben de seni seviyorum, sen beni vurmazsın’ dedim. Olay gününe kadar da hiç gelmedi yanıma. Olay günü de başkan yardımcımla oturuyordum, rutin toplantımızı yapıyorduk. O arada birden kapı açıldı ve içeri girdi. Zaten yüz ifadesinden iyi niyetli gelmediğini anladım. Bir şey yapacaktı. Kamera görüntülerinde de baktım her şey çok kısa gelişti.
“Her şey 8 saniyede oldu”
Olan biten çok kısa sürdü… 8 – 10 saniye kadar… Bana doğru yürümeye başladı, benle hiç tartışmadı, hiç konuşmadı. Sadece ’ben sana seni vuracağımı söylemiştim, seni vurmaya geldim’ dedi. Ben ‘Eyüp dur’ demeye kalmadan silahını çıkardı, aramızda en fazla iki metre mesafe vardı. O an ayağa kalktım ve patlama sesini duydum. İlk etapta kuru sıkıdır falan zannettim. Ama baktım ki bacaklarımdan kan geliyor, ağrımaya da başladı ve yere düştüm. Kendimi masanın altına ittim. Bir süre bekledim, yarım kalan işini tamamlayacak mı diye… Fakat sonrasını hatırlamıyorum. Sadece yerdeyken sesler duydum. Başkan yardımcım da o sırada kendini korumak için sandalyeyi falan almış. Silahının tutukluk yaptığını sonradan duydum. Odada iki boş kovan bulunmuş.
Oda da kamera var mıydı?
Odamda kamera vardı ama ne hikmetse o gün çalışmıyordu, bir gün öncesinde akşam saatlerinde kameranın elektriği ile ilgili bir sıkıntı olmuş.
Peki, içeriye nasıl girmiş?
Bizim sıkı bir güvenliğimiz yok. Özel Kalem’e gelenler nezaket kuralları çerçevesinde bekliyorlar. Sekreter de geleni bana söyleyip içeri alıyor, çünkü kapım herkese açık. O sırada özel kalemim bir evrak için yan odaya gitmiş, ama sekreterim orada ben ekrandan görüyorum. İlk geldiğinde sekreter engelliyor, ‘içeride görüşmesi var sonra görüştüreceğim’ diyor. Bir ara çıkıp başka yerlerde geziyor sonra geldiğinde kimseyi dinlemeden içeri giriyor.
Kurşun vücudunuzda mı kalacak?
Kurşun her iki bacağıma da zarar verdi ve halen vücudumda çıkaramadılar. Sol bacağımı deldikten sonra sağ bacağıma girmiş ve şu an kurşun kasık bölgemde. Doktorlar sürekli takip ediyor şu an hareket etmiyor. Sol bacağıma da çok zarar vermiş, her iki tarafından girip çıktığı için. Ama çok şükür hamdolsun yürümemi engelleyen bir şey yok. Ama kurşun içeride kalacak. Doktorlar cerrahi operasyonun çok daha riskli olduğunu söylediler. Orada kalmasının daha mantıklı olduğunu ve takip edileceğini belirttiler. Çünkü kasların arasında bir yerde kalmış. Ama tıp gelişiyor, ilerliyor belki farklı bir yöntem bulunabilir. Birkaç yere daha gideceğim tedavi için. Ama şu an bu kurşunla yaşayacağım. Kurşundan önce ayaklarımın iyileşmesine odaklanmışım. Bir an önce görevimin başına dönmek istiyorum. Bir an önce yürümem lazım. İyileşme süreci güzel ilerliyor. Kurşun için de her 10-15 günde bir hastaneye giderek hareket edip etmediğini takip ettireceğim.
Olaydan sonra kimler aradı?
Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız geçmiş olsun dileklerini ilettiler. Cumhurbaşkanımızın danışmanı Mustafa Varank Bey aradı, genel başkan yardımcılarımız aradı, Ankara’daki dostlarım, genel merkezin tüm yetkilileri, Sayın Valimiz, Büyükşehir Belediye Başkanımız, ilçe belediye başkanlarımız, kaymakamlar… Aklıma gelen gelmeyen herkese çok teşekkür ediyorum. Hepsi çok yakından ilgilendi.
“Hukuki açıdan tüm hakkı mı arayacağım”
Hukuki mecrada tüm hakkımı arayacağım. Bir kere ben 51 bin nüfuslu ilçenin belediye başkanıyım. 10 gündür işime gidemiyorum. Kurşun bana sıkılmış olduğu gibi halka sıkılmış oldu, bu görevden beni men etti. Ben şikâyetçi olmasam bu vebali üzerimde taşıyamam zaten. Canıma kast etme söz konusu. ‘Seni vuracağım’ diye geldi, yaralama gibi bir niyeti yoktu ‘seni vuracağım’ dedi. Haliyle canıma kast etti. Bundan dolayı hukuki açıdan tüm haklarımı arayacağım. Tazminat talebinde bulunacağım. Hukuki alanda en yüksek derecede ceza alabilmesi için avukatlarımla birlikte bunu takip edeceğim.
“Bu olaydan ders çıkarmalıyız”
Bu Erzurum’da ilk kez meydana gelen ve ders çıkarmamız gereken bir olay. Biz hep halkla iç içe bütünleşmiş bir yapı oluşturalım diye hareket ettik. Bunun için elimizden geleni yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Kapıda güvenlik görevlisi olması gerekiyor bizde de güvenlik görevlisi var ama bir x-ray cihazı yok arama da yapılmıyor. Çünkü vatandaşlar her türlü iş için belediyeye gelebiliyorlar. Biz böyle bir set koymadık aramıza, ama özeleştiri yapmak gerekiyor, minimum düzeyde bir tedbir bile yoktu. Ben koruma ile gezmiyordum, bu yaşıma geldim bir kere olsun silaha dokunmadım. İlk defa silahı bu kadar yakından gördüm.
Bundan sonra silah alacak mısınız?
Ben silaha hep karşıydım, hiç kullanmadım, ihtiyaç da duymadım. Hatta göreve geldikten sonra emniyetten arkadaşlar ‘size bir silah verelim’ dediler, gerek yok dedim. Bu durumdan sonra bir tane bulundurmayı düşünüyorum. Kullanmasını da bilmiyorum. Ama artık yanımda silahlı bir koruma bulunduracağım. Savcılıktan, emniyetten bu konuda bir talebim olacak. Ben insanların gözlerinde hiç bu kötülüğü görmedim. Hep onlarla iç içeyim, her akşam 69 mahallemizden birine giderdim. Hep sevgiyle karşılandım, hiçbir risk hissetmedim. Ama maalesef toplumumuzda böyle insanlar da var, bunlarla ilgili de tedbirimizi almamız lazım. Tedbir aldıktan sonra takdir Allah’ın zaten.
Sizce saldırganın psikolojik bir sorunu var mıydı?
Şimdi bakın şikâyet mekanizmasını çok iyi kullanmasını bilen biriydi. Bizi her yere şikâyet etti. BİMER’e, Valiliğe, Kaymakamlığa şikâyet etti. Yazabiliyor, dilekçe verebiliyor. Hatta daha önce belediyeye, Ahmet Küçükler’e dava açmış. Dolayısıyla akli sıkıntıları olan biri bunları yapamaz. O konuları, nereye nasıl şikâyet edileceğini çok iyi biliyor. Dilekçeleri havada uçuşuyordu. Kendisi de yasal olarak hakkını aramayı iyi bilen birisi. Ben akli bir sorunun olabileceğini tahmin etmiyorum. Ama aşırı derecede bir köpek tutkusu olduğunu biliyorum. Çünkü bana sürekli köpeklerinin resimlerini gösteriyordu. Öyle ki köpeklerinden birine doğum günü partisi yapmış onu gösterdi. ‘Kimse evladına yapmaz ben köpeğime yapıyorum’ dedi. Ben zaten bunun üzerine iş teklif ettim kendine.
Vali Bey’i de vuracağını söylemiş, duydunuz mu?
Bunu bana Vali Bey söyledi. Kaymakam Bey’e de gitmiş. Ama çalıştığı iş yerinden ayrılırken, istifa dilekçesine ‘Huzursuzluğumun birinci sebebi Erzurum Valisi Ahmet Altıparmak, ikinci sebebi Aziziye Kaymakamı Zafer Öz, üçüncü sebebi de Aziziye Belediye Başkanı Muhammet Cevdet Orhan’dır’ diye yazarak bir dilekçe vererek işinden ayrılmış. Benim yanıma geldiğinde Vali Bey ile görüşmek istediğini söylüyordu, benden randevu almamı istemişti.
Bundan sonra insanlara karşı yaklaşımınız değişir mi?
Biraz daha temkinli olurum ama insan fıtratını değiştiremez. Diyalog kurmayı, insanların arasında olmayı seven biriyim. Bu olay beni yıldıramaz da, yıkamaz da… İnsanlara bakış açımı da değiştirmez. Yine halkla iç içe olacağım. Allah ömür vermişse eğer, dört yıl daha belediye başkanıyım ve yapacağım çok fazla iş var. Tüm bunları halkla birlikte yapacağım için onlarla birlikte, aralarında olmalıyım.