Vedat REFAYELİ
Sizce de öyle değil midir, bir hikayesi olmalı adamın.
Hikayesi olan adamları severim.
İşte tavacı Recep usta, gerçek adı Recep Budak da hikayesi olup sevdiğim adamlardandır.
Yemek konusunda marka haline gelen Tavacı Recep, dişiyle, tırnağıyla sıfırdan buralara gelen adamdır.
Tıpkı koç kebabın mucidi Kemal Koç gibi.
Tıpkı yine Erzurum’dan kadayıfçı Muammer Tanhaş gibi.
Mado’nun sahibi Mehmet Kanbur ve Nusret’in sahibi Nusret Gökçe’den sonra tanıştığım adamlardan oldu Recep Budak da.
Diyarbakır’da çıraklıktan başlayıp bugün dev bir markaya sahip olan Tavacı Recep ile, Dr.Mehmet Yavuz’la İstanbul Bostancı’da yeni açtığı Mey Tava’da tanıştığımda samimiyetine de bayıldım.
Mütevazi ve aynı zamanda utangaç.
Okuma yazmayı yeni çözmüş, komisine kadar her çalışanını tanıyor, onlara adlarıyla hitap ediyor.
3’ü erkek, 5 çocuğu var, 4 torun dedesi.
Bugüne kadar restaurantına gitmeyen siyasi, ünlü yok.
Kapısında kuyruk olan bir işyerinin sahibi.
Başarısının sırrını öğrenmek istediğimde de kurduğu şu cümleler aslında her şeyi anlatıyor:
Yediğimiz bizim değildir, hazmettiğimiz bizimdir.
İşin başında değilsen o iş senin değildir.
Küçülmek aslında büyümektir.
İşyerlerime gittiğimde ilk uğradığım yer mutfaktır.
Babam hep der.
İnsanlar kurşunlarla ölmezler bir çift sözle ölürler.
Bir de yine hep der.
Yalan Allah’ın düşmanıdır.
Günde 10 kilometre yürüyüşüm şart oğlu şarttır.
Erzurum denince aklıma üç şey gelir.
Cağ kebap, kadayıf dolması, eksilerde tavan yapan soğuğu!