BBP’nin Genel Başkanı olarak her Erzurum’a geldiğinde genelde ben takip ederdim Muhsin Yazıcıoğlu’nu. Onu en son görmem ve konuşmam 90’lı yılların sonundaydı. Bugün bir marketin faaliyet gösterdiği Atatürk Üniversitesi kampüsündeki Atakonağı’nda bir ikindi vakti öğlen yemeği için biraradaydık. Öğlen derken ikindide yenilen bir öğlen yemeğiydi.
Yanımızda dönemin İl Başkanı Emrullah Önalan ile Merkez İlçe Başkanı Cevat Özer de vardı. Her ikisi de Yazıcıoğlu’nun gerçek dostlarındandı. Rahmetli seçim gezisini tamamlamış, apar-topar yemeğini burada yiyip, karayoluyla Ankara’ya gidecekti. Erzurum gezilerinde hep karşılaştığımız için de İHA muhabiri olarak beni ismen bilir ve tanırdı.
Aramızda biraz da Cevat Özer’in sayesinde güzel bir samimiyet oluşmuştu. Dün gibi hatırlıyorum. Ona o gün o yemekte ‘’Yahu ağabey, seni seviyoruz ama oy’a geldi de mi vermiyoruz. Bu ne iştir?’’ diye takıldım! O da ‘’Bu da benim kaderim olsa gerek! Sadece sen değil, bir Türkiye öyle!’’ cevabını vermiş, sanki ‘’O ayıp da size yeter’’ der gibiydi.
Bu diyalog karşısında masamızda bulunan herkes kahkaha atmıştı. Yazıcıoğlu ile son görüşmem o görüşmeydi. 29 Mart 2009’da bir helikopter kazası sonucu hayatını kaybetmiş, tüm ülkeyi yasa boğmuş, yüreğimizi yakmıştı. Her Ankara’ya gittiğimde çok niyetlenirdim ama bir türlü de yapamıyordum. Sonunda Kızak Federasyonunun seçimi için geçen hafta sonunda gittiğim başkentte Yazıcıoğlu’nu kabri başında ziyaret ettim.
EKO AVRASYA Derneği Başkanı hemşehrim ve arkadaşım Hikmet Eren’in sayesinde Tacettin Dergahındaki mezarını ziyaret ettik ve Fatiha okudum. Nurlar içerisinde yatsın. Gün içinde onca ziyaretçiye rağmen kendisi gibi mezarı da son derece temizdi. Tanıdığım güzel ağabeylerden biriydi o. Rabbim rahmetini esirgemez inşallah çileli ağabeyime…