ŞEHİRDER Yabancı Dil Koordinatörü ve Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Öğretim Görevlisi Cengizhan Akdağ yabancı dil öğretimiyle ilgili programlarda teoride değil pratikte ciddi sıkıntıların olduğunu belirterek turizm şehri hedefleri olan şehirde yabancı dil çözümünün aslında sanıldığı kadar zor olmadığını dile getirdi. Akdağ sözlerine şöyle devam etti:
“İlkokuldan itibaren bir öğrenci lise bitene kadar yaklaşık 1.000 saat yabancı dil eğitimi alırken, şehrimizde beş yabancı dil kursunda yaklaşık 800 ila 1.000 arasında öğrenci eğitim alırken, halk eğitim merkezlerine ve belediyelere ait toplum eğitim merkezlerinde bir bu kadar kişi yabancı dil eğitimi alırken, Atatürk Üniversitesi’nde Yabancı Diller Yüksekokulu’nda halka açık çeşitli yabancı dili kursu varken, şehrimizde birbirinden nitelikli özel okullarda birden çok yabancı dille eğitim verilirken sadece turizm değil aynı zamanda eğitim şehri olan Erzurum’da sokaktaki insandan, ticaret erbabına, bürokratlardan, kamu çalışanına yabancı dil probleminin olması dikkate şayan bir durumdur. Tüm bu eğitim programlarına rağmen Erzurum’un yabancı dile yabancı şehir olması kabul edilemez.
O halde eğitim programlarının içeriği tartışılmalıdır. Bu kursların birçoğunda sınavlara (YDS, eski adıyla ÜDS, KPDS…) yönelik ders anlatılmaktadır. Dilbilgisi (gramer) tabanlı bilgi yüklemeye yönelik eğitim sistemi uygulanmaktadır. Bu durum, ülkemizde birçok şehirde böyledir maalesef. Hâlbuki 1949’da Türkiye’nin de kurucu üye olarak katıldığı altına imza attığı Avrupa Konseyi’nin (Council of Europe) Avrupa Dilleri Öğretimi Ortak çerçeve Programı (The common European Framework of Reference for Languages-CEFR) yabancı dil eğitimini “dinleme, okuma, karşılıklı konuşma, üretimsel konuşma ve yazma” basamaklarından oluşturmuştur. Buna göre Avrupalının dil öğretiminden işaret ettiği, dil öğreniminden maksat ne bildiği değil ne yapabildiğidir. İngilizce adıyla “Can do statements”. Bizim ifadeyle kendini dolandıracağın kadar dil bilmek. Maalesef ülke olarak desteklediğimiz bu programı kendimiz okullarımızda uygulamıyoruz. Öğrencilerimize daha öğrenemedikleri dilin gramerini vermeye çalışıyoruz.
Üstelik, Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’nun dil öğretiminde belirlediği esaslar ve programlar bu CEFR’e göredir. Yani teoride bir sıkıntı yok aslında. Sıkıntı uygulamada, pratikte. Bunun çözümü merkezi veya bölgesel hizmet içi eğitim programlarıdır. Yabancı dil konusunda Erzurum gibi bir şehirde hizmet içi eğitimde bünyesinde birçok yabancı dil bölümü bulunduran Atatürk Üniversitesi’nden destek alınabilir.
Turizm şehri Erzurum’da yapılması gereken, yabancı dil konusunda şehrin ihtiyacına yönelik eğitim programları uygulanmalı, herkese bir dili tüm yönleriyle öğretmek yerine herkesin CEFR’in önerdiği gibi önce “Temel Dil Kullanımı”nı sonra sektörel bazda ihtiyaç duyduğu dili yani “Bağımsız Dil Kullanımı” eğitimini alması gerekir. Tam bu noktada, belediyelerin, halk eğitim merkezlerinin ve diğer dil kurslarının programlarını bu doğrultuda sektörel ve pratik hayata yönelik (I’ll survive) biçimlendirmelidir.
TURİST ŞEHRE NİYE UĞRASIN Kİ?
ŞEHİRDER Başkanı Murat Ertaş da yaptığı açıklamada günlük hayata ve esnafta yok denecek düzeyde yabancı dil olmasına dikkat çekere “Palandöken’de otellerde kalan turistler bu haliyle şehre neden uğrasın ki? Uğrasın da kiminle nasıl diyalog kursun?” dedi. ŞEHİRDER Başkanı Ertaş, sözlerine şöyle devam etti:
“Turizm şehrinde trafik polisi, hekim, hastane ve sağlık personeli, esnaf, garson, otel işletmecisi, taksici, seyahat acenteleri, gönüllü rehberler, belediyelerin ilgili personeli ve daha birçok sektörel kişinin alanıyla ilgili yabancı dil bilmesi; şehirdeki yönlendirme tabelalarının, tarihi eserlerdeki bilgi levhalarının, ticarethanelerde müşteriye yönelik duyuru ve reklamların aynı zamanda Erzurum’a gelen turist potansiyeline dikkat ederek İngilizce, Rusça, Farsça ve Arapça yazılması, Erzurum’daki işletmelerin ve ilgili kamu kurumların kendilerine çok dilli internet sitesi hazırlaması gerekmektedir. Turist kendi dilinden bir yazı gördüğü ticarethaneyi diğerinden önce tercih edecektir elbette ki. Bunun dışında mesela, kümbetlerin etrafında gezip gönüllü tanıtım yapan çocuklara, buraları tanıtacak kadar İngilizce öğretilmelidir. Gönüllü çocuklara dil bilmese de ezberletilmelidir.
Turizm şehrinde Ticaret Odası, Esnaf ve Sanatkârlar Odası, Emniyet Müdürlüğü, Kültür ve Turizm Müdürlüğü, belediyeler ve hastane yönetimleri ilgili personellerini alan İngilizcesi başta olmak üzere Rusça ve diğer dillerden hizmet içi eğitim verebilirler. Akademik değil tabii ki, kendi alanında gerekli olan pratik dil eğitimi.
Erzurum valiliğinin “Görmeden Bilemezsin” alt başlığıyla İngilizce-Türkçe hazırlamış olduğu “Erzurum” başlıklı mükemmel broşürlerdeki İngilizce metinler okullarda İngilizce dersinde öğrenciye verilebilir. Bu broşürler uçaktan inen her turiste dağıtılmalıdır.”
YABANCI DİLE YABANCI ŞEHİR TURİZM ŞEHRİ OLAMAZ!
YABANCI DİLE YABANCI ŞEHİR TURİZM ŞEHRİ OLAMAZ!
DOĞUTÜRK DOĞUTÜRK
Güncel
Şehir ve Kültür Araştırmaları Derneği (ŞEHİRDER), ülkemizdeki yabancı dil öğretiminin yanlışlıklarını ortaya koyarak bilhassa turizm şehri hedefleri olan Erzurum’daki günlük hayatın her alanında eksikliği ve yetersizliği hissedilen yabancı dil problemine dikkat çekti.
Paylaş: