DOĞUTÜRK
2020-03-24 06:39:58

Haddi aşmak…

Mehmet ŞENER

mehmetysener@mynet.com 24 Mart 2020, 06:39

Koronavirüs, esasında insanoğlunun çetin bir sınavıdır. Yeni dünyada, ya bundan böyle merhamet ve adalet hakim olacak, ya da başka başka illetler, insanoğlu için zengin fakir ayrımı yapmadan her kapıyı çalacaktır.

Elbette bir temennide bulunmuyoruz, fakat perşembenin gelişi de çarşambadan belli…

Gidişat gösteriyor ki, bu Koronavirüs krizi daha da derinleşecek.

Baksanıza vaka sayısı katlanarak artıyor, aynı şekilde ölenler de…

Tamam; küresel bu illet karşısında “en iyi durumda” olan ülkelerden biriyiz.

Çin bir yana İtalya, İran, İspanya, Fransa, İngiltere ve Amerika, tabiri caizse kırılıyor…

Ölü sayısı, onbini çoktan geçti yirmibine doğru koşar adım gidiyor!

Çük şükür, ülkemiz o çapta bir “yıkım”a uğramadı.

Hükümet, vaktinde yerli yerinde önlemler aldı, almaya da devam ediyor.

Ah bir de biz vatandaşlar olarak yapılan duyurulara kulak versek, alınan kararlara uysak çok daha rahat edeceğiz, ama gelin görün ki insanımızın vurdumduymazlığı hele hele de yaşlıların çocuksu inatları yok mu her şeyi berbat ediyor!

Yarının ne getirip getirmeyeceğine dair hiçbir ülkenin kayda değer bir öngörüsü yok.

Baksanıza iki hafta öncesine kadar adeta Koronavirüs’le dalga geçen Amerika ve İngiltere, bugün öyle bir paniklemiş durumda ki, neredeyse sokağa çıkma yasağı ilan edecekler!

Benim görebildiğim kadarıyla bu küresel illete karşı, Türkiye’nın yanısıra en başarılı mücadele veren ülkelerden biri de Almanya…

Yüzlerce vaka var, ölü yok…

Almanya bunu nasıl başarıyor?

Malumunuz, Japonlar gibi Almanlar da son derece disiplinli bir millettir.

Devletleri, “mecbur kalmadıkça sokağa çıkmayın” dediği anda herkes bu kurala harfiyen uyar.

Gidin bakın eğer kural ihlali yapılıyorsa, muhakkak ya Türklerdir ya da başka milletlere mensup kimselerdir.

Kaç günden beri başta Başkan Erdoğan ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca olmak üzere, ilgili ve yetkili herkes aynı çağrıda bulunup duruyor:

“Mecbur kalmadıkça dışarı çıkmayın!”

Pekii biz ne yapıyoruz?

Televizyonlar sabahtan akşama kadar gösteriyor:

İşi olan da olmayan da, mecbur kalan da kalmayan da sanki tatil havası varmışçasına kendini sokağa salıyor!

“Ah bir tatil olsa da şöyle ayaklarımı uzatıp evde otursam film seyretsem” diyen, adam bile deli dana gibi dışarıda koşturup duruyor!

Sırası gelmişken hakkını teslim edelim…

Erzurum bu hususta başarılı bir sınav veriyor.

Belki birkaç gün öncesine kadar durumun vehameti yeterince idrak edilmediği için ahali biraz salıvermişti, ama şu bir iki günden beri bakıyorum da yaşlısından gencine kadar, herkes tavsiyelere ve kararlara uymaya çalışıyor.

Yani öyle zıpçıktı manzaralara rastlamıyoruz en azından…

Bir de şu olmadı Erzurum’da:

Marketlerin, bakkalların ve gıdacıların rafları boşatılmadı.

Tamam; illa ki bir ilave talep oldu, ama en azından Batı’da olduğu gibi bir yağma yapılmadı.

Esnafın durumuna gelince…

Ne siz sorun ne ben anlatayım.

Hakikaten durum çok vahim…

Erzurum’da ticari hayat kelimenin tam anlamıyla S.O.S veriyor!

Üstelik daha yolun çok başındayız.

Düşünün ki bu süreç ayları bulursa, o vakit vaziyet ne olacak?

Öğrenci gitti, vatandaş nispeten eve çekildi.

Çarşı-pazar, sönmüş arı kovanı gibi biçare kaldı.

Hayır; belli bir takvim öngörülebilse, denilebilir ki “sayılı günler çabuk geçer, sıkın dişinizi.”

Yok; kimse bu krizin nerede duracağını ve nasıl duracağını kestiremiyor ki…

Kur’an’ın bize haber verdiği misal, Nuh Tufanı ya da “helak edilen kavimler”, Allahualem mahalliydi…

Korona ise, evrensel…

Zengin fakir ayrımı yapmaksızın yakaladığı herkesi diz çökertiyor!

Geçen yüzyılda, verem, veba, sıtma, dizanteri, kolera ve benzeri salgın bulaşıcılar, daha çok geri kalmış ülkelerde ya da henüz gelişmekte olan yerlerde çok can yakardı.

Korona öyle değil ama…

Dünyanın jandarması Amerika’yı da vuruyor, zenginlikte dillere destan ülkeleri de…

Benim bu meseleden çıkardığım sonuç şudur:

“İnsanoğlu haddi aşmıştı!

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.