Markette yazar kasaya iki arkadaşımla geldik. Önümüzdeki bir ana babanın elli altmış kadar çikolata, gofret ve benzeri şekerlemeleri kasadan geçirdiklerini gördük. Yanlarında sonradan altıncı sınıf öğrencisi olduğunu öğrendiğimiz oldukça kilolu bir çocuk vardı.
Her zaman yaptığımı yaptım; burnumu soktum; çocuk için alıyorlarmış, çocuk başka bir şey yemiyormuş!
Allah’tan başka bir şey yemiyor; ya da keşke kuru ekmek yeseydi de o rengarenk şekerleme, gofret, çikolata çeşitlerini yemeseydi!
Neden canımız acımadan nereye gittiğimizi görmüyoruz?
Ya düşünceyle alakalı bir sıkıntımız var; ya da bilgiye inanmıyoruz!
Yolumuzun uçurumlarla dolu olduğunu biliyoruz, ayaklarımızda naylon ayakkabı, bizden öncekiler yuvarlanmışlar ve biz de yuvarlanmaya gidiyoruz’!
Niçin?
Çünkü öyle işte!
Cevap veremeyiz!
Çocuğun anası babası da veremediler!
Organik yiyecekleri tercih ediyoruz güya; hormonlu yiyecekleri her sohbette yerden yere vuruyoruz!
Durmadan hormonlu yiyecekleri ve tam bir kimyasal madde olan tavuğu tüketiyoruz!
Bilmiyorum; belki de doymak için gerekli diyenlere cevap veremiyorum; kanser mi; karın doyurmak mı iyi bir tercih?
Devleti bu konularda aramayın; devlet oldukça diğer işlerle meşgul! Çok işi var(!)
Hepimiz birer beslenme uzmanı olduk!
Kaloriden, her gıdanın en küçük yan etkisinden letal dozuna kadar da biliyoruz; maşallah!
Kim tüketiyorsa(!); gene de her yerde satılıyorlar!
Sözüm; mısır şurubu, genetiği ile oynanmış gıdalar, MCG tuzu veya diğer kimyasallarla hızlandırılmış normalden iri gıdalara ve izin verenlere veya yapıp satanlara veya alanlara da değil, kimseye değil!
Sözüm kendime; yani meclisten dışarı!
Nasıl olsa değerli söz artık para etmiyor!
Para eden tek şey; para!
Vahşi kapitalizm adı!
Dikkat edin en çok ara sınıf kullanıyor; eskiden olsa ah burjuva çocukları derdiler!
Orta sınıf yani orta kültür temsilcileri!
Adama “bak kanser, şeker hastalığı, kalp krizi yapıyor” diyorsun; gülüyor; “Atın ölüm arpadan olsun” diyor!
En aklı başında ortadaki ise “ne yiyeceğiz ya? “ diye soruyor!
Biraz ukalası “Sen de sigarayı bırak” diyor!
Eeee haklı!
Hani adamın evine yatılı misafir gelmiş, ağanın gelini de hizmet ederken kabahat etmiş. Misafir de haddini aşarak alay edince, gelin kayınpederi olan ağaya bakmış!
Ağa da gelinine “Eeee hakli” demiş!
Hormonlarla, kimyasallarla hayata öyle bir tutunmuşuz ki; ne kanser ne diyabet ne kalp krizi umurumuzda değil!
Gıdanın ve temizlik maddelerinin bütününe yakını kimyasal!
Ev, bulaşık, sokak, araba temizliğinde kimyasallar; gırla!
Doktorlar “öldürücü, yorucu, tedavisi müşkül, hastalıklar müthiş şekilde salgın gibi yayılıyor” deseler de; feveranları işe yaramıyor!
Zaten azıcık ses çıkarsalar; dayak yiyor, bıçaklanıyor, hakaret – şiddet görüyorlar!
İnsanlar yediklerine benzerler ve yediklerinin bir kısmı karakterlerine sirayet eder derlerdi!
Hele kola da daha icat edilmemişti!
Eski büyükler sığır eti yiyenler inat, geçimsiz, kavgacı, koyun eti yiyenler merhametli, uysal, balıketi yiyenler daha zeki, akıllı olur derlerdi!
Hele bir de hormonlu inekleri düşünmek lazım! Kim bilir nasıl olurlar(!)
Mesela domateste köpekbalığı (rina), patateste akrep geni var! Koyunu da söylemeyelim en iyisi; sıkıntı olabilir!
Psikolojimiz desen bozukluklar pik yapmış durumda!
Söz başka yerlere gitmeden veya başka taraflara çekilmeden en iyisi dalgayı değişmek(!)
Eminim; bazılarımıza verilen hormonlar oldukça fazla geliyor!
Ne olur; gelin çocuklarımıza yedirmeyelim; kola içirmeyelim; ne olur, kıymayalım onlara!
“Çocuk benim çocuğum istediğimi ya da istediğini yediririm” diyip; geçemezsiniz!
Dünyada da ahrette de sizden davacı olurlar; akılları bir gün keserse!
Kesmezse gene sıkıntı yok(!) siz devam edin!