Ramazan inanmış gönüllere bir başka huşu, bir başka tat, bir misk kokusuyla gelir. Her sayılı gün gibi çok hızlı bir şekilde bir de bakarsınız ki; bitmiş! Bir gözünüzü açarsınız ki güzel sesli müezzinler tarafından teravih namazının ardından ”elvedalar” okunuyor.
Bazen şeytan karışır araya; oruçtan sızlanırız. Şikâyetçi oluruz! Askerlik gibi gün sayarız! Bir memnuniyetsizlik değildir aslında belki biraz şımarıklık; kimine göre naz! Ama yaralamaz mıyız; manevi atmosferi!
Akşam ezanı okunup da bir yudum su birkaç zeytinle başlayan iftar zamanı geldiğinde, oruç tutanla dini yönden izinli hariçler dışında sebepsiz tutmayanlarla aramızda görünürde pek bir fark olmamakla beraber onlar da keşke manevi bereketten faydalansaydılar diye üzülürüz. Ancak top atmış, o gün veya o yıl ki ramazan bitmiştir. Bir kez daha fırsatlar depo edilemez sözü, doğru çıkmıştır.
Söz ile göz zinası, dedikodu, gıybet, yalan, iftira, küfür, kötü söz, başkalarını rahatsız etmek, centilmenlik dışı hareketler, her kime ve neye karşı olursa olsun şiddet, küsü, bağırmak, sinirli bir şekilde tartışmak Ramazan’ın manevi havasına da, orucun muhteşem anlamlarına da zarar veren istenmeyen parazit eylemlerdir.
Başkalarının özelini merak etmek, burnunu sokmak, karıştırmak, duyduğun yalan yanlış şeyleri başka insanlara taşımak; yani bulaşık insan olmamak lazım! Bunları yaptığımızda Allah’ın şiddetle men ettiği bir işi yapıyoruz; oruçluyuz diyoruz; komik bile değil!
Ben orucum diye karşı taraftan bir saygı duyma beklentisi ve insanlarla diyalog standartlarında indirim, asabiyette ıskonto, işçiden, memurdan iş beklemek için indirim beklemek normal midir; sizce?
Günlük ücretli çalıştığın iş hayatının güçlük standartlarında da indirimi amir, müdür veya patrondan beklemek de çok doğru bir beklenti değildir. Orucum ama adamdan veya kamudan da para alıyorum yaptığım iş karşılığı; o zaman işe gittiğinde de oruç tutacaksan da aldığın ücreti de hak ve helal etmek durumundasın.
Haram lokma ile hangi ibadet kabul olabilir ki?
İbadetlerin kabulünün ilk şartı şirkten kurtulmak! Şirke girmemek!
Şirk dünyada ve ahrette tek otoriter Allah’ı kabul etmemektir. Bilerek hiç kimse Allah’a ortak koşmaz zaten! Ama öyle şirkler duyup görüyorum ki; anlamak, inanmak mümkün değil. Mesela evliya olduğu düşünülen bir kişiyi bazı yerlerde yüceltmelerine bakıyorum; inanılmaz şirkler yüklü. Methedilmeye layık, noksansızlık, yücelik, tasarruf, sonsuz iktidar, gayb, hesap vermemek ve her şeyden hesap sormak, cezalandırmak ve affetmek sadece ve sadece Allah’a aittir. Veli de olsa, evliya hatta peygamber de olsa böyle yetkilerle anmak; şirktir!
Şirkten sonra da helal lokma gelir!
Şirksiz ve helal lokma ile ibadet yapmayı Allah biz kullarına nasip etsin! Yoksa işimiz çok zor; çok!