İnsanları iki gruba ayırıyorum. İyi insanlar, kötü insanlar! Bu fikrim net! Yaşlıları da hiçbir iş yapmadan oturanlar ile bir çiçekle, bahçeyle, hayvanla uğraşanlar, okuyan, yazan, düşünenler olarak değerlendiriyorum. Veya sık seyahat yapmaya çalışanlar! Bir de konuşanlar var!
Konuşanların eski anılara takılı kalmaları, hayatlarında yeni motivasyonların, hedeflerinin, planladığı bir şeylerin olmaması yanında, eski başarılı hayatlarıyla, pişmanlıklarının olmasıdır. İnsanlarla bunları paylaşmak istemeleri; çok konuşmalarına sebep olmaktadır. Bir deşarj olmaktır aslında konuşmak! Ancak dinleyenler için durum biraz sıkıntılı olabilir; elbette, yani bazen. Biraz anlayış, biraz hayatı anlamakla ve biraz da nezaketle sorun çözülebilir.
İhtiyarlık boş kalmışlık demek, boş gezenin boş kalfası olmak demek değildir elbette.
Mesela; “Yıllar önce tren[TG1] yolculuğumda seyahatten sıkılan bir Bayan “Tanrım, şimdi orada olmak için neler vermezdim ”diye sızlandığını hatırlıyorum. Yanında annesi vardı ve kızına; ”Tatlım” demişti, hayatından bir saniye dahi yitirmeyi dileme sakın” demişti”. Daniel Klein / Filozofun Mutluluk Seyahatnamesi. S.76
İhtiyarlıkta ise elbette zaman çok daha kıymetli gibi görünüyor.
“Yaşlılık denen durumun aslında zihnen, fikren, aklen daha olgunluk dönemi olduğu Montreal Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada yaşlı zihinlerin gençlerinkinden daha verimli oldukları ortaya çıkmıştır. Araştırmanın başkanı Dr. Oury Monchi şöyle yazmıştır ”Artık elimizde bilgeliğin yaşla birlikte geldiğinin ve beynin yaşlandıkça kaynaklarını daha iyi kullanmayı öğrendiğinin nörobiyolojik kanıtı var”. California Üniversitesi’nde yapılan bir başka araştırmadaysa beynin soyut, felsefi düşünceyle ilintirilendirilen bölümlerinin ihtiyarlıkta sinirsel iletken dopaminin dikkat dağıtıcı etkilerinden kurtulması yüzünden yavaş bir beynin daha bilge olabileceği sonucuna varıldı. Söz konusu araştırma şu sonuca bağlanmıştı: “Yaşlı beyin, insanı düşünmeden hareket etmeye zorlayan ve duygularının kontrolüne sokan dopamine daha az bağımlıdır.” Daniel Klein / Filozofun Mutluluk Seyahatnamesi. s.76
Epikurus, Menoeseus’a yazdığı bir mektupta “İhtiyar bir insanın, gelecek korkusu taşımamasının sonucunda yeni fikirlere zihnini açmak için en uygun konumda olduğunu söylemişti. İhtiyar, bir sonraki hamlesi için tasalanmaz, çünkü satranç sona ermiştir. Canı ne isterse düşünmekte serbesttir”. Çağdaş beyin araştırmaları, Platon’un ihtiyarlıkta felsefeye kafa yormak için çok daha iyi durumda oluruz” görüşüne bilimsel bir açı ilave etmektedir.” Daniel Klein /Filozofun Mutluluk Seyahatnamesi. S.76
Çevremde bilge ihtiyarlar vardır elbette, bunları görebilmem, bulabilmem için aramam lazım. Toplumun iyi, sağlıklı işler üretebilmesi, mutlu olabilmesi ve yolunu bulabilmesi ihtiyar bilgelerimizin çoğalması ve onları dinlemekle mümkün hale gelebilir. Aile toplantıları, önemli günler ihtiyarlarımızı kendi köşelerine terk ederek, sadece çekirdek ailemizle bunu başaramayız.
İhtiyar kendini toplumda değerli görür, hissederse, sonraki kuşaklar da kendilerini güvende ve değerli hissedebilirler.
Yaşı yetmiş, işi bitmiş sözü ile ölümü bekleyen ihtiyar konumu biraz da hayatımızdan vazgeçtiklerini anlatmıyor mu? Ben hayatımın hiçbir dakikasından vaz geçmiyorum. Sözüm var, söyleyecek! Her yaşı kemale ermiş insanın bir sözü vardır, o sözü söylemeli, o söz söylenmeli, dinlemeli ve o sözü hayatın anlamını kavramak isterken beynimizde kullanmalıyız.