Hayatımızda değişiklik yapabilecek sayalım ki sağlıkla ilgili bir konferansa katılıyoruz. Katılımcı da yüz kişi diyelim. Sosyoekonomik durumları da eşit sayalım!
Yüz kişi de konferansı beğeniyle takip ediyor, gereğine inanıyor, hak veriyor diyelim.
Yapılan bir araştırmada konunun önemini kavrayan yüzde yirmi beş, mutlaka uygulamalıyız diyen yüzde on, hayatına uygulayan yüzde beş ve ömür boyu uygulamayı hayatına yerleştiren yüzde bir.
İdrak etmeği, kavramak anlamında kullanıyorum. İrfan sahipleri faydadan yararlanmak için bir müddet hayatlarına geçiriyorlar.
Ancak; hem idrak, hem irfan ve hem de irade sahipleri de alışkanlıklarının içine katarak hayatları boyunca devam ediyorlar.
Allah inancımız şüphesiz ve çok şükür var!
Nasıl ki dünyada herkesin Allah inancı farklı ise bizim de yetmiş beş milyonun Allah inançları farklı!
Ama sonuçta Allah’a inanan insanlar; Allah’ı işlerine katmakta ya zorlanıyor, ya hiç katmıyorlar, katmıyoruz!
Sıkıntı burada başlıyor!
Ticaret yapıyorlar; sakatatı, miadı geçmiş tavukları, yumurtaları çamaşır suyuyla yıkayıp insanlara yediriyorlar!
Ticaret yapıyor, et’in içerisine su enjekte ediyor, insanlara satıyorlar!
Hormonlu, GDO’ su ile oynanmış gıdaları “köy” ürünü diye satıyorlar!
Para kazanmak için yalancı şahitlikten, kalpazanlığa giden her yolu “ticaret” adı altında mazur görüp, yalanı en süslü şekliyle kullanabiliyorlar; Allah adıyla da yemin edebiliyorlar!
Kaçakçılık, yalan, gıdalara hile, süte su, peynire artık yağla süttozu, tereyağına kostik, sıvı yağa nebattan başka her şey, ete su, at, domuz, eşek etlerini sığır eti yerine satmak, glikozu bal yapıp satmak da “ticari” olay ve Allah’ı burada da işimize katmıyorlar!
Eşimize şiddette, eşimizle aramızdaki hukuka, çocuğumuzla aramızdaki sevgi ve saygıya, komşumuza, arkadaşımıza, akrabamıza, kardeşlerimize olan hukukumuza da Allah’ı karıştırmıyor; yani O’nun kanunlarını uygulamıyoruz!
Siyasette her türlü yalan, hile, belden aşağı vuruşlar, hile, hülle, söz verip tutmama serbest ve Allah kanunlarını burada da görmüyoruz.
Gasp, soygun, şiddetlerde bulunanlar, adam öldüren, adam yaralayanlar, vur kaçlar yapan suçlular da Allah’tan tamamen gafiller.
Evlerimizde, evlenmelerimizde, sınırsız eğlenmelerimizde de Allah’ı katmıyoruz.
Camiye gelmeyen hoca, işini rüşvetle yapan memur, işini savsaklayan işçi, aldığı parayı hak etmeyen herkes, işçi ve kul hakkını gözetmeyen işveren de Allah’ı işine katmıyor!
Özetle iş, eş, sosyal hayatlarımıza Allah’ı katmıyoruz!
Medyada zaten hiç yok!
Dincilerde de zaten yok; amaç zaten para!
Cemaat sayısı, tarikatlı sayısı, imam hatipli sayısı artmasıyla doğru orantılı olması gereken ahlak seviyemiz maalesef tersine düşüyor.
Sözün bittiği yer; Allah’a inanıp; Allah’ı işlerimize katmamakla nasıl Müslümanlık olur; şaşmamak mümkün değil!
Allah korkusu, Allah’ın rızası önce O’nu tanımak ve işlerimize karıştırmakla başlar! Ağızdan değil, gönülden inanmak, iman etmek budur!