Konuşma dili; anlaşmak, anlamak, öğrenmek, gelişmek içindir! Anlaşmak; derdini anlatmak, karşısındakinin derdini anlamak, bilgi almak, bilgi vermek, haberleşmek, doğru bilgiye ulaşmak için tartışmada her iki tarafın bilgilerini masaya yatırıp ameliyat etmektir. Sonra mantık, akıl, bilgi, deneyim ameliyatın sonucunda doğruyu belirler.
Anlaşmak için iletişim, nezaket, saygı kuralları esastır. İletişimin birinci kuralı dinlemek, çok iyi dinlemek ve çok çok mükemmel seviyede dinleyebilmektir.
Kullanılmayacak dil, programlanmamış, beyinden gelip ağızdan çıkan rastgele kelimelerle seçilmiş, kulağa ve birçok gönle hoş gelmeyen asabi kelimelerden kurulu agresif cümlelerdir.
Çocukluk dönemlerinden gelen bilinçaltı davranma şekilleriyle oluşturduğumuz cümleler ancak eğitimlerle medeni insan seviyesine ulaşarak; beyinlere, kulaklara ve gönüllere hoş gelen cümlelere dönüşebilir!
Mutluluğu tanımlarsam eğer; kulağıma ve gönlüme hoş gelen cümlelerin havada uçuştuğu sohbetler, seminerler, eğitimler, kitaplar, haberler ve bağırtısız alçak sesli diğer ortamlardır, derim!
Ağzından bal akan insanlar vardır ya; hah işte o kimselerden söz ediyorum!
Sert eleştiriler, azarlamalar, dışlamalar, tehditler, bağırmalar, gereğinden fazla çıkan her yüksek ses ise benim için bir kâbustur ve iletişimin bittiği ve oradan uzaklaşmamı bana anlatan bir durumdur.
Bu son cümleyi siyasetçilerin, din adamlarının, aile bireylerinin, işi anlatmak, eğitmek ve öğretmek olan öğretmenlerin hayatlarına çok daha geliştirerek almaları gerekir. Hele ki siyasetçiler ve din adamları!
Anlaşılmamak isteyenler, insanların kendilerinden uzaklaşmasını isteyenler, başarılı iletişim kurmak istemeyenler; dilinizi sertleştirin, sesinizi yükseltin; gerisi kendiliğinden gelecektir.
Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır gibi müthiş bir atasözümüz var; niye tatlı dilden uzaklaşalım ki? Yılana tatlı dili kullanırken de arkamızda elbette kafasına vurmak için bir balta saklamıyor olmamız lazım ki son mutlu olsun!