Aşkın bir tarifi de okyanusun iki karşı kıyısından çıkan iki insanın, okyanusun ortasında kavuşma çabasıdır.
Binlerce mil mesafe, yüz binlerce dalga, on binlerce akıntı, milyonlarca kulaç demektir bu! Köpekbalıklarını, deniz yolunun eşkıyası korsanları, susuzluğu, uykusuzluğu, açlığı da katarsanız; demek ki aşkta kavuşmak imkânsız görünüyor!
İlk resmi Aziz Valentine günü Papa Gelasius tarafından 496 yılında 14 Şubat'ta ilan edildi. Hıristiyanlığın icadı!
Sonra kapitalizm yürütmeği üstlendi, geliştirdi, ülkemizde geleneklerimiz arasına da Müslümanlar soktular!
Şimdi kutlamayacak ve kutlamayan eş yani çoğunlukta erkek peşinen damgalandı, eşi tarafından öteleştirildi, iki eş arasındaki mesafeler daha da açıldı!
Aşksız kavuşan insanların birbirlerini sevmeleri mümkün değil mi; elbet mümkün! Ancak oranına bakmak lazım!
Eşlerin birbirlerine itaat etmeleri çift taraflı, karşılıklı mıdır? Karşılıklıysa yüzde kaçtır?
Ya birbirlerini dinleyen, gerçekten anlayan, anlamasa da saygısından anlar görünen eşler yüzde kaçtır?
Birbirlerini insan gibi seven, saygının, nezaketin varlığı uzaklardan fark edilen ve birbirlerine baktıklarında diğer yarısını gören kaç eş vardır, dersiniz?
Birbirinin kıymetini bilen, “sensiz olmaz” diyen kaç eş tanıyorsunuz?
Emekli olduklarında hayatlarını birbirlerine bağlamış, hastalıkta kendisini diğerine adamış eşlerin oranı ne kadardır?
Ya eşinin emeğini takdir eden, “sen ne yaptın ki, şu ev ve eşya benim” demeyen eşler?
Ya ekonomisini eşiyle ayrı yürüten eşler?
Ya eşinden fazla geliri olduğu için kendisini özgür gören, istediği zaman nasılsa gidebileceğine ve kendime yeterim diye inanmış eşler?
Ya “sana ihtiyacım yok” diyen eşler?
İki ayrı dünyada yaşayan eşler; kendi dünyasını ve kendi dünyasındaki eş- arkadaş ve dostunu kendince belirlemiş eşler?
Ya sıralamada eşini on beşinci sıraya yerleştirmiş eşler? Önceliği çocukları, torunları, kardeşleri, arkadaşları, iş arkadaşları, komşularından sonra yer bulan bir eşin eşi; olmak ister miydiniz?
Eşi bir taraftan sürekli duvar ören ve diğer eşin bu duvarı yıkmağa çalışmasıyla yürüyen evlilikler ne kadar da sevgililer gününü kutlamaya hazırdır, değil mi?
Bir yılda üç yüz kadının şiddetten katledildiği bir toplumda, sosyologların oranına göre yüzde yetmiş kadının ve yüzde yirmi beş erkeğin şiddete maruz kaldığı bir gerçek! Toplumda kutlamaya çalıştığımız sevgililer günü ne kadar gereksiz ve ne kadar düşündürücü!
Evliliklere tamir kültürü, nezaket, saygı, anlayış, itaat koyup aradan egoları, kızgınlıkları, bağırmaları, tehditleri kaldırmazsanız, her yıla üç yüz elli sevgililer günü de koysanız, ertesi günü gene elinizde koca bir sıfır olacaktır!
Eğitim, eğitmekle yükümlü devlet burada şimdiye kadar olmalıydı! Kurumlar sadece desinler diye, başka ülkelerde var diye olmamalı!
14 Şubat 2015 Sevgililer Gününüzde bir evladımız, gencimiz, yarın için umudumuz; Özgecan’ın hunharca katledildiği gün!
Eğer bir sevgili günü kutladıysanız; sözüm ve yazım zaten sizin için değildir!
Siz mutlu ve hisleri olmayan bir azınlık grupsunuz; sevgiden ve sevgiliden ne anlarsınız ki; eğlenmeye bahane bulmaktan başka işiniz mi var?
Yanınızdaki sizin için çok mu önemli, kalbinizde olmadıktan sonra!