Erzurum, Osmanlı döneminde yapılmış tabyalarıyla meşhur bir şehirdir.
Tarihçiler, Erzurum’da 52 tabyanın olduğunu ve bunlardan 21 tanesinin günümüze ulaştığını söylemekteler.
Aziziye, Mecidiye ve Şahap Paşa gibi tabyalar yakın zamana kadar askeri birimlerin uhdesinde olduğu için oralara gidip gelmek izinle olurdu.
Bu uygulamaların birtakım zorlukları olsa da tabyaların bakımı ve korunmasını sağlaması açısından büyük avantajları vardı.
Şehir merkezine çok yakın olmasına rağmen Aziziye ile Mecidiye tabyalarını halkın büyük kısmı görmüş değildi.
Öğrencilik yıllarımızda, tarihçi Tahsin Aşuroğlu hocanın bizi tabyalara götürüp tarihi bilgiler aktarmasıyla ilk defa tabyaları görmüştüm.
1935 ve 1952’li yıllarda tabyalara yapılan halk yürüyüşü ile hafızalara kazınan bu ecdat yadigârları Erzurum Kalkınma Vakfı’nın konuya el atmasıyla gündeme taşınmıştı.
Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erol Oral’ın Er-Vak Başkanı olduğu 2000 yılında yapılan 8. Sultan Sekisi Toplantısıyla geniş bir katılımla tüm tabyalar ziyaret edilmiş ve konuyla ilgili ilk meşale yakılmıştı.
2004 yılında Er-Vak’ın geleneksel hale getirdiği 12.Sultan Sekisi Toplantısı Aziziye Tabyası’nda yapılmış ve alanda inşa edilen çeşmenin açılışı gerçekleştirilmişti.
Er- Vak Başkanı Necati Bölükbaşı ve yönetim kurulu üyelerinin tabyaları gündemlerine alması, Topçu Alay Komutanı Kurmay Albay İhsan Uyar ile Belediye Başkanı Mahmut Uykusuz ve şehir bürokrasisinin büyük desteği ile Aziziye ve Mecidiye Tabyalarına ciddi hizmetler yapılmıştı.
Er-Vak’ın öncülük ettiği bu hizmetler arasında en önemlisi Tabyalara giden yolun genişletilmesi ve askeri alandan ayrılması olmuştu.
Yolun askeri bölgeden ayrılması için gerekli olan resmi prosedürler ve genişletme işlemleri Kurmay Albay İhsan Uyar tarafından sağlanmış, yol kenarına yapılması gereken çitler, Gençlik ve Spor İl Müdürü Nihat Gezder tarafından temin edilmişti.
Er-Vak tarafından başlatılan kampanyalarla tabyalarda ağaç dikme faaliyetlerine hız verilmiş, bu ağaçların sulanması için Er-Vak Yönetim Kurulu Üyesi Efrahim Güngör tarafından damlatma sistemi kurulmuştu.
Daha sonraki yıllarda tabyalarda çıkan yangınla birlikte, dikilen ağaçların ve sulama sistemlerinin büyük kısmı kül olmuştu.
DSİ’nin su kuyusu açması, buraya dalgıç pompa yerleştirilmesi ve TEK’in trafo kurması, dört güllü çeşmenin yapılması Er-Vak’ın koordinasyonu ve çabalarıyla gerçekleştirilmişti.
Kış mevsiminde yapılan çeşmenin taşları Kamber köyünden getirilmişti. Çeşmeyi, çadırda çalışan “Ağır Usta” lakaplı kardeşimiz yapmıştı.
Tabyalarda o güne kadar bayrak direği yoktu. Necati Bölükbaşı’nın, İhsan Albayla istişaresinden sonra bu konuda çözüm aranmış ve neticede 150 m2 bayrağın dalgalanacağı 52 m uzunluğundaki bayrak direği temin edilmişti. Bu konuda Rölöve ve Anıtlar Müdürü Fatma Mergan’ın büyük katkısı olmuştu.
Er-Vak’ın temin ettiği 150 m2’lik bayraklar rüzgârdan çabuk yırtılıyordu. Bayrak kanununa göre tamiri yapılamayan bayrağın fiyatı ise bayağı pahalıydı. Faruk Albay bu konuyu sahiplenerek sorunu çözmüştü.
Bu aşamada önemli bir sorun bayrak direğindeki motorun çalışması için elektriğin olmamasıydı.
Sorun. O dönemin AK Parti milletvekili Prof. Dr. Muzaffer Gülyurt’un Kayseri’den getirdiği kablolarla aşıldı.
Artık tabyalar Er-Vak camiasının ikinci adresi olmuştu.
Aziziye Tabyası’nın restorasyonu için Er-Vak devreye girerek Kültür Bakanlığındaki üst düzey bürokratlara ulaşmış ve bu teklif kabul görerek çalışmalar başlatılmış ve Aziziye Tabyası bu günkü haline kavuşturulmuştu.
Dönemin Valisi Sn. Mustafa Malay’ın da bu konuda ciddi destekleri olduğunu da ifade etmeliyim.
Çeşmenin akması, elektriğin gelmesi, yolun açılması, bayrak direğinin dikilmesi, su kuyusunun açılması, damlatma sisteminin kurulması, ağaçlandırmaya hız verilmesi ile birlikte heyecanımız artmış şehir dayanışması ile birlikte yapılan faaliyetler görünmeye başlamıştı.
Daha yapacak işler vardı. İhsan Albay, tabyaların ışıklandırma işine girmiş ve akşamları ışıl ışıl yanan bir sistem kurmuştu.
Eksiğimiz bu alanda bir heykelin bulunmamasıydı.
Er-Vak Başkanı Necati Bölükbaşı, Tebrizkapı’ya dikilen ve şehirdeki bazı olumsuz yaklaşımlar üzerine kaldırılan Nene Hatun heykelinin depoya kaldırıldığı haberini almıştı.
Bu haber üzerine Er-Vak tarafından bu heykel alınarak şu andaki yerine getirilip monte edildi.
Er-Vak olarak hemen her gün tabyalardaydık. Tabir yerindeyse, tabyalarla yatıp, tabyalarla kalkıyorduk.
Öyle ki kışın tabyalar civarında konuşlanan kekliklere dahi yem taşıyorduk.
Rahmetli Feyyaz İbrahimhakkıoğlu evinin suyunu bahane edip sıkça tabyalara gelirdi.
Necati Bölükbaşı’nın görevi, şahsıma devretmesiyle birlikte ekibimizle birlikte hizmetleri hiç aksatmadan yürüttük ve yürütmeye devam ediyoruz.
İhsan albay gitmiş, yerine atom karınca tabir edilen Faruk Sungur albay gelmişti.
Son derece sorumlu ve çalışkan kişiliği olan Faruk albay, tabyaları öyle sahiplenmişti ki her sorunu anın da çözüyordu.
Er-Vak olarak önceliğimiz Aziziye ve Mecidiye tabyalarının Milli Park haline getirilmesiydi. Neticede bu isteğimiz zaman sonra yerine geldi.
Aziziye Tabyası’nın batısında kaybolmaya yüz tutmuş mezarlar vardı.
O dönemin Palandöken Belediye Başkanı Cenap Köksal Birdal’a konu aktarıldı ve buraya yeni mezarlar yapıldı.
Tabyalarda bir bekçi vardı. O da bu alanı kontrol edemiyordu.
Hemen her gün gittiğimiz tabyalarda güvenlik sorununu yaşıyorduk.
Pirinç levhaların ve kabloların çalınması, savaş topunun tekerlerinin sökülüp götürülmesi canımızı sıkıyordu.
Hele, Mecidiye Tabyasındaki şöminelerin defineciler tarafından tahrip edilmesi yüreğimizi yakmıştı.
Bayrak direğinin motorunun çalınmasını bir türlü hazmedemedik. Basın vasıtasıyla motorun getirilmesi için hırsıza ricada bile bulunmuştuk.
Arızalanan dalgıç pompanın tamiri için esnafın para istemesi ise kabullenmediğimiz bir durumdu.
En son, Prof. Dr. Üstün Dökmen Hocanın babası Salih Dökmen tarafından yapılan Nene Hatun rölyefinin sökülüp götürülmesi kabul edilir değildi.
Üstün Hoca, Erzurum’a geldiğinde TRT tarafından kendisi ile yapılan belgeselde tabyalarda birlikte olmuş babasının yaptığı rölyef hakkında konuşmuştuk. Bu arada TEK idaresi elektrik aboneliği için yakamızdan düşmüyordu. Bu konuda öyle ısrar ettiler ki biz de “aboneliği Nene Hatun üzerine yapın” diyerek son noktayı koymuştuk.
Her yıl ağaç dikme mevsiminde “Tabyalarda bir ağacınız olsun” mesajıyla etkinliklerimize devam ettik ve Orman Başmüdürlüğü ile birlikte ağaçlandırma faaliyetlerini sürdürdük.
Bu etkinlikte Atatürk Üniversitesi öğrencileri ile Milli Eğitime bağlı bazı okul öğrencilerini tabyalara taşıyıp onlara çevre ve tarih bilinci verdik.
Er-Vak Kadın Komisyonu üyelerinin tabyalarda hazırladığı semaver çayı eşliğindeki kahvaltı ikramı ise etkinliğe renk katıyordu.
Suzan Pirimoğlu ve Nuran Çelenk Başkanlığındaki Er-Vak Kadın komisyonu da yaptıkları organizasyonlarla öğrencileri ve dışardan gelen misafirleri tabyalara götürüp onları ecdat eserleriyle buluşturuyorlardı.
Erzurum’da yetkili rehber olmadığından tabyaların tanıtımını Er-Vak camiası olarak şahsım, Prof. Dr. Erol Kürkçüoğlu, Prof. Dr. Yavuz Aslan, Prof. Dr. Hüseyin Yurttaş, Prof. Dr. Murat Küçükuğurlu, Prof. Dr. Ömer Akbulut, Doç. Dr. Kadir Koşan, Doç. Dr. Mevlüt Yüksel, Abdurrahman Zeynal, tarihçi Muzaffer Taşyürek’le birlikte gönüllü olarak yapıyorduk.
Bu arada üyemiz Muzaffer Taşyürek Hocanın tarihçi olmasına rağmen yetkili rehberlik kokardının olmamasından dolayı mahkemelik olduğunu da tebessümle ifade etmek isterim.
Bu konuyu da, Er-Vak Başkan Yardımcısı Abdurrahman Zeynal Hoca’nın “Alan Rehberi” belgesini almasıyla çözdük.
Abdurrahman Zeynal Hoca, kendini tabyalara o denli adamıştı ki, Çanakkale’den yer altı röntgen cihazı getirerek üç şehit mezarını bulmuştu.
Er- Vak olarak eğitim ve öğretimin başladığı ilk gün tabyalarda yapılması düşüncemiz vardı. Vali Ahmet Altıparmak döneminde bu teklifimiz kabul gördü ve öğrencilere ilk dersi, Er-Vak Danışma Kurulu üyesi Muzaffer Taşyürek Hoca verdi.
O yıllarda, Er-Vak Başkan Yardımcısı Abdurrahman Zeynal Hoca’nın vali Ahmet Altıparmak’ı ikna etmesiyle şehit ve gazi ailelerine tabyada iftar yemeği verilmesi sağlandı
2005 yılıydı… Ermeni diasporasının yerli savunucularından kalabalık bir grup Erzurum’a gelmişti.
Bu haberi aldığımda, ilgili yerlere müracaat edip bu gruba şehrin tarihi yerlerini gezdirmek ve tanıtmak için Er-Vak’a görev verilmesi teklifinde bulundum.
Olumlu geri dönüş alınca hazırlıklara başladık.
Er-Vak Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Betül Aslan Hocamızın kaleme aldığı ve Atatürk Üniversitesi Yayınlarından çıkan “Erzurum’da Ermeni Olayları 1918-1920 Hatıralar, Belgeler, Kazılar” isimli kitaptan gelen gruba vermek üzere üniversitenin kapısını çaldık. Dönemin rektörü Er-Vak Mütevelli Heyet üyesi, rahmetli Prof. Dr. Yaşar Sütbeyaz Hoca’ya durumu anlatıp kitapları aldık.
Bir gün önce Aziziye Tabyası’na gidip Atatürk Üniversitesi Türk Ermeni İlişkileri Merkezi Müdürü Er-Vak Genel Sekreteri Prof. Dr. Erol Kürkçüoğlu’nun desteği ile Ermeni katliamlarını yansıtan belgeleri ve fotoğrafları alıp tabyanın içerisine yerleştirdik.
Ertesi gün, gelen ön yargılı grubu Aziziye Tabyası’na götürüp fotoğraf ve belgeleri görmelerini sağladık.
Tabyanın kapısının önünde Prof. Dr. Yavuz Aslan ve Prof. Dr. Erol Kürkçüoğlu hocalarımız etkili bir konuşmayla Erzurum ve bölgede yaşanan katliamları anlattılar.
İçlerinde çok sayıda ünlü gazetecilerin ve yazar çizerlerin olduğu grup ciddi bir şok yaşamıştı.
Getirdiğimiz Betül Hocanın kitaplarından da misafirlere hediye edip görevimizi tamamladık.
Birkaç gün sonra bu grup içindeki bazı yazarlar, gazetelerinde Erzurum’un yaralı bir şehir olduğunu ifade eden yazılar yazmışlardı.
Er-Vak toplantılarında 9 Kasım 1935 ve 1952 yıllarında halkın tabyalara yürümesi gibi bir organizasyonun yapılabilirliğini konuşup tartışırdık. Bu düşüncemizi Vali Ahmet Altıparmak’a ilettik.
Vali Bey’in konuya sıcak bakması üzerine 2013 yılında yapılan yürüyüş tahminlerimizin üzerinde yoğun bir katılımla gerçekleşti. Bu mahşeri kalabalığı ve heyecanı görünce dadaşların “söz konusu vatansa gerisi teferruattır” sözünü unutmadıklarını gördük.
2014 yılındaki yürüyüşte, Er-Vak Genel Sekreteri Prof. Dr. Erol Kürkçüoğlu’nun kaleme aldığı ve Atatürk Üniversitesi Rektörü Er-Vak Mütevelli Heyet Üyesi Prof. Dr. Hikmet Koçak’ın destekleri ile Atatürk Üniversitesi Yayınlarından çıkan “8-9 Kasım 1877 Aziziye Zaferi” isimli kitap ücretsiz olarak halka dağıttık. 10.000 adet basılan bu kitabın 3.100 adedi ise okullarında takdir alan başarılı öğrencilere armağan edildi.
Bu organizasyonda, Ermeni katliamlarını anlatan fotoğraf sergisinin de açılmasına ön ayak olduk…
Bu yürüyüşlerin hepsinde Er-Vak Yayınlarından çıkarmış olduğumuz Tümgeneral Vehbi Kocagüney’in “Erzurum Kalesi Ve Savaşları”, “Aziziye Tabyası Savaşları”, Em. Top. Alb. Sabri Topdağı’nın “Aziziye-Mecidiye Tabyaları ve Tabyalarda Yazılan Destan” ile Şevket Kaan Gündoğdu’nun “Aziziye Zaferine Yazılan Şiirler” kitaplarını ücretsiz olarak dağıttık.
Konu kitaplardan açılmışken tabyalarla ilgili ilk kitabın Tahsin Aşuroğlu tarafından yazılan “Erzurum Tabyaları” isimli eser olduğunu belirtmek isterim. Haşim Karpuz’un “Erzurum Tabyaları ve Tahkimatı”, Nusret Çam’ın “Erzurum Tabyaları”, Prof. Dr. Erol Kürkçüoğlu’nun “Fotoğraflarla 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı” Nevzat Karabağ Öğretmen Lisesi Müdürü Ahmet Kurt ve öğretmen Fatih Akçalı’nın teşvikleri, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Selami Altınok’un desteği ile okul öğrencilerinin hazırladığı “Toprağın Altındaki Tarih”, Er-Vak Başkan Yardımcısı Abdurrahaman Zeynal’ın “Milli Parklar ve Tabyalar”, Er-Vak Mütevelli üyesi Prof. Dr. Murat Küçükuğurlu’nun “Erzurum Tabyaları ve Kışlaları” isimli kitaplarını da hatırlatırım.
Er-Vak gençlik kollarımız yüzlerce öğrenciyi tabyalara götürüp tarih bilinci vermiş onları, ecdadın miraslarıyla tanıştırmıştı.
Er-Vak Gençlik kolları Başkanlarımız Çetin Şengül, Mevlüt Yüksel, Burak Kazan ve Emre Çomaklı bu özverili çalışmalara öncülük etmişlerdi. Özellikle şehre yeni gelen öğrencilerin Aziziye, Mecidiye, Sivişli, Uzun Ahmet ve Tafta tabyalarına götürülmesi çok anlamlı oluyordu.
Tabyalarda yaşanılan Aziziye Savaşını daha iyi duyurmak için Er-Vak Sanat Tiyatrosu tarafından “Topdağı’nda Bir Yürek” ve “Erzurum Sabahı Bekliyor” isimli oyunları sahneledik.
Milli Park ilan edilmesine rağmen tabyalardaki bakımsızlık ve ilgisizlik aşamadığımız en büyük sorunların başında gelmekteydi.
Bu durumu kamuoyuna duyurmak için Er-Vak gençlik kollarımız defalarca tabyalarda temizlik yapıp basın vasıtasıyla durumu ilgililere aktarmıştı.
Tabyalardaki çöplerin temizlenmesi ve basına aktarılması konusunda gençlik kolları üyemiz Ömer Faruk Kızılkaya çok gayret göstermişti.
Bu konulardaki duyarlılığımızdan dolayı tehditlere maruz bırakıldığımızı da sıkılarak ifade etmek isterim.
Bir başka sorun da tabya girişlerinin ücretli hale getirilmesiydi.
Vatandaşın, Nene Hatun’a Fatiha okumak için ücret ödemesi kabul edilemezdi. Konuyu basın vasıtasıyla gündeme taşıdık ama bu uygulama hala devam ediyor.
Erzurum dışından gelen gurupları tabyalara götürüp onlara tarihte yaşananları anlatmamız heyecanla devam ettirmektedir.
TİKA ve Doğu Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından organize edilen Uluslararası Mera Eğitimi için Erzurum’da bulunan yabancı konuklar Er-Vak Mütevelli Heyeti Üyesi Doç. Dr. Mevlüt Yüksel tarafından tabyalara götürülmüş burada kendilerine tarihi gerçekler anlatılmıştı.
Bir süre önce kalabalık bir misafir gurubunu tabyalara götürmüştüm. Aziziye Tabyası’nda tarihte yaşanılanları anlatıp Mecidiye Tabyası’na geldiğimde utancımdan yerlere girmiştim.
Bu ecdat yadigârının ahır olarak kullanıldığını görünce, misafirlere ne diyeceğime şaşırıp kalmıştım.
Döndükten sonra bu durumu tüm ulusal ve yerel basında duyurarak konuyu gündeme taşıdık.
Erzurum’un yeni valisi Mustafa Çiftçi bu konuya duyarsız kalmayarak ciddi şekilde tabyaları gündemine aldı.
Şimdi tabyaların sorumlulukları kamu kurumlarına ve bazı STK’lara verilerek anlamlı bir yol haritası çizildi.
En son olarak okulların açıldığı günde ilk dersin tabyalarda yapılması konusunu gündeme taşıyarak bu teklifimizin de kabul edilmesini sevinçle karşıladık. İlk dersi Er-Vak Başkan yardımcısı Abdurrahman Zeynal’ın vermesi bizim için çok anlamlı oldu.
Er-Vak olarak 24 yıldan beri hizmetinde olduğumuz tabyaları asla gündemimizden düşürmedik ve düşürmeyeceğiz.
Şimdiki hedefimiz, Mecidiye Tabyası’nın Kars’taki “Kanlı Tabya” benzeri panoramik bir müzeye dönüşmesidir.
Hemşerimiz Ziya Paşanın “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” sözü doğrultusunda ifade etmeye çalıştığım bu bilgileri kamuoyuna sunarken tabyalara hizmet kervanında aramızdan ayrılan Prof. Dr. Yaşar Sütbeyaz’a, Kurmay Albay Faruk Sungur’a, Belediye Başkanı Mahmut Uykusuz’a, Gençlik Spor İl Müdürü Nihat Gezder’e, Er-Vak üyeleri Kadir Koşan, Efrahim Güngör ve Feyyaz İbrahim Hakkıoğlu’na Allah’tan rahmet diler, hayatta olanlara şükranlarımı sunarım.