DOĞUTÜRK
2017-04-03 12:29:16

Tatlı Hayat!

Tevhit GÜLSEVEN

tevhitgulseven@gmail.com 03 Nisan 2017, 12:29

Hayat gariptir genelde; çeşitli seçenekler sunar; bazen anlayamadan kaçırırız! İşin sırrı bazen kaçan fırsata sevinmek gerekir!

Aslında hikâyelerden, masallardan çıkan öğütler de öyledir; bazen kendi hikâyelerimizden çıkan öğütler de; ancak genelde geç anlarız!

En sağlam öğüt; bizden önce yaşayanların hayat hikâyeleridir, sonları okuyabilen için iyi bir öğüttür!

Şöyle rafine ve ayakların uzatıp oturacağın bir hayat belki de yok! Çile hayatı renklendiren, insanı hırslandıran bir durumdur belki de! Olmazsa tatlı hayat; hep çile hep çile nereye kadar? Hayata en sıkı bağlayan konulardan birisidir hayattaki sıkıntılarımız! Tatlı hayat ise tiyatro oyununda bir perde arası!

Kurt bir adet bir kemik bulup tam keyfini çıkaracağı zaman kemiğin bir parçası boğazına kaçmış!

Sırası mı diye soramamış, başlamış debelenmeye!

Yukarıdan geçen bir leylek durumu görmüş; kurdun gözleri dışarıda, faltaşı gibi sonuna kadar açık; kıyamamış, kaderine terk edememiş; başını kurdun ağzına sokmuş, kemiği çıkarmış. Bir de utanmadan teşekkür beklemiş (!).

“Bana bir ödül yok mu kurt kardeş?” diye sormuş!

Kurt; “sen başını ağzıma sokup sağ salim çıkardın ya, bundan daha büyük ödül mü olur” demiş!

Kızmayacaksın; zamansız ve adam olmayana iyilik yapıp denize atarsan; seni de aşağı çekebilir!

Tatlı hayat hikâyeleri oldukça sık heveslenilen hikâyelerdendir! Hepimiz de büyük varlıklı olmanın tatlı hayallerini kurarız!

İbrahim Efendi Konağı’nda İbrahim Efendi yazılmış en güzel tatlı hayat hikâyelerine örnektir. Birçok düşünce adamının ellerinden emdiği Samiha Ayverdi Hanımefendi kaleme almış! (Bu müthiş ifade büyük destan yazarımız Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’na aittir. Samiha Ayverdi’nin ellerinden emmek; ne saadet!)

Yüzlerce akrabasını barındırıp bir konakta yedirip içirirken kendisi de maliye nazırı! Maliyenin uçurumdan yuvarlandığını görüyor ama ah lale devri! Ah tatlı hayat!

Başka bir İbrahim; 3. Sultan Ahmed’in Veziriazamı!

Sultan Ahmed, İbrahim Paşa’ya sorar bir gün, nerden aklına geldiyse “İstanbul’da durum nasıl? Diye! Demek başka il yokmuş(!)

“Sultanım kullarınız (!) gayet iyidirler, artık çalışmaya gerek kalmadığından onlar da lale yetiştiriyorlar!” Neyse bu da böyle bir tatlı (!) hikâye! Sonunu İskender Pala mı hazırlamış dersiniz?

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.