Kadına şiddet...
Kültür, coğrafya, sınıf tanımayan insan hakları ihlalinin en utanç verici yüzü...
Kadınların kamusal ve özel hayatta fiziksel, zihinsel ve cinsel zarar görmesine sebep olan, cinsiyet temelli her türlü şiddet eylemi...
Kadına yönelik fiziksel şiddet; kadının bedensel bütünlüğüne yönelik eylemlerle, psikolojik şiddet; kadına yönelik hakaret ve aşağılamalarla, cinsel şiddet; kadının isteği dışında zorla ilişkiye girme, taciz gibi eylemlerle, ekonomik şiddet ise; kadının zorla çalıştırılma ya da iş hayatında aktif rol almasını engelleme gibi eylemlerle açıklanabilir.
Bazı durumlarda kadın aynı anda birden fazla şiddetle karşı karşıya kalmakta ve nasıl mücadele edeceğini bilmemektedir.
Kadına yönelik şiddet eylemleri üzerinde yapılan araştırmalara göre; dünya genelinde hayatları boyunca en az bir kez şiddete maruz kalmış kadın oranı %35 sınırında görülüyor.
Eşi tarafından şiddete uğrayan kadın vakalarının %42'si yaralanmayla sonuçlanıyor.
Cinayete kurban gitmiş kadınların %40’ının eşleri ya da yakın ilişkide olduğu erkekler tarafından öldürüldüğü tespit ediliyor.
Erken yaşta yapılan evliliklerde, kadına şiddet oranı daha yüksek olurken, küçük yaşta evlendirilen kız çocuklarının eğitimlerini yarıda bırakmak zorunda kalması hem kadınlar hem de toplum üzerinde kalıcı hasarlar yaratıyor.
Babası tarafından, gözleri önünde annesi öldürülen bir çocuğa yaşatılan tahribat ise hangi açıdan ele alınırsa alınsın açıklanması imkansız bir hadise...
Olayların, istatistiksel boyutunu konuşmak tabi ki önemli.
Ancak çözüm değil !
Kadına şiddetin nedeni, tartışmaya açık bir konu değil...
Kadına şiddet uygulamanın hiçbir haklı gerekçesi yok...
Peki, çözüm ne?
Senelerdir toplumun kanayan yarası olan ''kadına şiddet'' nasıl önlenebilir?
Öncelikle kadına yönelik şiddetin, toplumsal bir problem olduğu kabul edilmelidir.
Bu problem çözülmediği sürece sağlıklı ve güçlü bir toplumsal yapıdan söz etmek imkansızdır.
En önemli husus, bireyin aile içindeki eğitimidir.
Dünyaya geldiği günden itibaren, çocuk sevgi ile büyütülmemiş, ebeveynler arasında sürekli tartışma ve şiddet olaylarına şahit olmuşsa, o çocuk zaten şiddet eğilimli bir birey olarak toplumsal hayata geçiş sağlayacaktır.
Aile birliğinin sağlam temeller üzerine kurulmuş olması, eşler arasındaki iletişimin güçlü olması, sağlıklı bireylerin yetişmesi açısından çok önemlidir.
Aileler çocuklarına, özellikle kız çocuklarına güvenmeli, her zaman yanında/arkasında olduklarını hissettirmelidir.
Kız çocuklarının, hayata ve evliliğe güvenle adım atmaları için bu önemli bir husustur.
Kadına yönelik şiddette, hukuki anlamda en önemli çözüm, taciz, tecavüz, yaralama ve cinayet gibi olaylarda af söz konusu olmaksızın ve hafifletici sebepler kabul edilmeksizin kanun hükümlerini en ağır şekliyle düzenlemek ve uygulayabilmektir.
Kadına yönelik şiddeti meşru göstermemek, normalize etmemek, olayın üstünü örtmemek gerekmekte, tüm basın ve medya organlarının şiddet mağduru kadından ziyade, olayın failini teşhir ederek, toplumsal bilincin uyanması sağlanmalıdır.
Bazı kitlelerin, faili kaybetmemek, kazanmak lazım düşünceleri yanlıştır.
Suç, ifşa edilmediği ve gereken ceza verilmediği sürece, suçlunun sonradan aynı suçu yeniden işlemesine davetkar olunacak ayrıca kendisinden sonra gelen birçok olaya meşruluk kazandırılacaktır.
Şiddet faillerinin, uzun süre devlet kontrolünde psikolojik tedavi görmesi şarttır. Şiddet eğilimi gösteren bir insanın sadece hukuki yaptırımlarla düzelmesi yeterli değildir.
Suçluya ancak psikolojik ve hukuki süreçleri tamamladıktan sonra toplumsal kabul edilebilirlik gösterilmelidir.
Ders kitaplarında kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığı konusunda Türk-Müslüman aile yapısına uygun bilgiler tasarlanarak okutulması, kadına yönelik şiddette eğitim alanında gerçekleşmesi gereken önemli bir husustur.
Günümüzde şiddet konusunda farkındalık yaratan eğitim programlarının düzenlenmesine sadece önemli günlere binaen değil sürekli devam edilmeli, görsel ve yazılı medyada kadına yönelik şiddetle ilgili programlar sık sık gündeme gelmelidir.
Kadının eğitim, ekonomi ve siyasete katılım alanlarında güçlendirilmesi ve bu alanlarda yaşadığı ayrımcılığın ortadan kaldırılmasının kadına yönelik şiddetin önlenmesinde çok önemli bir rolü bulunmaktadır.
Yerel ve özel yönetimlerde şiddet mağduru kadınlara istihdam olanakları verilmelidir.
Kadının çalışma hayatına katılması, iş dünyasına kazandırılması, ekonomik anlamda bir gelirinin olması şiddetle mücadelede önemli bir adım olacaktır...
Şiddet mağduru kadınların çocuklarının, psikolojik ve sosyal gelişimleri, devlet tarafından kısa vadeli değil yetişkin çağa gelinceye kadar özel programlarla desteklenmelidir.
Şiddete maruz kalan kadın, şikayet ve ihbar için; Valilik, Kaymakamlık, Polis Merkezleri, Jandarma, Adli Makamlar (Cumhuriyet Başsavcılığı ve Aile Mahkemeleri), Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri ve Sağlık Kuruluşlarına başvurabilir.
Acil durumlarda; Alo 155 Polis İmdat, Alo 156 Jandarma İmdat,112 Acil, Alo 183 Aile, Kadın, Çocuk ve Özürlü Sosyal Hizmet Danışma Hattı 7/24 hizmet vermektedir.
Şiddete uğrayan kadın, çaresiz değildir.
Yaşamını şiddet görmeyeceği bir ortamda yeniden konumlandırarak mücadelesini sürdürmek zorundadır...
TOPLUMUN KANAYAN YARASI - KADINA ŞİDDET
Paylaş