Otuz yıllık arkadaşım Ender İzmirli ısrarla yazmamı söyledi. Aslında ben de yazmak istiyor ancak riya, gösteriş veya bir mansıp, kariyer ne derseniz diyin bir paye kazandığımı düşünenler olur diye yazmayacaktım.
Riyadan ve şeytandan, nefsimden Allah’a sığınarak yazmaya karar verdim. Elbette mütevazı ve minnacık boyutumla yapmağa çalıştığım köşe yazarlığı da bir taraftan paylaşma, haber ve değerlendirme dürtüsüyle de bana yazdırmak istiyordu; bahane oldu.
Umre ziyareti sünnet!
Peygamberimiz Efendimiz hayatında bir defa Umre yapmış!
“Duanız olmasaydı, ne değeriniz olurdu” buyuruyor, Cenabı-ı Hak!
Dua edilen makam tartışmasız en büyük!
Beytullah; Allah’ın “Evim” dediği mekân.
Korku, hüzün, endişe, samimiyet, huzur, rahatlık, teslimiyet, misafir ve inanmaktan dolayı olan üstünlük (İnanıyorsanız üstünsünüz Ayet-i Kelimesince), iftihar ve şükür duygularının hepsini birden yaşıyorsunuz.
Düşünebiliyor musunuz; ev sahibiniz Allah (CC), siz misafirsiniz!
Elbette her misafire ev sahibi ikram eder; hele ev sahibi; mutlak mülkün sahibi ise elbette ikramda sınırı da O belirler! Ama ikram muhakkak ve şüphe yok!
Hele duanız gözyaşınızla yıkanarak Yüce makama arz ediliyorsa!
Vaiz veren Prof. Dr. Nizamettin Hoca; “Ağlayın” diyor, “O, gözyaşına dayanamaz” diye kopya veriyor!
Kendinizi milyonlarca dönüm bir arazide bir tek kum tanesi gibi görüyorsunuz, âlem-i berzahta kaybolmuşsunuz düşüncesiyle tavaf ederken; başınızın arş-ı aladan yukarı çıktığını sanıyorsunuz!
Allah’ın sizi işittiğine ve gördüğüne burada imanınız adeta yukarılara kanatlanarak perçinleşiyor; mesafeleri aşıyor; tek başınıza halvette olduğunuz hissine kapılıyorsunuz! Ki öylesiniz!
Miraçtasınız!
Kul namazda ve duadayken Miraç’da değil midir?
Miraç da dua!
Almanya’da suç makinesi ve mafya başkanlığı yapmış, sonunda tövbe edip namaz ve duayla tanışan Gökay; “Dua ederken vücudumda öyle bir adrenalin yükseliyordu ki, bunu bana hiçbir madde verememişti” diyor!
Yazıma Gökay’ı almam; duanın tarifini, önemini daha iyi anlatacak cümle kuramama aczimden kaynaklandığındandır.
İnsanın dua ederken, mekâna, ezbere, insana (ruhban sınıfı) ihtiyacı yoktur elbet! Hac ve Umre’deki (Haram Bölgesi) dua, rakama önem verenler için ecir en az yüz bin kat!
Samimi, içinizden geldiği gibi dua etmek; yalvarmak, nedamet gözyaşlarında yıkanmak insanın ruhunu nasıl yükseklere taşımaz ki?
Oraya öyle insanlar gelmişlerdi ki; dört kişi bir iki kuru ekmek bir avuç büyüklüğünde bir peynir veya daha başka bir şey ve zemzemdi yiyecekleri. Böyle binlerce aile görebilirisiniz! Ve eminim ki bu binlerce gördüğünüz ailenin geride (memleketlerinde) maddi olarak yarın için pek birikimleri yoktur.
Tavaf ederken bir kadın gördüm; dünya ahret bacım, boyu diz boyu kadar ve sakattı, gözyaşlarıyla tavaf ediyordu! Ne ihtiyarlar, hastalar, çocuklar gördüm; kendini unutmuş, dertlerini unutmuş, kendinden geçmişlerdi.
“Lebbeyk Allahumme Lebbeyk” diyorlardı.
“Seni görmeden her dediğine inandım, seni görmeden sevdim Ya Resulallah”.
Maddi gücünün yetersizliğinden dolayı gidemeyenler için; gözyaşıyla süslenmiş Beytullah ziyareti özlemi bile belki bir kaç bin kat daha sevap alıyorlardır!
Prof. Dr. Nizamettin Hoca Müzdelife’de bir hikâye anlattı, nakletmeden geçemeyeceğim: “Baba oğul Umre yapmağa karar veriyorlar! Baba, Oğlu’na; “Yarın Beytullah’ı ziyarete gideceğim” diyor. Oğlu da babasına “Ben de Beytullah’ın sahibini ziyarete gideceğim “ diyor!
Gece oğul ölüyor! Baba, ertesi gün oğlunu defnettikten sonra gece rüyasında birisini görüyor! Zat, rüyada; “Sen Allah’ın evini ziyarete niyet ettin, git Beytullah’ı ziyaret et, oğlun ise Beytullah’ın sahibini görmeği murat etti, Beytullah’ın sahibi de O’nu ziyaretine kabul etti” buyuruyor!
Prof. Dr. Nizamettin Hoca; “Zemzem için, ağrıyan yerlerinize zemzem sürün, ne niyetle içerseniz şifa” diyor! Şahit oldum.
Oralarda, nefsinin gösterdiklerini boş ver hatta şeytanın mareşallerinin çalışmasını da boş ver!
Zorlu nefsini de!
Ben yok! Benliğini önemsemeyenlere ne kadar büyük müjdeler var; Allah ve Resulü’nden!
Ya Peygamber-i Zişan Efendimizin mübarek Türbesi; havanın, toprağın ve ziyaretçilerinin üzerine sinmiş müthiş gül kokusu!
Arş-ı Ala’ya yükselen “Tekbirler, Salt-u Selamlar, dualar, yalvarmalar, gözyaşları ve umut; sadece ve sadece Allah rızası için!
Elbette İslam bilinci olmalı, insanlar kendi beyinlerinde bu bilinci oluşturulmalılar. (Şirk, itikad, haram, helal ve İlahi emirler konusunda)
Yazımın sonunda tekrar vurgulamak istiyorum ki; ben böyle yapamadım, keşke böyle yapabilseydim, ah bir yapabilsem.
Ah; riyadan, gösterişten, hırstan, hersten, kızgınlık ve öfke durumlarına girmekten, bilinçsizlikten, dedikodudan, malayanilikten, tembellikten kendimi bir kurtarabilsem, ah!
Eskiden ikinci defa Hac ve Umre ziyaretine gidenlere kızardım! Şimdi fırsatım olsa orada yaşarım!
Arşa yükselen gül kokusu, dualar, gözyaşları, heyecanlar yumağı; Umre ziyareti.
M.Evliyaoğlu 11 Yıl Önce
(cc)allah kabul eylesi̇n çok güzel yazmışsınız yüreğinize sağlık.