“Sadece sevdiklerimizden bir şeyler öğrenebiliriz” diyor; Goethe. Veliler, öğretmenler kendilerini öğrencilere sevdirmek zorundadır. Bu ne onların önünde komiklik yapmak ve ne de her istediklerine evet demek olarak algılanmasın!
Okulların açıldığı, eğitim ve öğretimin başladığı her eylül ayında öğrenciler, öğretmenler, veliler ve ilgili piyasalarda başlayan hareketlilik, bir noktada eğitimin, öğretimin önemi konusunda ciddi sinyaller vermektedir.
Veliler yönünden bakıldığında; büyük masraflar, sorumluluklar ve daha çok bilinç gerekmektedir.
Öğretmenlerde olması gereken sorumluk ve bilinç ise birkaç sayfada anlatılabilecek bir konu değildir. Çocuklarımızı bir veya birkaç nesil öğretmenlerin ellerine teslim ediyoruz çünkü!
Devletin politika ve sorumlulukları, öğretmenle kesişmesine rağmen; izlenecek yol, kontrol, denetim ve milli politikalar ekseninde berrak, oturmuş, dünyanın gelişmiş ülkelerinin eğitimleriyle paralellik göstermesi konusunda fevkalade önemli yol haritalarına sahip olmalıdır.
Veli denildiği zaman; veli olmaktan ne anlıyorum sorusuna velilerimizin verdiği yanıtlarda; öğrencilerin yol haritası ve istikballeri hakkında fikir edinilebilir.
Fikir, bilgi, bilinç olmadan hiçbir şey olunamayacağı gibi; veli de olunamaz.
Velilik, sağlam bir çocukluk eğitimini çocuğuna vermekle; yaparak örnek olmakla başlar. Mesela kitap okumak, bağırmamak, kızmamak, konuşma ve iletişim hakkında donanımlı olmak, görgü kurallarına uymak, sosyal olmak, şiddetten uzak olmak, aile bağlarına önem vermek, kendisinden daha zayıf ekonomisi olanlara merhametli olmak gibi özelliklere sahip aileler çocuklarına güzel bir modeldirler! Özgüvenli, çalışkan, sosyal olmayı, paylaşmayı bilen asla şımarmamış çocukların alt yapısını hazırlamış bir veli ile dünyadan haberi olmayan, zamanla eğitimde veya ailede şiddet kullanmış bir velinin arası kuzey güney kadar birbirinden uzaktır!
Şımarmış bir çocuğa sahip olmak için elinden geleni yapan, her şeyi parasıyla halledebileceğini düşünen ve okulda çocuğunun daha çok ne yiyip içtiğini düşünen veli aslında doğru bir bilince sahip veli değildir.
Eti senin kemiği benim şeklinde çocuğunu götürüp öğretmenin sorumluluğuna yıkan bir veli de iyi bir veli sayılmaz.
Velilerin okul ve öğretmenle koordineli bir şekilde öğrencilerine yardımcı olmaları gerekir.
Aslında benim aklıma bir şekilde takılan sorun; devlet okulları ile özel okullar arasındaki eğitim ve öğretimin aynı olmadığı konusudur. Özel okullarda daha iyi beslenen, daha bilinçli veya ekonomisi yüksek olduğu için öyle hissedilen insanların çocukları ile ekonomisi daha küçük, beslenmesi diğerleriyle kıyas kabul etmeyen öğrenciler aynı olamaz. Eğitim sistemindeki ilköğretimden başlayarak üniversitelere girene kadar ki notların ortalama katkısı özel okullarla devlet okullarında hiç eşit olmayacak gibi hissini bana vermektedir. Devlet okullarındaki öğrencilerin tek şansları daha genç, dinamik belki daha fazla sorumluluk duyan –ki yüzde kaç oranındadır- öğretmenlere sahip olmalarından geçer. O zaman fark daha fazla büyük olmaz diye düşünmek istiyorum.
“Sadece sevdiklerimizden bir şeyler öğrenebiliriz” diyor, Goethe!
Başta veliler, öğretmenler kendilerini öğrencilere sevdirmek zorundadır.
Bu ne önlerinde komiklik yapmak ve ne de her istediklerine evet demek olarak algılanmasın!