Gürcükapı, Erzincankapı, Mahallebaşı, kısmen Kongre Caddesi, İstasyon Caddesi (eski Sebze Hali), Taşmağazalar semtleri Erzurum’un ticaret merkezleridir.
Bugün aynı semtler ayakta kalma mücadelesi vermektedir.
Erzurum seksenli yılların ortalarına kadar Doğu Anadolu bölgesinin ticaret merkeziydi. Kars (Sarıkamış), Ağrı (Doğubayazıt, Erciş, Patnos), Muş (Varto, Bulanık), Van, Erzincan (Üzümlü, Tercan, Mercan, Kelkit, Şiran) , Gümüşhane, Iğdır, Bayburt, Artvin (Yusufeli) illerinin iş adamları Erzurum’dan ihtiyaçlarını toptan alırlardı.
Doğuanadolu’da kuru gıda, şeker, şekerleme (akide, helva) yağ ticaretinin merkezi Erzurum’du.
Erzurum Sebze Hali; haftada dört gün Erzurum’dan bütün il ve ilçelere yaş meyve ve sebze gönderirdi.
Yeddi haftalar diye tanımlanan sonbaharın yaklaşık iki ayında Erzurum’da ticari anlamda çok büyük alışverişler olurdu. Mal almaya gelen tüccarlar, büyük küçük esnaf il ve ilçelerinin ihtiyaçlarını Erzurum’dan karşılarlardı. Çevre illerden ise üreticiler, komisyoncular Erzurum’a kendi üretimleri olan kayısı (Malatya, Elazığ, Erzincan) getirir satarlardı. Samsun’dan pirinç, Erzincan, Denizli’den leblebi gelirdi. Soğanımız Erzincan’dan gelirdi. Gaziantep’ten bulgur, makarna, sabun, Adıyaman’dan üzüm, İzmir’den kişmiş vs.
Daha eskilerde Tercan’dan ağaç (yakacak) olarak getirirlermiş!
Taşmağazalar giyim, hazır giyim, kumaş gibi mallarını bütün komşu illerimize satardı. Kuyumculuk işleri için Erzurum’a gelen müşteri sayısı oldukça fazlaydı.
Erzurum’a herhangi bir alışveriş için il dışından gelen insanlar; otellere, lokantalara, çarşı pazarlara mali açıdan büyük katkı sağlarlardı.
Erzurum’a dışarıdan gelen gıda başta olmak üzere bütün üretici malları gene gelmeye devam ediyor, ediyor ama Erzurum’dan dışarı ne gidiyor; buraya odaklanmak cevap aramak lazım.
Markamız, üretimimiz oldukça kısıtlı!
Patates ürettik; bir marka cips fabrikamız olmadı.
Buğday ürettik; (“olmir gardaş, yetişmir” diyenlere rağmen) bir marka makarna, un, nişasta fabrikamız, olamadı.
Ayçiçeği ürettik; bir ayçiçekyağı fabrikası düşünmedik.
Peynirde, yağda, sütte bir markalaşamadık, fabrikalaşamadık!
Marka üretemedik!
Erzurum’a niçin ve ne almak için gelsinler sorusuna cevap verebilmemiz lazım!
Sıkıntının bir kısmı Erzurum köylüsünden başladı!
Erzurum köylüsü de hayvanlarını, ürettikleri peynir, yağ, patates, hububat gibi mahsullerini Erzurum’a satmaya getirirlerdi. İkibinli yıllara kadar Erzurum ve çevresindeki il ve ilçelerden Erzurum Şeker Fabrikası’na binlerce ton şeker pancarı getirirlerdi. İkibinli yıllardan sonra Erzurum köylüsü ot satmaya başladı. Hayvancılığın ölmesi anlamını taşıyan ot satma işi, üretimin sonu geldiği ikazını verdi; bunu da okuyamadık! Ot olmayınca hayvan, hayvan olmayınca süt, peynir, yağ üretimi de dibe vurdu!
Köylümüzün para kazanmayı artık amaç edindiğini düşünmüyorum. (İki arkadaşım Erzurum Ovası’nda çilek üretiyorlar ve kilosunu 8 - 10.00 TL’den satıyorlar! Aferin; tebrik ederim; ama takip eden, taklit eden, modelleyen yok; sadece eleştirenler var)
1980’li yılların ortalarında karayolları ve taşımacılık gelişti. Erzurum marka üretemedi. Kuru gıda, yağ, hatta şekerlemede rekabet edemeyince de hinterlantlarını kaybetti, diğer illere kaptırdı. Ticaret merkezleri Erzurum dışında gelişti.
Yeddi haftalara nasip olursa Kurban Bayramı ile birlikte girmiş olacağız!
Seyredeceğiz; durumları!
Hayırlı olsun; diyeyim gene de!