Neden yönetenlere, idarecilere karşı yanlışlıkları söylemek ve farklı bir görüş ileri sürmek zordur? Neden doğruyu söyleyemeyiz!
Bu durumun pek çok sebepleri vardır. İlk akla gelen bazılarını şöylece sıralayabilirim.
Özellikle şark toplumlarında, üretim yapamayan bağımlı yapılarda, demokratik kuruluşlarda, bir başkanın ya da liderin etrafına insanlar kendi istekleri ve iradeleriyle toplanırlar. Bu arada tabii olarak liderin kendilerinden ve diğer insanlardan farklı özelliklerin varlığını peşinen kabul ederler. Bu algılayış biçimi, liderin daha iyi, güzel, doğru düşüneceğine, buna dayanarak daha isabetli karar vereceğinin peşinen kabulü anlamına gelir.
İnsanlar peşinen karar verdikleri için, verilen kararın yanlış olduğu görseler bile hemen karşı fikir belirtmek istemezler. İşi mantık oyunlarıyla aklileştirmeye çalışırlar. Çünkü karşı çıkmak zor, aklileştirmek kolaydır.
Bundan dolayı insanlar önce kendi kanaatlerinin, düşüncelerinin yanlış olabileceğini kabul ve ikrar ederler. Aslında bu durum normal ve masum olarak görülebilir.
Diğer taraftan, liderin veya idarecinin yanında görev yapan kişiler başta idealist olsalar bile bir müddet sonra bulundukları pozisyonu korumak adına, hayatlarının akışı cihetine göre anlamlandırmaları, kendilerini ortaya çıkaran durumun bir parçası olarak kabul etmeleri etkili olmuştur. Bu durum yöneticilerin yanlarındaki, aydın, yazar, entel gibi geçinenlerin pozisyonlarını kaybetmek istememelerini doğurur.
Buna hâlihazırda elde bulunan ya da gelecekte elde edilebilecek somut çıkarları, makamları, mansıpları kaybetmek riski de eklenebilir. Ayrıca psikolojik olarak fikri bir teşkilatın, cemaatin veya tarikat mensupları yönetim konusunda en masum ve haklı eleştirileri bile yıkıcılık, bölücülük, aymazlık ve fitne olarak değerlendirmeye alışkın olduklarından dolayı karşı çıkarlar.
Bu sebeplere; itaat edilen kişinin, yöneticinin, liderin, şeyhin ve başkanın konumunu da katmak gerekir.
Yıllar içinde karşılıklı etkileşmeler sonucu yöneticiler; kendilerinin olağan üstü kudrete sahip oldukları, yanılmayacakları ve insanüstü yeteneklerinin bulunduğuna inanma psikolojisi de etkili olabilir.
Böyle bir düşünce biçimi liderlerin düşüncelerine, kararlarına ve davranışlarına karşı görüş belirtilmesinden hoşlanmamaları hata tahammülsüzlük göstermelerine neden olur.
Huzursuz olurlar, kızarlar, öfkelenirler, bağırırlar, azarlarlar , hatta gazaba gelebilirler. Bunu kendi liderliklerine karşı yapılmış saygısızlık, ihanet, tecavüz olarak görürler. Liderlerin kendilerine ve çevrelerine en çok zararlı oldukları an bu andır.
Şüphesiz bu bir problemdir ve bu probleme çözüm önermek de çok yönlü bir çalışmayı gerektirir. Ancak lider, başkan ve etrafındakilerde iyi niyet dışında bir faktörün etkili olmadığından emin olmak gerekir.
İşler bu noktaya gelmiş ise yapılacak şey suhuletle, kırmadan, dökmeden, incitmeden olayları ; yalın, anlaşılabilir bir izah tarzı ile muhataplara, ilmin kılavuzluğunda anlatmak gerekir. Bu yapılmadığı takdirde toplumda önü alınmayacak; sosyal, kültürel ve ahlaki sıkıntılar çıkar ki bu istenmeyen durumdur.
Sonuç olarak liderin, yöneticinin, başkanın veya şeyhinde insan olduğunu, yanılabileceğini, hata yapabileceğini öngörerek pozisyonumuzu buna göre belirlemeliyiz. Bu durumdan kurtulmanın yolu "yönetene doğru söyle kurtul" olmalıdır.