Hani reklam sektörünün ünlü bir deyimi vardır, “…eğer iyi bir pazarlama ve tanıtımın yoksa dünyanın en iyi ürününü üretsen bile elinde patlar.”
Aynı şey şehirler için de geçerli…
Yaşadığınız şehrin yurt ve dünya çapında bir “marka şehir” olmasını istiyorsanız, işe, önce “tanıtım”dan başlamalısınız.
Elbette ki tanıtım yaparken de “tanıtıma değer” eserleriniz, ürünleriniz, yöreniz, kültürünüz ve sanatınız olmalıdır.
Yani reklam tamam da ama bir yere kadar…
Şimdi hakkını inkar etmeyelim, Erzurum, Allah için “değer” bakımından kimseden aşağı bir şehir değildir; bilakis fazlası var noksanı yoktur.
Yurtiçinde de yurtdışında da “görücü”ye çıkarabileceğimiz pek çok eserimiz ve ürünümüz var.
Bütün mesele, doğru zamanda doğru metotlarla doğru bir tanıtım yapmaktır.
Kabul edelim ki son yıllarda Erzurum bu hususta ciddi bir mesafe aldı; özellikle de şu son birkaç yıldan beri…
Gerek Palandöken’imiz, gerek diğer tabi güzelliklerimiz ve gerekse ürün çeşitlerimiz bakımından her fuarda boy gösterecek potansiyele sahibiz.
Nitekim geçtiğimiz hafta bunun çok müşahhas bir misalini yaşadık.
“Ankara Erzurum Tanıtım Günleri”
Altınpark’ta düzenlenmişti, bu yıl ki “Erzurum Günleri”
Her şeyden önce mekan muhteşemdi.
Fuar alanı pırıl pırıl, etkinlik yapılan salon çok düzgün ve çevre insanın içini açıyor…
İşte bu sebeptendir ki, ziyaretçi sayısı önceki yıllara göre yüzde elli daha fazlaydı.
Erzurumlu olanlar, hatta bir şekilde Erzurum’la rabıtası bulunan herkes neredeyse Altınpark’taydı.
Politikacısından bürokratına, işadamından memuruna-işçisine, ev hanımlarından öğrencisine, sanatçısından medya mensuplarına kadar on binlerce insan oradaydı.
Erzurum konuşuldu, Erzurum tartışıldı, Erzurum alkışlandı…
ESAV, bu yıl elinden gelenin fazlasını yapmış ve herkesin yüzünü ağartan bir iş ortaya çıkarmıştı.
ESAV Başkanı Veysel Karani Aksungur ve yönetimi bu kez tam puan aldı.
Ankara başkent olmasının yanı sıra, her şehirden insanların yaşadığı adeta Türkiye’nin özeti bir şehirdir.
Orada tanıtım yapmak demek, sanki de aynı anda yurt çapında bir tanıtım yapmak demektir.
Ufak tefek eksiklikleri ve aksaklıkları görmezden gelirsek, ESAV, olabildiğince düzgün bir iş çıkardı.
Her şeyden önce katılım çok iyiydi, program zengindi ve ürünlerin teşhir edilip satışa sunulduğu mekan çok temiz ve düzgündü.
Erzurum’dan onlarca firma, resmi kuruluş, üniversite, sivil toplum teşkilatları, valilik, kaymakamlıklar ve belediyeler eli ayağı temiz stantlar açmışlardı ve anlaşılır biçimde tanıtımlar yaptılar.
Erzurumlu sanatçılar harika konserler verdi…
Söyleşiler son derece kaliteliydi.
Peki “Ankara Erzurum Tanıtım Günleri”nde, geçmişte olduğu gibi bu yıl da alakasız şehirler ve ürünler var mıydı diye soracak olursanız, evet bu yıl da vardı; ama bir farkla, bu yıl, milletin gözünün içine sokula sokula yapılmamış aralara yedirilmişti.
Yani gözü rahatsız edecek boyutta değildi.
Peki geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da salonda ya da etkinlik kapsamında birilerinin egosu tavan yapmamış mıydı, diye soracak olursanız, evet yapmıştı; bu ego meselesi, biliyorsunuz Erzurum’un alamet-i farikasıdır!
İlla ki olacaktı, oldu da nitekim. Lakin bu kez öyle üzerinde durulacak kadar değildi!
Hasılı, büyük resme baktığımızda şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:
“Ankara Erzurum Tanıtım Günleri” her yıl bir öncekiden daha iyi ve kaliteli yapılmaya başladı.
Bu yıl geçen senekinden çok iyiydi.
Muhtemelen seneye de bu yıldan iyi bir organizasyon yapılacaktır.
ESAV artık bu işi büsbütün kavradı.
İşin içinde samimiyet, heyecan ve çalışkanlık da olunca, ortaya hiç de fena olmayan bir eser çıkıyor işte…
Malumunuz, bu tür etkinliklerde herkesi aynı anda memnun etmek imkansızdır, hele söz konusu Erzurum ise…
Buna rağmen egosunun esiri olmuş kimi arızalı tipler bile mırın kırın ettiyseler de öyle abartılı tepki göstermediler!
Demek ki amaçlanan sonuç büyük oranda tahakkuk etti.
Nasıl ki küçük küçük sorunlar bir araya gelince bi dünya olup altından kalkılmaz hal alıyorsa, unutmayalım ki küçük küçük başarılar da bir araya gelince, kendimize olan öz güvenimizi artırıp, yeni hedeflere koşmamız için bize enerji ve ümit verir.
Siz boş verin o enseyi karartanlara…
Samimi olarak söylüyorum: Bardağın yarısından fazlası dolu…