Ramazan Yazıları - 4 -
Ve bir defa daha anladım ki; siyasal İslamcıların toplumu birleştirici, bütünleştirici bir projeleri yok! T.Gülseven
İslam’ı düşünerek, öğrenerek, bilerek yaşamakla, öğrenme ihtiyacı duymadan, alışkanlıkla veya dinleyerek yaşamak arasında elbette büyük bir fark vardır.
Kolayın tuzağı; birilerinden dinlemek, kitaplardan araştırmamakla, kaynaklardan delil aramamakla başladı.
Vaiz dinleyerek aklımızda konunun tam ve doğru kalabileceği tartışmalıdır. Yanlış anlama veya çok önemli bir yerini kaçırma ihtimalimiz yüksektir.
Oturduğumuz semtteki bir çay ocağında Kuran Geceleri adı altında haftada bir toplantı yapıyorlarmış ve beni de bir akşam çağırdılar. On üç kişiydik. Hoca’nın elinde bir Kuranı Kerim vardı. Arapçasını okuyor ve arkasından mealini veriyor, sonra tefsir ediyordu.
Ben Hoca denilen arkadaşa böyle bir dinlemenin sağlıklı olabilmesi için ya bizim de elimizde meal ve tefsir olmalı ya da bir şekilde duvara yansıtarak anlatılmalı dedim.
“Neden”? Dedi.
Arapça bilmiyorum, elimde bir tercüme olursa Kuran’ın ne demek istediğini ben de anlayabilirim, sizin tercümeniz hatalı olabilir, tefsir de sizin söylediğiniz şeyle alakalı olmayabilir, çünkü sizi de tanımıyorum, dedim.
Bunun üzerine toplantıyı Hoca sonlandırdı, devam etmedi ve biz hocayla ikili sohbet ettik. Sohbet, aslında birbirimizi tanımaya çalışmaktı. Ben O’nu tanıdım, O da beni tanıdı.
Sonra beni bir daha çağırmadılar. Hocayla ilgili sonra daha çok bilgi edindim; haklı olduğumu anladım. Şimdi O’nu çok fazla gözünde büyütenler de anladılar.
Yüzlerce senedir anlatıyorlar; dünya ilim teknoloji, bilgide çağ üstüne çağ atlamış bizim din adamları hâlâ anlatıyorlar.
Cübbe, sarık, sakal bir de fotoğraf; tescilli din âlimi; oldu da bitti(!)
İslam yaşanmak için indirilmiştir. Ruhban sınıf yoktur!
Öğrenmek her Müslüman’a farzdır.
En önemli düşmanları; şirke düşmek ve bilgisizliktir (cehalet)!
Başka bir şeyi ilahlaştırmak; sağlığı, varlığı, hayatı, ölümü, şifayı, yükselmeyi, düşmeyi, rızkı başkasından bilmek şirktir!
Siyasal İslam, grup oluşturmakla siyasi güç elde ediyor. Önemli olan dünya çıkarları! Ahret bölümüyle ilgilenmiyor.
Ve bir defa daha anladım ki; siyasal İslamcıların toplumu birleştirici, bütünleştirici bir projeleri yok!
İlimden söz etmeyen, soru sormayan, okumaktan, bilgilenmekten hoşlanmayan insanlara ihtiyaç duyuyorlar!
Bir kısım Müslümanlar hâlâ daha Allah’ın varlığına delil olarak her sene ya bir çerçeve balın üstüne işlenmiş, ya doğan bir kuzunun göğüs tarafında, ya kesilen bir ağaç yüzeyinde Allah yazısı gösterip seviniyorlar! İmanları artıyor (!).
Oysa:
Daha bundan birkaç gün önce dünyamızla alakalı çok önemli bir olay oldu; saatlerimiz bir saniye otomatik olarak geri alındı. Milyonlarca senedir dönen dünyada bir saniyelik gecikmeyi İslam dünyası fark etti mi; sanmıyorum!
Allah’a delil ararken başını kaldırıp sorunsuz ve sıfır hatayla milyonlarca senedir çalışan uzay sistemine bakmak, aklımıza geliyor mu?
Bir doktorumuza vücuda giren bir gram yabancı bir maddenin metabolizmasında dokularımızın nasıl harekete geçtiğini, her gram bir başka gıda için kaç çeşit enzim, hormon, salgıladığını, ne reaksiyonlara girdiğini sormak aklımıza geldi mi?
Mikroorganizma dünyası hakkında hiç bilgi edindik mi?
İslam; bir saatlik düşünmek (tefekkür) bir yıllık ibadete bedel demiş, biz felsefeyi yasak kılmışız!
İlim yapmak, ilme yakınlık göstermek, bilgilenmek, okumak her Müslüman’a farz kılınmış!
Biz dinlemeyi tercih ediyoruz(!).
Hocalarımız o kadar fazla ibadetten söz ediyorlar, nafile ibadetler yapmamızı istiyorlar ki, insanın ne iş yapmaya ne okumaya ne de bir hobisine, sosyalleşmesine vakit kalmıyor.
Hele bir de cemaat ve tarikatların ek ders veya ibadet ilaveleriyle insanın artık başka işe ne zamanı ne hali ne de enerjisi kalıyor.
Oysa ilim yapmak, ilim yapana yakın olmak, okumak, tefekkür etmek farz edilmiş; aradaki farkı anlıyor muyuz? Yani ilim, tefekkür, okumak farz, farz ibadetlerin dışında sevap kazanmak ve ecri yükseltmek ve Allah’ın rızasını kazanmak için yapılan ibadetler nafile ibadetlerdir. Önce farz ibadetler yapılmalıdır. İlme, tefekkür (düşünmeye) okumaya önem vermeliyiz.
Müslüman bilgili olmak zorundadır. Bilgili olan bir insan başkaları tarafından yönlendirilemez.
Yönlendirilemeyen insanlar kullanılamazlar!
Müslüman bilgilenirse; başta mezhep kavgası olmak üzere hiçbir konuda karşı karşıya gelmezler.
Ve ilerlemek, gelişmek, gelişmiş ülkelerle bilimde, bilgide yarışmak ve geçmek zorundadır.
Yoksa ne yoksulluklar, ne esaretler, ne işgaller, ne kan ve ne de gözyaşları bitmez!
(Bitti)
eline, yüreğine sağlık sevgili tevhit.