Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde 2007-2008 eğitim yılı güz döneminde zorunlu olarak okutulmaya başlanan ve tam 10 yılını dolduran Bilim, Eğitim ve Etik dersinden dolayı Atatürk Üniversitesini kutluyorum.
Bu dersin seçilişi ve işleyişi hakkında hocamız ve dostum değerli bilim insanı Prof. Dr. Hasan Seçen şu bilgiyi verdi:
“Bilim, Eğitim ve Etik dersinin 10 dönem koordinatörlüğünü yaptım. 10. dönemin ilk dört döneminin koordinatörlüğünü sayın Prof. Dr. Mustafa Sözbilir, ikinci dört dönemin koordinatörlüğünü sayın Prof. Dr. Cevdet Coşkun'la birlikte yürüttüm. Dersteki öğrenci sayısı bazen 400’e kadar çıkıyor, bu kadar öğrencinin vize notlarını, ödev kâğıtlarını toplamak, değerlendirmek, bunların notlarını sisteme girmek, çok büyük bir vakit alıyordu. Bu nedenle, aşırı iş yüküm nedeniyle dersin koordinatörlüğünü 10. dönem sonunda bırakmak zorunda kaldım. Ders, son dört dönemdir sayın Prof. Dr. Mehmet Ertuğrul ve sayın Yrd. Doç. Dr. S. Yenal Van Gölü koordinatörlüğünde yürütülmektedir.”
Biz de Atatürk Üniversitesini örnek alarak Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Bilimsel Araştırma Yöntemleri ve Yayın Etiği, Fen Bilimleri Enstitüsünde Bilim ve Etik derslerini 2017 güz döneminden itibaren zorunlu ders olarak okutmaya başladık.
Atatürk üniversitesinin başlattığı yukarıda adı geçen derse birkaç kez ben de dinleyici olarak katıldım. Salonu hınca hınç yüksek lisans ve doktora öğrencileriyle dolduğunu gördüğümde şaşırdım. Cuma günü öğleden sonra yapılan derslerde sahasında yetkin bilim insanları ya Atatürk Üniversitesi’nden veya Türkiye’nin değişik üniversitelerinden davet edilerek seminerini sunuyor. Ders sonunda öğrenciler dinledikleri dersten sıcağı sıcağına sınav oluyorlar. Bu uygulama öğrencilerin hem derse devamına hem de dersi can kulağıyla dinlemelerine neden oluyor. Geçen hafta “Bilim, Eğitim ve Etik dersine yinedinleyici olarak katıldım. Prof. Dr. Samih Bayrakçeken hocamın coşkulu, akıcı ve arar ara esprilerle seminerini sunmasına rağmen salonda belki de benden başka istem dışı uyku kaçamağı -mürgüleme- yapan olmamıştı. Bu kusurumu da sizlerle paylaşmak istedim.
Peki Atatürk Üniversitesi bu dersi neden bu kadar çok önemseyerek on yılı aşkın sürdürmektedir. Ve diğer üniversitelere örnek olmaktadır. Dersin amacını da şu cümlelerle açıklar hocamız: “Bilimsel düşünme tarzı, ne yazık ki, bilim ortamlarında dahi bazen göz ardı edilebilmekte, meselelere ön yargılar ve peşin hükümlerle yaklaşılabilmektedir. Benim kişisel kanaatim, Bilim, Eğitim ve Etik dersi, bilimsel zihniyetin olgunlaşmasında sadece kurumumuza değil ülkemiz bilim topluluğuna da önemli katkılar yapmış, önemli sayıda öğrencinin bilimi bir araç değil, bir ülkü olarak görmesinde ve bilim ortamlarında sahip olmaları gereken davranış standartlarını öğrenme ve kazanmalarında bir dinamo görevi üstlenmiştir.”
Mehmet Akif Safahat adlı eserinde: “Muallimin diyen olmak gerektir, imanlı; edepli sonra liyakatli, sonra vicdanlı. Bu dördü olamadan olmaz: Vazife, çünkü büyük.” der.
Atatürk’ün adına yakışır bir biçimde 1957 yılından itibaren Atatürk Üniversitesi her yıl binlerce öğrencisini mezun etmektedir. Ankara’da oturup oradan ahkam kesenler buraları gelip yerinde görmüşler midir? Osmanlı aydını da Anadolu’yu tanımıyordu, şimdiki aydın geçinenlerde tanımıyor.
Bir atasözümüzde der ki: “At tökezlenmeyle başı vurulmaz.” Bir doktora tezi yüzünden bu kadar gürültü koparmak yapılan bütün bilim ve sanat çalışmalarını değersiz kılmak olur. Bu doğru ve adil bir değerlendirme olmasa gerek.
Erzurum’a yakın Van, Kars, Rize, Giresun, Gümüşhane, Artvin, Bayburt, Ardahan, Iğdır, Ağrı, Bingöl ve Erzincan gibi illerde yeni kural üniversitelere gittiğimizde Atatürk Üniversitesinin yetiştirdiği bilim insanlarını kurucu rektör, rektör yardımcısı, dekan, bölüm başkanı, akademik ve idari personel görevleriyle görev yaptıklarına şahit olmaktayız. Atatürk Üniversitesi’nin yeni kurulan üniversitelere yaptığı her türden yardım görmemezlikten gelinmemelidir. Dahası Atatürk Üniversitesinde hoca olarak yetişip Erzurum’dan gidip ülkemizin her tarafındaki üniversitelerde görev yapan bilim insanlarını nasıl yok sayarız. Üniversite kuran bir üniversite nasıl küçümsenir ya da alaya alınır. Bu haksızlıktır.
Atatürk Üniversitesi sadece bilim değil, etik/ ahlak ilkelerine uygun bilim anlayışını sürdürmede kararlıdır ve örnek bir bilim kurumudur. Bu anlayışından dolayı da Atatürk Üniversitesi’ni tebrik ederim.
Hz. İsa’nın meşhur bir sözü vardır: “Kim günahsızsa ilk taşı o atsın!”
Hocam, gönülden gelen şevk ile bilim, eğitim ve etik konularının göz önünde tutulmasını sağlayacak çalışmalarınızı beğeniyle takip ediyoruz.
Bilim ve felsefeyi özünde takip etmekten uzak kalan kitlelerin yerine temel kavramları tartışarak anlamamıza yardım ediyorsunuz.
Üniversitelerimizin bilim ve felsefeyi eğitimin merkezinde tutması hepimizin arzusudur. Aktüaliteyle bakışları bulanan bilim insanlarımıza Atatürk üniversitesinin Bilim, Eğitim ve Etik seminerlerinin çok güzel ufuklar açtığına tanıklık ediyoruz.
Bu olasılıkların diğer üniversitelere vereceği çok değerler olacağına inanıyoruz.
Yazınızdaki dikkat çekilen konularda her bilim insanının önemle üzerinde durması gerektiğine inancımı ifade etmek isterim.