Anlamadığım şu, aynı İlker Paşa, FETÖ ile mücadelede başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, AK Parti’yi “son derece başarılı” bulduğunu söylemişken, şimdi durup dururken, Erdoğan’la niye ipleri kopardı?
Palandöken’in dikkatli okurları daha dün gibi hatırlayacaktır.
Genelkurmay eski başkanı İlker Başbuğ Erzurum’a gelmişti.
Onuruna verilen yemeğe ben de davetliydim.
Yemekten sonra yaptığımız sohbette, İlker paşaya, “Hükümetin FETÖ ile mücadelesi konusunda ne düşünüyorsunuz” diye sormuştum.
Orada bulunan birkaç kişi de benim bu sorumdan içten içe rahatsızlık duyduklarını yüz hatlarıyla belli etmişlerdi.
İlker Başbuğ, uzun bir değerlendirmenin bitiminde aynen şöyle demişti:
“Tayyip Erdoğan’dan başkası bu mücadeleyi veremezdi.”
Paşanın bu net tespitini Palandöken’de sıcağı sıcağına yazdım.
Genellikle ertesi gün yapılan alıntılar, o gün neredeyse bütün gazeteler, televizyonlar ve haber siteleri tarafından “flaş gelişme” olarak verildi ve hükümete yakın yayın organlarında paşaya görülmemiş methiyeler dizildi.
Tespit doğruydu…
Bunu, Başkan Erdoğan’a ölümüne düşman olan kesimler bile yapmak zorunda kalıyor.
Kaldı ki FETÖ yüzünden çok büyük bir kadre uğramış birinin böyle düşünmesi son derece normaldir.
İlker paşa, eğer bugün yarın siyasete soyunmayacaksa niye doğrudan AK Parti’yi dolaysıyla da Erdoğan’ı, “FETÖ’nün siyasi ayağı” anlamına gelebilecek biçiminde işaret etti, doğrusu şaşırdım…
Yüzlerce ve binlerce kez yazıldı, söylendi:
FETÖ denilen melanet yuvası, 17-25 Aralık yargı darbe girişimine kadar, ülkede başta siyasi partiler olmak üzere hemen hemen toplumun her kesimiyle içli dışlıydı.
Dolasıyla, elbette ki AK Parti ile de yakın teması vardı. Ama bu, CHP ya da başka partilerden büsbütün uzaktaydı anlamına gelmez.
Milat belli: 17-25 Aralık…
Daha da keskin karar ise, 15 Temmuz…
Bir partiyi ya da bir örgütü doğrudan “FETÖ’cü” olmakla suçlamak için bu tarihlerden sonrasındaki ilişki ağına bakmak lazım…
AK Parti 17-25 Aralık’tan özellikle de 15 Temmuz’dan sonra açıktan ya da gizli olarak FETÖ’yle iş tutmuş mudur?
Buna “evet” diyen, kötü niyetli değilse, cahilin önde gidenidir.
Kimseye üslup öğretmek haddimize değil de, lakin İlker paşanın yerinde olsaydım, eski defterleri açmak yerine, “Başkan Erdoğan’ın olağanüstü mücadelesine ve dik duruşuna rağmen ne yazık ki AK Parti çevreleri başta olmak üzere devletin içinde hâlâ FETÖ’yle mücadeleyi hafife alanlar, hatta bu mücadeleyi sulandırmak isteyenler mevcut” derdim.
Çünkü bu ülkede, kendisini AK Parti’ye yakın gösteren, yahut da kamuda etkili konumlarda bulunan kimi alçaklar, “ya birgün bu düzen değişir, hocaefendi yeniden dönerse ve bıraktığı yerden devleti tanzim ederse benim halim nice olur” şeklinde düşünüyor ve ikili oynuyor!
İlker Başbuğ, bu ülkede belki de herkesten çok FETÖ’nün açtığı yarada kan kaybeden isimlerden biridir.
Düşünebiliyor musunuz, ömrünü orduya adamış ve genelkurmay başkanlığı gibi her askerin hayalini kurduğu bir makama ulaşmış bir kimse, terör örgütü üyeliğiyle suçlandı, hapis yattı, aşağılanmak istendi.
Neyse ki adalet yerini buldu…
İşte o İlker paşa, bugün niye böyle konuştu…