Geçen haftaki yazımın başlığı, “Erzurumlu’ya katmerli elektrik faturası” şeklindeydi
Hatırlarsanız eğer, aralarında Erzurum Aras Elektrik Dağıtım Şirketi’nin (AEDAŞ) de bulunduğu 7 bölge ilindeki dağıtım şirketlerinin özelleştirildiğini yazmış, bu şirketleri de Çalık ve Kiler Grubu’nun toplam 128 milyon 500 bin liraya satınaldığını duyurmuştum.
***
O yazımda farklı konulara da değinmiş…
Borcu ve alacağı ile birlikte “toptan” satılan dağıtım şirketlerinin vatandaştan ne kadar alacaklı olduğunu…
Toplanan paranın devletin mi, yoksa Çalık ve Kiler Grubu’nun mu kasasına gireceğini sormuş, bu arada da 11 yıldan beri TEDAŞ Erzurum Müessese Müdürü Adnan Taşkesenlioğlu’nun evinin elektrik borcunun bulunup-bulunmadığını merak ettiğimi ifade edmiştim.
***
Yazıma Taşkesenlioğlu Ailesi’nin bazı fertlerinden tepki, tepkiyle birlikte de küçümseyen, aşağılayan, hakeret dolu sözlerin yeraldığı mesajlar geldi.
***
Söz hakkı doğmuş her kimse, keşke hakaret etmeden, karşı tarafı incitmeden eleştrisini yapabilseydi.
Kendilerini “Biz Taşkesenli Ailesi’yiz” diyerek farklı konuma oturtmaya çalışan insanlara becerebilselerdi eğer, sokak dili kullanmadan, kabalaşmadan bişeyler yazmak daha yakışırdı ya, neyse.
***
Mahkeme kadıya mülk değil.
Bir kurumun başında 11 yıl yöneticilik yapmak az şey midir?
Erzurum’a hangi kalıcı hizmetleri getirdiğini çok da bilmediğimiz Adnan Taşkesenlioğlu, tıpkı giden diğer kurum müdürleri gibi, günü geldiğinde çekip, gidecekti!
Öyle de oldu nitekim.
***
Polemiğe girmek istemem, bilirim ki kaybederim.
Bu nedenle konuyu kısa keseceğim.
Adnan Bey’in evinin elektrik borcu yokmuş, bunu öğrendim. Ama Adnan Bey dönemine ait devletin tahsil edilmemiş ya da edilememiş ne kadar elektrik parası alacağı varmış, mesela bunu öğrenemedim.
***
Konuyla ilgili olarak acaba bölgenin muhalefet partisine mensup milletvekilleri…
Örneğin MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Öztürk veya CHP Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt birer soru önergesi vererek merakımız giderecek bilgilere ulaşabilirler mi, bilemem.
 

USTALARIMIZ BÖYLE ÖĞRETTİ
 
Yazılarımda zaman zaman “Gazeteci meselelere eleştirel gözle bakan insandır” diye yazar, mesleki anlamda felsefemi orta yere koymaya çalışırım.
Bu nedenle eleştirildiğim, hedef tahtası haline getirildiğim ve hatta mahkemelerde yargılandığım çok olmuştur.
***
Duruşma salonlarında yerim hep hakimin sol tarafı oldu. Bi defalığına sağ tarafta yer almaya çalıştım, beceremedim.
Bu bir gurur vesilesiyse ki, öyle benim için.
Yazdığım yazı ya da yaptığım bir haberden dolayı ne tekzip yedim ve ne de cezaya çarptırıldım.
***
Diyorum ki, acaba doğru mu yapmışım?
Yani bugüne kadar neden gözüme hep bardağın boş tarafı çarpmış ve ben de neden dikkatleri hep o boş’luğa, yok’luğa, hiç’liğe çekmişim?
***
Bardağın yarısının da dolu olduğunu göremez miymişim!
***
Kendime haksızlık etmeyeyim. Elbet yarı dolu bardaklara da çarptı gözüm.
“Aa ne güzel, ne iyi, ne hoş, bravo” deyip, alkış tuttuğum konular da oldu illaki.
***
Ama çoğu yazım eleştireldir, baharatlıdır, acıdır, ekşitir kibar yüzleri.
Önemli olan benim için halktır, okurlarımdır.
Muhatabının yüzü ekşise de, okurlarımın yüzünde yazımın tebessüm oluşturması mutlu eder beni.
***
Bu yöntemi çoğu basın mensubu benimsemese de, bizim yetiştirilmemiz, biçim almamız böyle olmuş.
Anlayacağınız mesleki anlamda diklenmeden dik durmamız, zikzag çizmeden, eğilip, bükülmeden, doğru’ya cesaretle ulaşmamız öğütlenmiş bize.
***
Usta tembihi.
Söz dinleriz biz. Bu sebeptendir tuttuk usta sözünü.
“Kırk yıllık kani, olur mu yani” sözündeki gibi, hiç “yani” olmadık ve hep “kani” olarak kaldık.
 

ERZURUM’U KORUMAK VE KOLLAMAK
 
Dedim ya, söz dinleriz biz.
***
Bu kez Erzurum’a atandıktan sonra kolları sıvayan, kısa zamanda tüm ilçeleri dolaşan, sorunları yerinde tespite çalışan, bu arada halkla bütünleşmeyi başaran ve yaydığı pozitif enerjisiyle de vatandaşı hiç olmadığı kadar ümitlendiren Vali Ahmet Altıparmak’tan geldi bir rica.
Ziyaretimiz sırasında Erzurum ile ilgili konularda daha yapıcı haberler yapılması, daha dikkatli hareket edilmesi, vatandaşın moral ve motivasyonunu üst seviyede tutacak haberlere daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğini söylüyordu sayın Vali.
***
Benzeri bir uyarıyı yıllar evvel Halk Oyunları Derneği’nin unutulmaz Başkanı rahmetli Sebahattin Bulut da yapmış,“Nedir tutturdunuz kar, kış, soğuk diye. Başka haber bilmez misiniz? Siz böyle haberler yaptıkça kamyoncu gelmiyor şehre. İhtiyaçlarının önemli bölümünü dışarıdan temin eden bir şehir açısından bu ne demektir bilir misiniz!” diye çıkışmıştı.
***
Haklı bir eleştiriydi Sebahattin Ağabeyi’nin yaptığı.
***
Aslında böyle olmalı.
Olan biten herşeyin üstünü örtelim demiyorum.
Ama Erzurum ismine gölge düşürecek, sorun yaratacak, halkı tedirgin edecek haberlerdense, daha yapıcı olanlarına ağırlık versek…
Sanırım önemli bir iş yapmış oluruz.     
***
Sözlerim mesleki anlamda bir “U dönüşü” gibi algılanmasın.
Sadece Erzurum’u koruma, kalkındırma ve bişrliği tesis etme adına bir öneri.
Yani bardağın dolu tarafını da görmeye çalışmak!
Zor mu olur acaba?
Ve gazeteci dostlar ne der bu önerime?
Bekleyip, göreceğiz.
…………….
Kutlama: Geçtiğimiz haftasonu Türkiye Atletizm Federasyonu Başkanlığı’na seçilen Gençlik ve Spor İl Müdürü sevgili Fatih Çintımar’ı gönülden kutluyor, başarılar diliyorum. ÖA