***
İçinde mutfağı, tuvaleti ve de misafir ağırlayacağın başka bir odası da olan bu büroya bir gecede taşındık. Ancak hem kel hem fodulduk! İki odası olan yerdeydik ama bir odalık eşyamız vardı! Mutlaka boş yerleri doldurmamız, sadece takım için oynamamalı, biraz da tribüne oynamamız gerekiyordu! Herşeyden önce bilgisayarlarımızın da konuşlanacağı ve benim karikatürlerimi çizeceğim büyük bir çalışma masası gerekiyordu. Pahalıya kaçmamak, şöyle 'ekonomik' olması sebebiyle gazeteci arkadaşlarımızdan Gürkan Ata'nın önerisiyle Bit Pazarı'na yol aldık! Bit Pazarı'nda bir dükkanın bodrum katında istediğimiz özellikte özel formika işlemeli 8 koltuktan oluşan bir yemek masasına göz koyduk ve iki kaş iki göz arasında 80 TL'ye sahibiyle anlaşıp, el sıkıştık!
***
At atabası ayarlayıp önden biz arkadan masamız, büroya geldik. Büyük bir özenle bu uzunca masayı duvarın bir yanına yerleştirdik.Üstüne de bilgisayarları koyduk, tam teşekküllü bir çalışma masamız oldu! Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Mahmut Uykusuz ile altına gazete serip (Bu gazete asla Fırfırik olmazdı) yemek bile yediğimiz o masa ile bir yere sığmadığımız o günler, Dinamik FM ve Ritim FM'de de ''Bayan eleman aranıyor'' ilanlarımız dönüyordu! Evet. Biz artık işi kabartmış, artıkın büroya bayan eleman bile arayacak duruma gelmiştik.
***
Fırfırik'in 'azıcık ucundan' tutanlarından nam-ı diğer Turşucu Baba Zafer Taş'ın Yenikapı'da ki ''KUPİKO''sundaydık. Bir çok espriyi bulduğumuz, bazen 'akşamcılar ile birlikte' sabahladığımız yer olan KUPİKO'nun mutfağında çalışan yaşlı bir ağabeyimiz, radyoda ilanları dinlediğini, bir kızı olduğunu ve kızının Fırfırik'te çalışmak istediğini söylemişti. Biz de ''Yabancı olacağına tanıdığımız olsun''diyerek bu ağabeyimizin kızı Ayşegül için '' Pazartesi günü gelsin, başlasın'' dedik, böylelikle eleman işini de 'aradan çıkartmış' olduk!
***
Ayşegül ile babası Pazartesi günü 10.00 gibi büroya geldiler. Babası Ayşegül'ü bize teslim edip gidecekti. Ancak o Ayşegül, bize 50 yılda yaşanacak büyük bir tesadüfü yaşamamıza da imza atmış olacaktı! Babası ile karşımızdaki koltuklara oturan Ayşegül'ün ilk dikkatini çeken, 3 gün önce büroya aldığımız o yemek masası oldu!!! Ayağa kalkıp, masayı daha yakından inceleyen Ayşegül, ''Yav baba, bu bizim yemek masası değil mi? Sen yenisini aldığımızda Bitpazarı'na götürüp sattığın masa değil mi bu'' demez mi!
***
Nedendir bilmem, (Belki ekonomik sıkıntı içerisinde olduğumuzu çalışacak elemandan saklama içgüdüsüyle olsa gerek) o an için çalışma masası yapmak için bir yandan satın aldığımız o yemek masasının 'onlara ait olamayacağını' belirterek onlardan saklıyor, bir yandan da, konuyu dağıtmak adına üstüne laf getiriyorduk! Ama Ayşegül'ün aklına takılmıştı o masa. Kesin onların masasıydı bu masa. Ayşegül ile 5 ay o büroda çalıştık. Her defasında o masanın kendilerine ait masa olduğunu söylüyor biz ise sürekli bu konu gündeme geldiğinde üstüne laf getirmekle meşgul oluyorduk!
***
Koskoca Fırfırik, koskoca Erzurum'da, bula bula hem o masayı hem de o masanın gerçek sahibini buluyor ve biraraya getiriyor! Bir de Fırfırik'in hiç hayırlı işi olmadı derler. Bundan iyi hayırlı iş mi olur daha!
***
Kafanıza çatıdan buz düşmeden sokağın öbür tarafına geçmeyi tesadüfen başaranların olduğu Erzurum'da, yaşamanın bir büyük tesadüf olduğunu anlatacaktım, hele bakın size ne anlatmış oldum!