Batı artık mesajlarını gizli saklı vermiyor!

Nuri Paşa’nın fabrikası ile TUSAŞ arasında bir bağlantı var mı?

Batı artık mesajlarını gizli saklı vermiyor!

Hangi yollar nasıl karışırsa karışsın, gerçek değişmez: Aklın yolu tektir.

Mevlana diyor ya, “Arpa ektiğiniz tarladan buğday biçemezsiniz.”

Önyargıdan sıyrılmış her vicdan sahibi şu noktada:

Türkiye, Milli Mücadele’den beri nihayet bulmayan bir tehdit ve tehlike altındadır.

Sebebi aşikar:

Türkleri bu topraklara layık ve sahip görmek istemiyorlar!

Vaktiyle Amerikalı bir politikacı söylemişti:

“Türkiye, Türklere bırakılmayacak kadar önemlidir.”

Bundan mütevellit, geride kalan yüz yılda ve yeni başlangıç yaptığımız yeni yüz yılda da mantalite aynı:

“Zayıf bir Türkiye, Batı’ya mahkum bir Türk devleti.”

Eskiden gizli saklı kötülük edelerdi, şimdi saklama ihtiyacı bile duymuyorlar!

Alenen söylüyorlar işte:

“Sen misin savunma sanayiinde hamle üstüne hamle yapan…

Sen misin Batı’nın hilafına Filistin müdafaası yapan…

Sen misin “Dünya beşten büyüktür” diyen…

Sen misin Afrika’dan Asya’ya, Balkanlar’dan Ortadoğu’ya tüm mazlumlara kucak açıp onlara sığınak oluşturan…

Sen misin ezber bozan…

Sen misin kendi doğalgazını ve petrolünü bulan ve bu uğurda hızla merhale kat eden…”

Türkiye Savunma Sanayii A.Ş.’ye (TUSAŞ) düzenlenen bu alçak saldırıyı, sakın öylesine bir PKK eylemi şeklinde yorumlamayın.

Planlı, programlı ve üzerinde aylarca çalışılmış bir kahpeliktir…

Bu saldırıların arka planı da var.

Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa (Killigil) Cumhuriyet’in ilanından sonra, devletin iradesiyle İstanbul’da Türk ordusuna silah ve mühimmat üretmek muradıyla fabrika kurdu.

Çok da başarılı işler yaptı, birçok ülkeye ihracat yapacak seviyeye ulaştı.

Tabii ki Batı, bundan acayip uyuz oldu!

Onlara göre, Türkiye haddini aşıyordu.

Köylü toplumu kalmalıydı ve Amerika yardımlarıyla kumda oynamalıydı!

Ne demek silah ve mühimmat imal etmek…

Bu sebeple…

Dur demek artık elzemdi!

Nitekim 1949 yılında, tıpkı TUSAŞ’a yapılan alçak saldırı gibi Nuri Paşa’nın metal fabrikasını vurdular.

Yangın çıktı, mühimmatlar patladı; otuz kadar insan orada öldü.

Ve bu eylemle birlikte Nuri Paşa da, fabrika da ve bir ideal de yerle yeksan oldu.

Alçaklar, TUSAŞ üzerinden bize o fabrikayı ve Nuri Killigil’i hatırlatmak istediler:

“Daha fazla ileri gitmeyin!”

Oysa feci biçimde yanılıyorlar:

Ne Türkiye o eski Türkiye ne de şartlar aynı…

Türkiye, artık “Çılgın Türklerin” ülkesi…

Mümkün ki…

Canımızı acıtabilirler, mümkün ki enerjimizin bir miktarını gasp edebilirler, mümkün bizi yorabilirler…

Ve lakin tekmili birden gelse de artık Türkiye’nin bu kutlu yürüyüşüne mani olamayacaklar…

Ok yaydan çıktı bir kere…

Yeni Türkiye, oyunu da oyun kuranı da çoktan çözdü.

Şimdi kendi oyun kuruyor.

Kudurmalarının sebebi de bu işte…