Bu yazımda, Batılı iki düşünürün İslam Peygamberi Hz. Muhammed hakkındaki düşüncelerini siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim.  
            İngiliz filozofu Thomas Carleyle Kahramanlar adlı eserinde Hz. Muhammed’e yer vermiştir. Carleyle’ye göre tarih;kahramanların hayat hikâyesidir ve Hz. Muhammed de bir kahramandır. Bu kahramanın hayatını öğrenmek demek İslam dünyasının sanat, edebiyat, hukuk, iktisat, düşünce, din ve ahlak gibi konuları kapsayan tarihini de öğrenmektir.
Ona göre kahraman olan insanın en temel özelliği, “Samimiyet, derin, büyük, katıksız bir samimiyet, sözünü etmediği, hatta farkında bile olmadığı samimiyettir. Ne söz ne de eserleri sahte olmayan insan, Tanrı’nın da gönlüne göre olan insandır.”
Hz Muhammed’e daha küçük yaşta arkadaşları “el-Emin-Güvenilir” adını vermişlerdirHayatı boyunca metin, müşfik, temiz bir insan olarak tanınmıştır. Ciddi, samimi, dost canlısı, neşeli ve şakacı bir karaktere sahiptir. Çok tatlı bir gülüşü vardır. Her şeyleri gibi gülüşleri de sahte olan, gülmeyi beceremeyen insanlara benzemez. Muhammed yakışıklılığıyla da ün salmıştır. Güzel, zeki, dürüst bir yüz;  esmer, sağlıklı bir ten; parlak, kara gözler. Yüce bir ruh, güçlü bir zekâ, kuvvetli görüş ve sezgiler, güçlü ve saf bir insan. Şair, hükümdar, din adamı kısaca her yönüyle kahraman olabilecek birisi. “
“Bir din, kaba iştahları, aşağılık arzuları kışkırtarak değil bütün gönüllerde yatan kahramanlık duygusunu uyandırarak kazanabilir… Başında taç bulunan hiçbir imparator kendi eliyle yamanmış bir hırka giyen bu adam kadar saygı görmemiştir… Hz Muhammed’e göre tahta putlar gerçek değildi, ama Yüce Tanrı gerçeğin ta kendisiydi. Allah-u Ekber- Allah Büyüktür, İslam da öyle!”
İngiliz Şarkiyatçı W. Montgomery Watt ise Hazreti Muhammed adlı eserinde şu ifadelere yer verir: “Muhammed’in çocuklara karşı ayrı bir şefkati olduğu ve kendisini onlara sevdirdiğini anlıyoruz. Belki de bunun sebebi bütün çocukları küçük yaşta ölen bir insanın ateşli hasretidir… Umame adındaki kız çocuğunu çok severdi. Onu namazda bile omuzunda taşır, rükû ve secdede yere bırakır, sonra gene omuzuna alırdı. Çocukların oyunlarına katılır ve onlarla arkadaş olurdu. Habeşistan’dan gelen ve oranın dilini konuşan çocuklarla şakalaşırdı. Medine’deki bir evde, Muhammed’in her zaman şakalaştığı küçük bir çocuk vardı. Bir gün Muhammed onu çok kederli gördü ve sebebini sordu. Onun, çok sevdiği bülbülünün ölmüş olduğunu söylemesi üzerine Muhammed onu teselli için elinden geleni yaptı…” Bugün ülkemizde çocuk istismarlarının sıkça yaşandığı bir zamanda bu alıntılar sıkça okunmalıdır.
“Hayvanlara bile iyilik ederdi ki bu, o devirde ve dünyanın o bölgesi için dikkate değerdir…”
“Eğer samimi olmasaydı Ebu Bekir ve Ömer gibi sağlam ve dürüst karakterli insanların sadakatini nasıl kazanabilirdi? Muhammed bilge bir devlet adamıydı. İnce görüşlü ve yetenekli bir idareciydi... Eğer onun peygamberliği, devlet adamlığı, yöneticiliği ve bütün bunların üstünde de Allah’a güveni ve kendisini Allah’ın göndermiş olduğuna sarsılmaz inancı olmasaydı insanlık tarihinin önemli bir bölümü hiçbir zaman yazılmamış olacaktı.”
Watt, Müslümanların Hz. Muhammed’in ahlaki değerlerini yeteri kadar göz önünde tutmadıklarını ileri sürer. “Müslümanlar onun tutumu ve karakteri bakımından bütün insanlık için örnek olduğunu iddia ederler… Şimdiye kadar, Muhammed bir ahlak örneği olarak yeteri kadar göz önünde tutulmamıştır.”
Yine Watt’a göre, “Acaba bugünün Müslümanları Muhammed’in hayatındaki özel ve evrensel olayları detaylı bir şekilde inceleyerek, günümüz dünyasının meselelerine yaratıcı bir çözüm sunabilecek ahlaki prensipler bulabilecekler midir?”
Bu durumdan umutsuzdur Watt, “Eğer bu beklenti fazla ise hiç değilse Muhammed’in hayatının bütün insanlık için ideal bir örnek olduğunu gösterebilecekler midir? Eğer Müslümanlar ustaca bir savunma ortaya koyabilirlerse, bazı Hristiyanlar onları dinlemeye ve öğrenilecek her şeyi onlardan öğrenmeye hazır olacaklardır… Bu teşebbüste Müslümanların karşılaşacakları büyük zorluklar vardır. Bunun için sağlam ve derin bir bilgi ile ahlaki sezginin bir arada bulunması gerekir ve böyle bir karışıma ender rastlanır. Benim şahsi fikrime göre Müslümanların dünya efkârına, ahlak alanında, etki yapabilme şansları hemen hemen yok gibidir.
Son olarak Watt, “Bana gelince, Gazali gibi yazarlara olan borcumu seve seve itiraf ederim. Ama Muhammed’in bir insanlık ideali olduğuna Hristiyan Avrupa’yı inandırmak için pek az şey yapılmış, daha doğrusu hiçbir şey yapılmamıştır,” der.
Watt’ın ifadeleri bize tanımadığımız bir insanı başkalarına da tanıtamayacağımızı gösterir. Önce biz onu yakinen tanımalı, örnek almalı sonra başkasına salık vermeliyiz.
Amacımızın daha iyi anlaşılması için son olarak şu hikâyeciği sizlerle paylaşmak isterim: Bir Müslüman vatandaşımız Alman bir hanımefendiyle evlenir. Alman gelinimiz Müslüman olmaya karar verir ve müftünün huzurunda eşinin kulağına eğilerek “Sen ne zaman Müslüman olacaksın?” der! 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.