Yavuz Bülent Bakiler, Arif Nihat Asya’yı “Arif Nihat Asya İhtişamı” adlı eserinde anlatırken, Bayrak Adam’ın gönül derinliklerindeki ulvi sancak direğine dikiyor!
İhtişam; eminim ki Arif Nihat Asya bundan daha güzel bir kelime ile anlatılamazdı!
Bayrak Şiiri ile özdeşleşmiş müthiş Türk’ü; Arif Nihat Asya’yı bugünkü çetrefilli, kapitalist imzalı karanlık sokaklarda bir kere daha anlamaya çalışıyorum!
Tertemiz, çileli, gözü yaşlı bir hayat!
Hayattan maddi beklentiye girmemiş, asil bir ruh!
Yetim, kimsesizlerin Kimsesi’ne kul olmuş yüksek karakterli, ulvi bir şahsiyet!
“Ben” demeyi bilmemiş.
Milletvekilliği yapmış, politikaya ihtiyaç duymamış. Nasıl da günümüzde tezat görünen bu durumu anlamak zorlaşıyor; değil mi?
Mevlevi kapısında, basamaklarında gözyaşları ile “Sen, yalnız Sen Yarabbi” demiş!
Reklama girmeye tenezzül etmemiş! Mevleviliğini sır gibi saklamış. Yavuz Bülent Bakiler’den; sırrını ölmeden ifşa etmemesi konusunda teminat almış. Allah uzun versin, Bakiler daha önce göçseydi; bu sır O’nunla gidecekti.
O kalben Mevlevi’ydi, kendisinin bir kapıda olduğunu başkasının bilmesi gerekmezdi.
Çok alıştığımız bugünün sonu cu- ci ile biten dini payelere ihtiyaç duymamıştı
Kalbi; Hz. Peygamber sevgisinde sırılsıklam, ruh ve bedenini adadığı davası; Türk- İslam yolunda bir nefer makamına talip olmuş. Karşılığını; O’ndan beklemiş.
“Konsun –yine- pervazlara güvercinler,
“Hû, hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!”
“Hû, hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!”
Bayrağa öyle âşık ki; “Selam vermeden uçan kuşun yuvasını bozarım” diyor, net ve açık!
Bayrağın bağımsızlığı temsil ettiği inancı, O’na uzanan ellerin yarın namusuna uzanacağı şuurunu benliğinden heyecanlarıyla Türk Gençliği’nin şuuruna nakşetmiş!
Bağımsızlık olmadan; Müslüman olunamayacağı biliniciyle, Türk’ün özündeki bağımsızlık ruhunu birleştiren; Bayrak Adam!
Müslüman bağımsız olur, Türk bağımlı yaşayamaz; bu bir kanundur; Arif Nihat Hocam; üstatların Üstadı; tarihi hayat felsefemizi kalbimize, karakterimize nasıl ve ne de güzel işlemişsin!
Arif Nihat Asya, Türklüğün ve Türk Dünyası’nın hayranlarından, savunucularından, Türklük bilinci olup, bilinci dimağlarda oluşturan gücünü şiirleri ve nesirlerinde de görüyoruz.
“Mekke’de bunalırsan
Medine’ye göçerdin.
Biz bu dünyadan nereye
Göçelim, yâ Muhammed?”
Medine’ye göçerdin.
Biz bu dünyadan nereye
Göçelim, yâ Muhammed?”
Ya biz; kirlenmiş ve kirlendikçe çirkinleşmiş bir dünyadayız, yüzler artık kızarmıyor, beyinler artık dost ile düşmanı aynı safta arıyor, biz, biz nereye göçelim?
Üzüntüm; her geçen gün belki de Arif Nihat Asya ve O’nun gibi gönül, dava, fikir, devlet adamlarını gençliğimizin daha az tanıması, daha az okuması ve ne yazık ki belki de okusa da anlamamasıdır!
Aynı çağda yaşayıp; O’nu ve yüce davasını anlamayanlar olduğu gibi!